
İzel Rozental, “Gezginin Gözü, Gezginin Defteri” isimli sergisinde hem gezginliği hem de okumanın gerekliliğini buluşturmuş…
Gezginliğin yararı çoktur. Gezerken görür ve öğrenirsiniz, onun içindir ki, “çok gezenin okuyandan daha çok bildiği” iddia edilir. Çok doğru gelmese de haklılık payı çok yüksek muhakkak… Buna da bağlı olarak okumayı hep ötelemişiz. Belki de o nedenledir gelişemememiz…
İzel Rozental hem gezginliği hem de okumanın gerekliliğini buluşturmuş bir sergide. 14 Kasım günü Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılan, 15 Aralık’a dek sürecek olan “Gezginin Gözü, Gezginin Defteri” sergisi hem gezmenin hem okumanın ikisini bir arada sunan keyifli, keyifli olduğu kadar merak uyandıran, en az bir o kadar da heyecanlandıran bir sergi.
![]() |
Gözün gördüğü…
Gezdiği yerleri sıradan fotoğraf makinesiyle kendine saklayan Rozental, bir süre sonra bu karelerin, aldığı notlarla buluşmasıyla yepyeni bir anlam kazanabileceğini öğrenmiş. Kendisinin yalancısıyım; Turhan Selçuk’un eşi Ruhan Selçuk’un önerisiymiş…
Fotoğrafların sıradanlığı değil, aldığı notların bilgi yüklü olması da değil… “Gezginin Gözü, Gezginin Defteri” sergisinin en büyük özelliği düzenlemesi. O düzenleme ki, hem fotoğrafı merak ettiriyor hem de defteri okutturuyor. Sergi tasarımını Ersu Pekin yapmış, küratörlüğü ise Aykut Köksal üstlenmiş. Ortaya çıkan da unutulmayacak, bir şekilde akılda kalan bir sergi olmuş.
![]() |
![]() |
Gözün okuduğu…
Hemen herkesin bildiği kentleri değil de yine hemen herkesin merak ettiği kentleri bir araya getiren serginin defterinde ilginç bilgiler yer alıyor. Clint Eastwood deyince aklımıza hemen filmler geliyor, eskiden oyuncu sonradan da gerçekten başarılı bir yönetmen… Ama onun yaşadığı kenti yeniden planlamak amacıyla belediye başkanı olduğunu bilmiyoruz (pardon, ben sergide öğrendim). Bir de dondurma satışına izin vermesini… sahi, ilginç değil mi, hem sıcak bir iklimi olan hem de turist kaynayan bir kentte dondurma satışı Eastwood’un belediye başkanlığına başladığı 1986 yılına dek yasakmış.
Hepsini birden aktarmayayım, ama Mauritius Adası’nda dört dil konuşan şoföre karşılık Vietnam’da sadece “yes” diyen taksici ile bir anda apışıp kalabilirsiniz… Kaçak balık avcılarının görevliye iki iri balık rüşveti pek yabancı değil bize, ama balıkçıların -kaçak avlansalar da- küçük balıkları tekrar denize salmaları şaşırtacak denli ilginç. Auschwitz ölüm kampı, Berlin’de açılan müzenin tam da o ölüm kampı gibi insanın içini yakan tasarımı… ve bir benzerinin Okinawa Adasında, İkinci Dünya Savaşında mağaralarda gizlenenleri el bombalarıyla çıkarmaya çalışmaları (Size de bizim ülkemizdeki bir benzer katliamı anımsattı mı) filmi…
Gözün istediği…
Benzer güçlü, güzel sergiler, klasik sergileme dışına çıkan, insanı heyecanlandıran, tasarımıyla da yenilikler yaratan, kataloğu bile bir sanat objesi olarak değerlendirilebilen açılması dileğiyle…
![]() Gezginin Gözü Gezginin Defteri |
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI