Gripsholm Şatosu; Bir Yaz Hikâyesi

Alman yazar Kurt Tucholsky’nin Gripsholm Şatosu Bir Yaz Hikâyesi isimli kitabı içinde bir aşk da olan yaz tatili hikâyesi. Bilinen aşk romanlarından farklı olarak, sakinliği ile cezbedici, cümlelerdeki ince espri dokunuşları ile hoş bir kitap.

…Gripsholm orada duruyordu. Aslında neden sonsuza kadar burada kalmıyoruz ki? Burası uzun bir süre için kiralanabilir. Şatodaki kadınla sözleşme yapardık ve o kadar da pahalı olmazdı. Sonra da sonsuza dek mavi hava, gri hava, deniz havası, balık ve viskiyle bitmeyen bir tatil olurdu…

Benim için hafta sonu güzelliklerinden biri kahvaltı sonrası hala toplanmamış yatağıma dönüp keyif yapmaktır. Uzun uzun kitap okurum, bazen sadece tavanı seyredip müzik dinlerim, ara ara örtüme sarınıp gözlerimi kapatıp uyuklarım… Garfield’a benzer hallerim var kabul ediyorum.

Uzun bir zamandır yapamadığım keyif ritüelime bu pazar Kurt Tucholsky’nin Gripsholm Şatosu Bir Yaz Hikâyesi isimli kitabını okuyarak girişiyorum. Kitabın bitmesine az kaldığı için tavan seyretme gibi başka aktiviteye girişmiyorum ama canım fonda bir müzik istiyor, youtube listemdeki caz çağı şarkıları çalmaya başlayınca, “İşte diyorum, bu çok iyi denk geldi”. Aslında caz çağı daha çok Amerika’da geçen bir devir, benim okuduğum kitap ise İsveç’te geçiyor ama zaman yaklaşık aynı zamanlar ve o sırada okuduğum sayfa o çağı anımsatıyor, müzikle örtüşüyor kafamda.

Kurt Tucholsky 1900lerin başında Almanya’da önemli bir edebiyat eleştirmeni, gazeteci ve yazarmış. Ben okuduğum Gripsholm Şatosu Bir Yaz Hikâyesi kitabı ile tanıdım. İnternetten okuduklarıma göre antimilitarist ve politik bir yazar olan Kurt Tucholsky‘nin bazı eserleri ve açıklamaları, örneğin “Askerler katildir” sözü tartışmalara yol açmış. Eserlerinde mizahı, espriyi sıklıkla kullanırmış.

Gripsholm Şatosu Bir Yaz Hikâyesi kitabı adından da anlaşılacağı gibi bir yaz, tatil ve de aşk hikâyesi. Kitabın başında yazarın bir aşk hikâyesi yazmasını isteyen yayıncısıyla olan mektuplaşmaları yer alır. Yazar tatil için yola çıktığını belirtir. Sevgilisi olan Lydia ile birlikte İsveç’e gideceklerdir. Tatil ve aşk hikâyesi böylece başlamış olur. Yine internetten öğrendiğime göre; Tucholsky, daha 1927 yılında Lisa Matthias’la tanışmış. 1929 yılında birlikte İsveç’te bir tatil yapmışlar. Bu tatil, 1931 yılında Rowohlt Yayınevi tarafından yayınlanan, Gripsholm Şatosu isimli kısa romanına esin kaynağı olmuş.

“…Bunun için bir öpücük kazanmıştı benden. Bu yolculuk, benliğimize giden bir kompartımanda olmak gibiydi. O anda Danimarka’da öğrendiği bir küfrü söyledi: ‘Şeytan seni pembe nakışlarla süslesin!’ Şarkı söylemeye başlamıştık…”

Yazar ve sevgilisi uzun bir tren yolculuğu sonunda istedikleri sakin tatili yaşayabilecekleri Gripsholm Şatosunun ufak bir bölümünü kiralarlar. Çılgın kalabalıktan uzakta, zamanın durmuş hissi verdiği şekilde yaşarlar tatillerini. Yakındaki gölün kenarında güneşlenirler, çayır çimende yuvarlanırlar… Önce yazarın bir arkadaşı, sonra da sevgilisinin bir arkadaşı onlarla birer hafta geçirir. Bu da tatillerine renk katar.

…Pırıl pırıl bir yaz günüydü ve biz çok mutluyduk. Sabahları bulutlar hemen çekiliyordu, rüzgar da durmuştu. Mavi gökyüzündeki pamukların büyük, beyaz perçemleri parlamaya başlarken, koyu mavi kısmı da orayı terk etmekle meşguldü. Güneş ise orada durmuş seviniyordu…

Şato civarında dolaşırken bir grup kız çocuğu ile karşılaşırlar. Aralarından birinin mutsuzluğu, hüznü onları etkiler. Sonradan anlaşılır ki, bu kızların kaldığı yurdun yöneticisi kadın çocuklara aşırı zalimce davranmaktadır. Kitaptaki bu Çocuk Esirgeme Yurdu’nun kötü huylu müdiresi karakteri, Tucholsky’nin annesi Doris’e uyduğu söylenirmiş.

Bu yurt ve kalan çocuklardan özellikle bir kızla olan rastlaşmaları ve onu oradan kurtarma girişimleri bir nevi macera yaşatır yazar ve sevgilisine.

…O an içimde öfke gibi bir şey yükseliyordu. Kalkıp derin bir nefes almamı sağlamıştı. Şaşkın suratlarıyla ikisi de bana bakıyordu. Ben de birden başkalarının acı çekmesini istediğimi hissettim: o kadının acı çekmesini sağlamayı… Soğuk havayı içime çekip nefesimle içimdekini söndürmüştüm. Bu zevkin işleyişi bana tanıdık geliyordu: hem de iki kat daha tehlikeli. Çünkü etik olarak destekleniyordu, bir iyilik yapmak için acı çektirmek… Bu ortak bir idealdi…

Mümkün olduğunca az insanın olduğu, sadece doğanın seslerini dinleyerek ve uzun uzun etrafı seyrederek kafamı dinleyebileceğim bir tatil hayali kurduğumdan mı olsa gerek, kitap benim hoşuma gitti. Bilinen aşk romanları tadında bir kitap olmadığı için Gripsholm Şatosu öyle tutkulu, heyecanlı, gelgitli bir aşk hikâyesi değil. Ama özelliği de burada yatıyor bence. Genelde manzaranın ve sessizliğin tadını çıkaran çifti ve doğayı anlatıyor. Yazarın kitap boyunca betimlemelerinde ve sevgilisiyle olan diyaloglarında ince espriler de yer alıyor.

…Ona döndüm, yeniden aynı gezegendeydik, birlikte evrende yuvarlanıyorduk…

Her zaman okuduğunuz kitaplardan farklı bir kitap arıyorsanız, Kurt Tucholsky’nin Gripsholm Şatosu Bir Yaz Hikâyesi adlı eserini deneyebilirsiniz. Bakalım siz nasıl bulacaksınız…

  • Gripsholm Şatosu Bir Yaz Hikâyesi
  • Yazan: Kurt Tucholsky
  • Çeviren: Yağmur Sefa
  • Mephisto Kitaplığı, 2016
Perge Dündar
Latest posts by Perge Dündar (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Gerçek ile hayal arasında; Kiracı

Read Next

Karanlık Kardeş Üzerine 666 Sözcük

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *