
Ne demiş Pep Guardiola: “Cruyff’ü tanımadan önce futbol hakkında hiçbir şey bilmiyordum.” Siz de hemhal olun, etkileneceksiniz.
“Futbol basit bir oyundur. Zor olan, futbolu basit oynamaktır.”
Johan Cruyff’a ait yukarıdaki sözler; futbol hakkında söylenebilecek onca şey içerisinde, belki de en özlü olanıdır. Bu basitlik temelinde, kolektif savunma-hücum mantığıyla birlikte, topa sahip olmak amacıyla rakibe alan bırakmamak mantığına dayanan –Total Futbol olarak adlandırılan– futbol felsefesinin temelini oluşturuyor. Bir süredir Barcelona’nın futbolu domine etmesini sağlayan bu felsefe, artık pek çok kimse tarafından içselleştirilmiş durumda. Beşiktaş, Başakşehir, Konyaspor gibi, teknik direktörleri ülke gündeminin on fersah ilerisinde olan takımlar, her hafta bu oyunu bizlere izletmeye başladılar bile. Hatta biraz daha ileri gidelim; total futbolun bugünkü karşılığı artık tiki-taka futbolunu aşan ve henüz tanımlanamamış başka bir şey. Futbol anlayışının değişim hızı, son yıllarda artmış durumda. Tüm futbol tarihi içerisinde ise; zamanı durdurabilen, mühürleyen bir deha olarak Johan Cruyff’tan bahsetmek mümkün.
Geçenlerde görmüş olduğum bir görsel aslında durumu özetliyor. Efsane futbol oyuncuları, menajerler ve futbol düşünürlerinin isimlerinden üç ayrı küme oluşturulmuş. Bunlar birbirleri ile içi içe geçirilerek, bu kümelerin kesişenlerinde bulunan isimler yazılmış. Elbette, üç kümenin ortak keseni Johan Cruyff olmuş.
Cruyff’sa futbolu bu denli değiştirecek kişi konumuna kendiliğinden gelmiş değil. Doğduğu ülke Hollanda’nın yaşam tarzından, mimarisinden, çocukluk yıllarında kaybettiği babasından, genç yaşta adımını attığı Ajax’tan, Rinus Michel başta olmak üzere futbolunu şekillendiren kişilerden bahsetmek mümkün.
Domingo Yayınevi tarafından okuyuculara armağan edilen “Benim Oyunum” kitabı, Johan Cruyff’un, futbol felsefesini şekillendiren tüm kişi ve koşullara toplu bir teşekkürü. Kendi icat ettiği harekete verilen isim olan Cruyff Turn’e (Cruyff Dönüşü) atıfla, My Turn (Benim Oyunum) olan kitap ismi manidar.
Kitabın bir sporcunun otobiyografisi olması sebebiyle edebi kaygı gözetilerek yazıldığını söylemek mümkün değil. Cruyff’un sizi karşısına alarak aklına ne gelirse anlattığını hayal edebilirsiniz. Ancak bunu bir dağınıklık olarak değil, Cruyff’un samimi üslubuna bağlamak mümkün. Öyle ki; kitap okumaya başladığınız ilk andan itibaren sizi içine alarak, bu futbol filozofunun hayat hikayesinin sürükleyiciliğine kendinizi bırakmanızı sağlıyor.
Kitapta; Cruyff’un Ajax’tan Barcelona’ya olaylı transferinden tutun, 78 Dünya Kupası öncesi kimsenin beklemediği anda futbolu bırakmasına kadar önemli anlar nedenleri ve sonuçları ile açıklanıyor. Söz konusu olayları anlatırken Cruyff kendi özeleştirisini yaparak, samimi itiraflarda bulunuyor. Futbola yeniden Amerika’da başlaması, Cruyff Vakfı’nın kurulması, Ajax ve Barcelona’da geçen saha dışındaki yıllar, kazanılan kupalar vb. hep bu bakış açısı ile yazılmış. Ayrıca, birilerinin kırılıp, üzülmesi gibi nedenlerle bazı sözlerin sakınıldığı duygusuna hiçbir zaman girmiyorsunuz.
Benim açımdan ise, bir olayı aydınlatması açısından kitap ayrı bir öneme sahip oldu. Arjantin’de düzenlenen 1978 Dünya Kupası, yönetimde diktanın olması sebebiyle bir kısım insan tarafından protesto edilir. Sayıları binleri bulan ölümler, faili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıplar birbirini izlemektedir. Arjantin’deki faşist yönetim dünya kupasını, vizyonlarını düzeltmek için önemli bir fırsat olarak görür. Johan Cruyff; iyi bir döneminde olmasına rağmen, ani bir kararla katılmama kararını açıklayarak, herkesi şok eder. Öyle ki; Cruyff’suz Hollanda, Arjantin’in finalde rakibi oluyor ve dramatik bir şekilde kupayı kaybediyordu. Birçok insan Cruyff’un bu kararını, bir tür protesto olarak yorumlamış ve buna inanmak istemişti. Cruyff kitapta bu kararın politik muhtevası ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmuyor, aksine kararın hayatındaki en önemli yanlışlardan biri olduğunu ifade ediyor. Hatta bu kararın altında, İspanya’da yaşanan bir olayın katılmama kararına önemli etkisi olduğunu açıklıyor. Bunu da kitaba saklayalım…
Messi, Ronaldo, Guardiola, Alex,… Bu sıralar, sporcu biyografileri popülerliğini arttırıyor. Bu tür kitapların okunması, sadece bu sporcuları sevenler için değil, futbolu düşünerek yaşayanlar için de önem taşıyor. Ne demiş Pep Guardiola: “Cruyff’ü tanımadan önce futbol hakkında hiçbir şey bilmiyordum.” Siz de hemhal olun, etkileneceksiniz.
![]()
|
Okuma önerisi!![]() Serkan Atak’ın incelemesi; “Kirli Yüzlü Melekler“ İthaki Yayınları; futbol kültürü serisinin beşinci kitabı ile, yine nokta atışı yapıyor. Futbolseverlerin mutlaka okuması gereken bir yapıt. |
- Gelecekte Geçen Bir Polisiye: Değiştirilmiş Karbon - 24 Mart 2018
- Asimov’dan epik bir gelecek kurgusu: Vakıf - 1 Aralık 2017
- Tanrıya bir meydan okuma: Tanrı Olmak Zor İş - 9 Ekim 2017