Hoyrat Dünyayla Baş Etme Yolları

Kişilik problemlerinin çözümünün ilk adımı, sorunlu kişinin anlaşılma ihtiyacını gidermektir. Hoyrat Dünyayla Nasıl Baş Etsem? kitap bunu elinden geldiği kadarıyla sağlıyor.

Dünya gittikçe hoyratlaşıyor. Git gide daha fazla muhatap olacağımız küresel sorunlarla mücadeleye hazırlıklı olmak için güçlü karakterli nesiller yetiştirmek zorundayız. Bu da, kişilik problemlerini aşabilen nesiller yetiştirmek demek…

Bir insanı en çok güvende hissettiren şey “anlaşılmak”tır. Herhangi biri tarafından anlaşıldığını hisseden biri rahatlar ve iç dünyasının kapalı kapılarını o kişiye açar. İletişim halinde olan iki insanın arasında -ne olursa olsun- başta bir duvar vardır. İletişim önce bu duvarın ardından sürdürülür. Bu duvar, iki tarafın da birbirine anlatmaktan kaçındığı şeylerle örülmüştür. İki taraf da birbirini anlamaya başladıkça duvar ortadan kalkar. Ve anlatmamak için kendimizi tuttuğumuz şeyleri anlatmaya başlarız. Burada anahtar kelime “anlaşılmak”tır.

Anlaşılmak insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Çocukların da öyle. Ne var ki kendi kendimizi içine soktuğumuz bu sistemde bırak çocukları, kendimizi bile anlamaya zaman ve mecal bulamadığımız oluyor. Neden nasıl diye fazla ah vah etmeden buna bir çözüm getirmemiz gerek. Elbette bir ebeveynin yapıcı ilgisinin yerini tutmaz ama önereceğim tarzdaki kitaplar bu boşluğu bir nebze kapatabilir. Fakat her şeyden önce şu gerçeği benimsememiz gerekiyor artık: Anlaşılmayan veya anlaşılmadığını hisseden her insan öfkelenir.

“Hoyrat Dünyayla Nasıl Baş Etsem?”, bir ergene, anlaşıldığını hissettiren bir kitap. Hepimiz o dönemlerden geçtik; “demek bunları başkaları da yaşıyormuş…” şeklinde bir sonuca vardığımızda nasıl rahatladığımızı hatırlarız. O problemler korkunç gelmez artık bize. Kitapta bu şekilde, bir ergenin başkalarına anlatmaktan utanabileceği veya anlatmak istemeyeceği bir sürü problem irdeleniyor. İşte, yok sayılmak, aşağılanmak, akran zorbalığı, özgüvensizlik gibi içsel sorunların yanında; sosyal adaletsizlik, ırkçılık, işsizlik, fakirlik, kronik hastalık, bir yakının kaybı gibi dışsal sorunlar da işleniyor.

Kitabın en önemli artılarından biri, nasihatçi bir üsluba değil, bir abi/ablanın samimiyetine sahip olması. İkinci tekil şahısla yazılmış olması, göz göze, yüz yüze yapılan bir sohbet kadar etkili kılıyor anlatıyı. Aralarda “Altın Kural” başlığıyla verilen kutularda ise, gerçekten ajandaya kaydedilip hayat boyu düstur edinilesi tespitler var. Mesela “Korkarak yaşamak, yaşamak değildir.” “Yaralarımızı iyileştirmek istiyorsak önce onların ne olduğunu anlamalıyız.” Başta bu başlıklar olmak üzere kitabın geneli, yetişkinlere de hitap ediyor. Çünkü bir bastırılmış kişilikler ülkesinde yaşıyoruz, çoğumuz ergenliğimizi, bazı sorunları halının artına süpürerek atlattık. Bu tarz kitaplar bizim için de bir sorgulama vesilesi.

Fakat kitabın asıl vasfı, bir çocuğu hayata hazırlamak için güzel bir giriş kitabı olması. Kişilik problemlerinin çözümünün ilk adımı, sorunlu kişinin anlaşılma ihtiyacını gidermektir. Bu kitap bunu elinden geldiği kadarıyla sağlıyor. Hayatı sınırsız bir macera arayışı gibi gösteren filmler, oyunlar ve kitaplara kısa bir ara verip, bunun gibi, çocuğun/ergenin içsel ihtiyaçlarına karşılık verebilecek kitaplar/filmler aramalıyız. Elbette kolay değil ama mecburuz. Çünkü Y kuşağının sıkıntıları X kuşağına göre epey çok olmasının yanında, tahammül eşiği de düşüktü. Z kuşağının yani milenyum çocuklarının ise tahammül eşiği çok daha düşük ve yaşayacakları sıkıntı, belki biz Y kuşağınınkinin on katı olacak. Çünkü nüfus gittikçe artıyor ve kaynaklar gittikçe azalıyor. Hayat mücadelesi gittikçe çetinleşiyor, altta kalıp canı çıkanların sayısı artıyor. Kişiliği güçlü olmayan, rezilyans karaktere sahip olmayan istisnasız her birey, acı çeke çeke ömür sürecek.

Gündem malum; hiç beklemediğimiz bir anda ortaya çıkan bir salgın her şeyi değiştirdi. Biz sosyal adaletsizliğin bir patlamaya sebep olup küresel bir kriz çıkaracağını beklerken, bir salgın ortaya çıktı ve hem sosyal adaletsizliğe duyulan öfkeyi, hem de küresel ekonomik krizi patlattı. Süreç hala devam ediyor ama hiç şüphesiz yine bütün yükü güçsüz, küçük insanlar yükleniyor. Geçmişte de böyleydi, gelecekte de böyle olacak. Bu kriz, 21. yüzyılın şimdiye kadarki en büyük şoku oldu. Bunu daha büyük salgınlar, küresel savaşlar, küresel kıtlıklar, robotların tahakkümü gibi şeyler takip edebilir. Ne kadar güçlü olursak, çocuklarımızı ne kadar güçlü yetiştirirsek, sistemin kriz anlarında o kadar az zarar görürüz. Gelecekte gittikçe daha fazla muhatap olacağımız küresel sorunlarla mücadeleye hazırlıklı olmak için, paçamıza yapışıp bırakmayan küçük kişisel problemlerimizi bir an evvel çözüp yolumuza bakmamız gerekiyor. E tabii yeni nesilleri de, onları bekleyen dünyaya hazırlamamız.

Ebeveynlerin çocuklarının hayatına en büyük katkıları, onların bir ev-araba sahibi olmalarını, ekonomik düzen kurmalarını sağlamak değil artık. Bu saatten sonra ebeveynin çocuğuna en büyük katkısı, onun sağlam bir karaktere sahip olmasını, yani hoyrat bir dünyayla nasıl başa çıkılacağını öğrenmesini sağlamaktır.

“Adaletsiz dünyaya karşı savaşmak mı istiyorsun? Gerçek sorunlarla mücadeleye hazırlan öyleyse. Dünyada olup bitenlerle ilgilen. Sınıf temsilciliğine adaylığını koy. Yetişkinlerle yüzleşmeyi, arkadaşlarını korumayı öğrenirsin.” Sf. 60

  • Hoyrat Dünyayla Nasıl Baş Etsem?
  • Yazar: Bernadette Costa-Prades – Olivier Grignon
  • Resimleyen: Jacques Azam
  • Çeviri: Saadet Özen
  • Yaş Aralığı: 12 – 13 – 14
  • Türü: Psikoloji
  • Baskı Yılı: 2. Baskı 2016
  • Sayfa Sayısı: 120 Sayfa
  • Yayınevi: Can Çocuk
İlker Doğan
Latest posts by İlker Doğan (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

BÜYÜK YAZARLAR VE BÜYÜK ESERLER ÜZERİNE ÖZNEL DUYGULAR

Read Next

Kadın Yönetmenlerin Kısa Filmleri Online Erişimde

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *