Hurihan Yıldırım; “Kendine İnanmayan Kimse Yazar Olamaz”

Hurihan Yıldırım; “Yetenek, doğru eğitimle geliştirilebilir ancak hiç çalışmayan ve kendine inanmayan kimse yazar olamaz.”

İlk kitabı Şahmeran’ın Sırları ile genç okurların beğenisini alan Doğa Koleji Türkçe Bölüm Başkanı Hurihan Yıldırım ile hem günümüz çocuklarına okuma alışkanlığını nasıl kazandırabileceğimizi hem de bu sene üçüncüsü gerçekleşecek olan Türkiye Geneli 3. Yaratıcı Yazarlık Festivali’ni konuştuk!

İlk kitabınız Şahmeran’ın Sırları da genç okurlardan tam not aldı. Bir yazar olarak sizin için yazım süreci nasıl geçiyor, kitap yazarken olmazsa olmaz bir ritüeliniz var mı?

Teşekkür ederim öncelikle. Ben bu kitabı yazarken aslında bir eğitimci gözüyle fazla didaktik olmaktan çekinmiştim. Böyle olmadı, ne mutlu ki bana. Çocukların bu kadar çok sevmesi beni aynı zamanda bir eğitimci olarak çok mutlu ediyor. Yazma sürecim yoğun çalışma programımdan dolayı gecenin geç saatlerinde mümkün oluyor. Şu an üç dosya birden yürütmeye çalışıyorum. Biri neredeyse bitti. Çok keyifli geçiyor. Yazmak için ihtiyacım olan, sessizlik ve yalnızlık… Tabi ki uyku kaçırmak için de bir fincan kahve 🙂

Şahmeran’ın Sırları kurgu bir roman olmakla birlikte içinde Şahmeran’ın masalını da barındırıyor. İki ayrı hikâyeyi harmanladınız böylece. Geçişler yapmak ve hikâyeyi bağlamakta zorlandığınız anlar oldu mu?

Hayır, hiç zorlanmadım. Hepsi, bir film sahnesi gibi gözümde canlandırarak yazdığım geçişlerdi. Yazarken çok keyif aldığımı itiraf etmeliyim.

Rana’nın merakı çocukların da merakı oldu ve hem tarihi bir figürü öğrenirken hem de soluksuz bir maceranın içine girdiler. Ve bu da çocukların kitabı beğenmesini sağladı. Öte yandan bugünün çocuklarının algıları çok açık olmakla birlikte dikkatleri de çabuk dağılıyor. Ve uzun süre bir metin okuyamıyorlar. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Günümüzün çocuklarının zaman geçirmek için alternatifleri çok fazla. İnternet, televizyon, sosyal medya fazlasıyla –bazen de gereksizce- hızlı olmayı beraberinde getirdi. Daha doğrusu aceleciliği. Hızlı olmakla aceleciliği ya da sabırsızlığı birbirine karıştırmamak lazım. Bu yüzden uzun bir metni okumaya sabırları kalmayabiliyor.

Muhtemelen çok sık duyduğunuz soru çocuklara nasıl okuma kültürü aşılanacağıdır. Biz de soralım, çocuklara okuma alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz?

Bu çok genel bir soru ve kişiden kişiye göre değişen reçeteleri var. Ben size genel önerilerde bulunacağım. Kesinlikle çocuğa “örnek olmak” gerekli. Yani okumayan anne babanın olduğu bir evde çocuğun kitap okuma sevgisini kazanması ancak dış etkenlerle, ilerleyen yaşlarda mümkün. İkincisi kitap alışverişi kültürünü yerleştirmek. Çocuklara günlük harçlıkları dışında ismini belirterek yani “Bu da senin bu ayki/haftaki kitap harçlığın…” diyerek ona ayrı bir miktar para vermek gerekir. Böylece çocuk, kitabın bir “ihtiyaç” olduğu kodunu beynine yerleştirir. Kitap okumak ailece birlikte yapılabilecek çok eğlenceli bir etkinlik haline getirilmelidir.  Bu, okullarda da böyle olmalıdır. Tekrarlanan hareketler ancak alışkanlığa dönüşür. Kitap okuma alışkanlığı da zamanla oluşur.

Son dönemde yaratıcı yazarlık eğitimleri de çok popüler oldu. Sizce yazarlık öğrenilebilir bir şey mi?

Evet, bunu görmek oldukça sevindirici. Lakin her konuda olduğu gibi bu tarz eğitimlerin de niteliklerine dikkat etmek lazım. Yazarlığı ben müzik ile benzetme yaparak anlatmak isterim. Teşbihte hata olmazJ Ses sanatçısı olmak ne ise yazar olmak da öyle, bana göre. Kimi ses sanatçıları var ki konservatuvar mezunu yani işin okulunu okumuş insanlar var. Bir de halk arasında “alaylı” diye tabir edilen, müziğe gönül vermiş, doğuştan yetenekli insanlar… Her iki gruptakilerin ortak özelliği bence müziğe gönül vermiş olmaları ve çok çalışmaları. Elbette eğitim her zaman birkaç adım önde olmayı sağlar ama eğer yetenek, inanç ve çalışma yoksa ne müzisyen ne yazar olunur. Biz bundan üç yıl önce, Doğa Kolejinde çocuklarımızın içindeki yazarlık heyecanını ortaya çıkarabilecekleri çok önemli bir proje oluşturduk. Bu yıl üçüncüsünü düzenlemekten gurur duyduğumuz “Yaratıcı Yazarlık Festivali” kapsamında öğrencilerimize dört gün sürecek bir programda Türkiye’nin çocuk edebiyatında ürün vermiş yazarlarından eğitim görme imkânı sunuyoruz. Tabi bunu biraz eğlence ile harmanlayarak… Eğitim vermek bizim işimiz. İçlerinde buna yeteneği olanlar, aldıkları eğitimin katkısıyla kendi gayretlerini eklediklerinde ilerde yazar olabilir elbette. Ülkemizin okuryazar nesillere olan ihtiyacını biliyoruz ve bu doğrultuda üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.

Doğa Koleji Türkiye Geneli 3. Yaratıcı Yazarlık Festivali

Bahsettiğiniz üzere bu sene Doğa Koleji Türkiye Geneli 3. Yaratıcı Yazarlık Festivali 1-4 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek. Türkiye’de bir ilke imza attınız bu festivalle, çocuklar için hazırlanmış bu kadar kapsamlı bir yazarlık festivali yok sanırım. Kaç öğrenci katılacak ve öğrencileri bu süreçte neler bekliyor?

Evet, Türkiye’deki ilk Yaratıcı Yazarlık Festivalini biz düzenledik. Bizden sonra bazı özel okulların aynı isimle bazı çalışmalar yaptığını gördüm. Eğitim sektöründe böyle bir yenilikle örnek olmak gurur verici. Evet,  bu kadar büyük kapsamlı bir festival yapılmadı. Yapılmasını dilerim öncelikle. Bu sene 1100 öğrenci ile Antalya’da çok büyük bir otelde 4 günlük kamp yapacağız. Onur konuğumuz, Gülten Dayıoğlu. Eğitim verecek yirmi yazarımız var. Günde altı saat yazarlık eğitimi olacak. Projenin yöneticisi olmasaydım mutlaka derse ben de girmek isterdim!

Mini bir kitap fuarımız da var bu sene. Açılışını Gülten Dayıoğlu yapacak. Çeşitli etkinlikler ve akşamları eğlence programıyla tam bir festival düzenliyoruz. Eğitim ile eğlenceyi harmanladığımız bu projede öğrencilerimiz; Doğa Koleji Türkçe Bölümü olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz okuma, yazma ve konuşma dil becerisi gibi birçok kazanımı geliştirecekler. Son gün ise sertifika törenimiz olacak. Öğrencilerimiz, yazarların elinden başarı sertifikalarını alacak. Böyle anılar, bir öğrencinin hayatında çok önemli. Heyecan ve mutluluk içindeyiz.

Aslında bu festivalle çocukları edebiyata yaklaştırıp yazma beceresi kazandırıyorsunuz. Yazar yetiştirmenin öncesinde yazma bilinci veriyorsunuz diyebilir miyiz?

“Yazmayı ve okumayı sevdirmek” asıl amacımız dersek daha doğru olur. Eğitimdeki vizyonumuzda da bu var. Sevmediğimiz bir şeyi yapmak nasıl biz yetişkinler için zorsa sevmediği bir şeyi öğrenmek de bir çocuk için çok zor. Sevdirerek öğretmek gerek. Bu da çokça sabır, çokça emek ister. Biz ülkemizin geleceğine nesiller yetiştiriyoruz. Bu da çok ciddi bir sorumluluk. Ekiplerimizle bunu başardığımıza inanıyorum. Yazmayı ve okumayı seven çocuklar yetiştirmek en büyük amacımız.

Peki, sizce yazar olmanın ilk kuralı nedir?

İlk kuralı her şeyde olduğu tabi ki çok istemek. İstek yeter mi? Hayır, elbette yetmez. O zaman ikinci, üçüncü hatta dördüncü kurallarla beraber söylemem gerekir: inanmak, çok çalışmak ve yetenek. Yetenek, doğru eğitimle geliştirilebilir ancak hiç çalışmayan ve kendine inanmayan kimse yazar olamaz.

Okuma önerisi!

Değiştirilmiş Karbon – Richard K. Morgan

Doğuş Sarpkaya’nın incelemesi; “Karbon Değişir, Dünya Değişmez
yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ

Ultra zenginlerin kendi adaletlerini satın almasına, dünyayı şirketlerin yönetmeye başlamasının yaratacağı tehditlere ya da insan kötülüğünün ölümsüzlükle birlikte nasıl kılık değiştirebileceğine dair pek çok konuda düşünme fırsatı sunuyor, Değiştirilmiş Karbon.

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Türkiye’de Akademik Tarihçilik var mıdır?

Read Next

Zamanın tozunu alan hikâyeler; Bizim Unuttuğumuz Şey

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *