Öğretmen, annenin babanın kanatları altından çıkıp dünyaya “ben de varım” dediğimiz anda bizi karşılayan kişidir.
Bir öğretmen bazen hayatımızda o kadar büyük değişikliklere sebep oluyor ki, hayata bakış açımız bir anda değişiveriyor. Deniz Erbulak’ın Doğan Egmont’tan yayımlanan yeni kitabı Öğretmen tam da böyle bir hikaye anlatıyor.
Hakan Hoca tesadüfen gelişen aksi bir durumu düzeltmek için kalkıp beş kişilik bir koro kurar. Hem de müzikle hiç ilgisi olmayan gençlerden. Bu, her şeyin o kadar bildiğiniz gibi olduğu aynı zamanda hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar da sıra dışı bir okul hikayesi. Hayatımızın gizli kahramanları öğretmenlerimize Öğretmenler Günü’nde bir teşekkür denebilecek röportajımızda Erbulak ile hem kitap hem de öğretmenlik üzerine konuştuk.
-
Öğretmen kitabı hem kapağı hem de ismiyle ilgi çekiyor. Okurları nasıl bir kurgu bekliyor?
Kapak resmini görür görmez, işte bu Hakan Hoca dedim. Gençlik romanlarının çoğunda başkahraman öğrencilerden biri olur. Oysa burada ana karakter bir öğretmen. Üstelik müzik dersinin, matematik, fen ve Türkçe dersinden daha önemli olduğuna inanıyor. Okulda inatla bunun mücadelesini verirken; bir gün, derse girmeyen beş öğrenciyi disiplin cezasından kurtarmak için, onların yeni kurduğu koroda olduklarını söylüyor. Böylece bu tuhaf koro, gösteriye hazırlanmaya başlıyor. Birbiriyle hiç anlaşamayan beş öğrenci de Hakan Hoca da bu süreçte kendilerini baştan keşfediyorlar. Ama en çok aileler, çocuklarını tanıma fırsatı buluyorlar. Kitap, yetişkinliğin ve genç olmanın insana yüklediği sorumluluk ve hakları; karşı tarafın gözünden anlamaya çalışan bir hikâye.
-
Ana karakterinizden bahseder misiniz? Nasıl biri Hakan Öğretmen?
Hakan Öğretmen genç biri. Pek çok müzik aleti çalıyor. Ama en sevdiği akordeon. Öğrencileriyle ilk kez birbirlerine bağlandıkları an da zaten onlara akordeon çaldığı ilk ders. Hakan Hoca, çok idealist bir öğretmen. Aynı zamanda çabuk kırılan, duygularını dışarıya çok belli etmeyen biri. Ama kendisinin de söylediği gibi sakin olması, inandıklarından kolay vazgeçeceği anlamına gelmiyor. Aslında hayli inatçı. Çoğunlukla kendini yetişkinlerden çok, öğrencilerine yakın hissediyor. Onlar gibi; bazen içe kapalı, bazen ürkek ve alıngan olabiliyor. Bazen görünmez biri olmak, bazen de hemen fark edilmek istiyor. Belki en çok bu yüzden onları anlıyor. Öğrenciler ise, Hakan Hoca’nın nasıl biri olduğunu zamanla keşfediyorlar, her seferinde şaşırarak.
-
Peki, neden müzik öğretmeni?
Benim ilkokulda, ortaokulda ve lisede müzik öğretmenlerim derslerde akordeon, flüt, mandolin çalarak bize nota öğrettiler. Ben de mandolin çaldım ilkokulda. Bir müzik dehası mıydım? Hayır. Ama müzik dersinde dinletilen parçanın notalarını porteye doğru şekilde yazar ve not alırdık. Becerirdik de bunu. Şimdi sınav stresinde bunalan öğrencilerin müziği, resmi, sporu detaylarıyla öğrenme ve başarıp başaramayacağını deneme şansları çok az. Bu tür derslere verilen önem giderek azalıyor. Fakat onlardan vazgeçtikçe, önemsediğimiz diğer alanlarda da başarısız oluyoruz. Yarım kalıyoruz çünkü. Müzik örneği üzerinden testlere, deneme sınavlarına kurban edilmiş bazı güzelliklerin aslında bizi nasıl değiştirdiğini hatırlatmak istedim.
-
Öğretmenlerin, öğrenciler üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öğretmen, annenin babanın kanatları altından çıkıp dünyaya “ben de varım” dediğimiz anda bizi karşılayan kişidir. Bir yetişkin oluncaya dek ona bakar, onu duyar, onu görür ve bilerek ya da bilmeyerek onu model alırız. Öğretmen, on yıl sonraki toplum hayatını belirleyen kişidir aslında. Yirmi yıl sonraki ve otuz yıl sonrakini de. Öğretmen, sadece söyledikleriyle değil, asıl konuşması, sesinin tonu, savunduğu doğrulara olan inancı, duruşu, gülümseyişi, onaylayışı, “sana güveniyorum” demesi ve biz tereddüt ederken gözümüzün içine bakıp sabırla bekleyişiyle bizi şekillendirir. Sadece yaşayan değil, düşünen, seçim yapan, çaba gösteren, hayatı değiştirebilen ve hissettiklerini fark eden bireyler haline dönüştürür. Bu süreçte öğrencilerin de öğretmenini bir insan olarak görüp ayırt etmesi, anlaması çok şeyi değiştirir. Öğretmen adlı romanım, genç okuyucuya, öğrenim hayatını öğretmeninin gözünden görme şansı da verir diye umuyorum.
-
Size ilham veren bir öğretmeniniz oldu mu? Ondan esinlenerek mi kaleme aldınız bu kitabı?
Bana ilham veren çok öğretmenim oldu. Ortaokul Türkçe öğretmenim Osman Ürgüp, kompozisyonlarımın köşesine “bir gün başaracaksın” yazardı. Neyi başardığımdan çok bana inanması müthişti. Manisa Lisesinin efsanevi edebiyat öğretmeni Vedia Hocahanım ilham verici muazzam bir etkiye sahipti ve ilk yetişkin romanımın başkahramanı oldu. Ortaokul müzik öğretmenim Ayla Hanım öyle canlı ders işlerdi ki enerjisi olduğu gibi bize geçerdi. Resim öğretmenim Hülya Hanım “ellerinin kirlenmesinden korkma, boya!” derdi. Çok sevdiğim Nermin Altıok hanımefendi onu etkileyen ilk akordeonda Tuna Dalgaları’nı dinlediğini ve akordeon çalmaya böyle başladığını anlatırdı ve Hakan Hoca da romanda hep Tuna Dalgaları’nı çaldı. Annem ve babam da öğretmendir ve onlar okulda olduğu kadar evde de sık sık mandolin çalarlardı. İlham almak istiyorsanız, başınızı kaldırıp sevdiğiniz şeylere bakmanız yeterli, önemli olan; onların hayatınızda yarattığı değişikliği fark etmek.
|
- Hayatımızın gizli kahramanları öğretmenlerimize… - 24 Kasım 2018
FACEBOOK YORUMLARI