İki Ateş Arasında Bir Kadının Hikayesi: Cimri Cömert

Melida Tüzünoğlu ile April Yayıncık etiketiyle yayınlanan son romanı Cimri Cömert üzerine konuştuk.

Melida Tüzünoğlu, 1984 yılında İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyoloji ve Film Çalışmaları lisansının ardından Central European University’den Sosyoloji ve Sosyal Antropoloji yüksek lisans derecesini aldı. Görsel kültür ve kolektif hafıza üzerine yazdığı tez çalışması İngilizce olarak yayımlanan Tüzünoğlu, 2008 yılında Hollanda’ya giderek Universiteit Maastricht Avrupa Çalışmaları bölümünde ikinci yüksek lisansını tamamladı. Öyküleri ve yazıları 2002 yılından bu yana çeşitli dergilerde yayımlanan yazarın ilk romanı Ambulansla Dünya Turu idefix tarafından yapılan oylamayla 2011’in en iyi ilk romanı seçilirken, içinde çizimlerinin de yer aldığı öykü kitabı Annem Bir Robot Doğurdu devamında yayınlandı. Size Müthiş Bir Yemek Hazırladım’dan sonra şimdi elimizde sıradışı bir roman var: Cimri Cömert. Yazarla yeni romanını konuştuk.

Ambulansla Dünya Turu, Annem Bir Robot Doğurdu, Size Müthiş Bir Yemek Hazırladım ve son olarak Cimri Cömert. Çalışkan bir yazarsınız. Son romanınızı tüm kitaplarınız arasında nereye koyuyorsunuz?

Her kitabıma kendimi aşma isteğiyle başlıyorum. Bu nedenle bir öncekine benzemeyen yeni araştırma alanları belirliyorum kendime. Tekrardan korkuyorum. Kendine özgü dili olan biri için oldukça zor bir şey bu; çünkü benim dilim aslında tekrarlardan besleniyor. Kitaplarımdaki bitmeyen sesler örneğin, trrrrssssss, fıssssssss, aaah ve zrrrrrrr’lar… Çokça birinci tekil şahıs anlatımını seçiyorum mesela, böyle örnekleri uzatabiliriz. Bunlar hem yazı dilimi oluşturan, karakter veren hem de mesafe kurmam gereken şeyler benim için. Yani bir açıdan kaygılandırıcı. Cimri Cömert’i yazıyı kendimden nasıl koparabilirim, bir karakteri en yoğun haliyle nasıl anlatabilirim, acaba ‘o’nu anlatırken üçüncü tekil şahıs kullanabilir miyim diye düşünerek kurguladım. Sonuç olarak yine yazarken ‘ben’li cümleler çıktı; ama ‘o’nu anlatmaya çalıştım. Dışarıdan veya yukarıdan bakan gözlemci değil de, katılımcı gözlemci hatta gözlemcinin nesnesi gibi davranmayı başardığımı düşünüyorum. Aynı anda bilinçli şekilde hem özne hem nesne olmayı uçlara kadar tecrübe ettim bu metnimde.

“Davranışlarımızın referans noktası para.”

Karanlık bir kitap Cimri Cömert, bir yandan da önemli toplumsal eleştiriler barındırıyor. Kadınlık erkeklik, modern çağın dayattığı ilişki biçimleri, Doğu ile Batı arasında sıkışmış kadın (evlenme hala bir mesele olarak önümüzde duruyor romanda). Nasıl şekillendi hikaye?

Gündelik hayatımızda paradan bahsetsek de, onun karakter şekillendiren etkisini göz ardı ederiz. Paradan nefret ederiz ve bunu rahatlıkla dile getiririz; kabul gören bu kültürümüzde. Bazen severiz ama ayıplanacağı için alenen söylemeyiz; çoğunlukla yokluğundan veya azlığından falan şikayet ederiz ve saire. Para bir materyal ve kavram olarak binlerce yıldır kullanılıyor ve toplumsal düzen paranın müthiş baskınlığı ve yönetimi üzerinden gerçekleşiyor. Düzenin parçaları olan insanları da para yönetiyor bir bakıma; her ne kadar soyut şeyleri satın alamıyor olsak da, ruhumuzu, karakterimizi ve ilişkilerimizi belirleyen şeylerde paranın varlığının ve yokluğunun etkisi çok büyük. Davranışlarımızın referans noktası para. Parayla ilgisinin olmadığını iddia etsek bile onunla ilgili olduğunu doğruluyoruz bir noktada; çünkü onun iktidarını reddederek onu kanıtlamış oluyoruz. Hakkında konuşulmayan ama sürekli hayatımızda olan bir gerginlik nesnesi o. Bir yandan çok zekice bir icat, ihtiyaç olduğu için bu kadar uzun ömürlü; diğer yandan sahip olanı perişan etmeden bırakmayan sinsi bir illet. Hem varlığının hem de yokluğunun perişan eden yanını fark ettiğimde Cimri ve Cömert hikayesi belirdi kafamda.

Peki, çok harcayan mı bilir, çok hesaplayan mı?

Öğrenmek en erdemli davranış; herhalde öğrenmenin kaynağı da okumak, gezmek ve alışveriş yapmak. AVM alışverişinden ziyade bilgi alışverişi ve kültürel alışveriş diyelim.

“ Simge tipik bir Türk kadını, her şeyin farkında ama farkında değilmiş gibi yaşıyor.”

Roman boyunca hayranlık duyulan ve baskın görünen bir kadın Simge, bir yandan da arasında kaldığı iki erkek tarafından da kıyasıya eleştiriliyor, eziliyor, aşağılanıyor farkında olmadan. Türkiye bu mu, ilişkilerimizi böyle mi kuruyoruz?

Simge tipik bir Türk kadını, her şeyin farkında ama farkında değilmiş gibi yaşıyor. Bazen erkeğin iktidarının boyutlarını tetkik etmek istediği için susuyor, bazen erkeğin gücünü halihazırda kabul ettiği için, bazen de kendi iyiliği için ‘sabır’ ederek susuyor ki rahatlık alanından çıkmasın, büyük değişiklikler olmasın hayatında. Kadınlar için çığır açan değişimler yapmak, erkeklere göre daha zor. Çünkü kadın yalnız değil; kocasını, çocuğunu, annesini, babasını ve ‘komşuları’ düşünüyor. Mutlu görünen ya da mutlu olan ailelerde hep kadının kendini silikleştirdiğini, her şeyi alttan alarak evlilik kurumunu devam ettirdiğini görüyorum. Mutlu ailenin formülü, kadının her anlamda ‘susmasıyla’ mümkün kılınmış. Fakat sonsuza kadar bunun böyle gideceğini hiç düşünmüyorum. Kadınlar erkeklerden çok daha güçlü; hatta yüzyıllardır ezildiği için çok daha korunaklı ve coşkulu şekilde kendilerini görünür kılacağından eminim.

Feminist kuramlardan, teorilerden ne ölçüde beslendiniz Cimri Cömert’i yazarken? Hazırlık sürecindeki okumalarınızdan söz eder misiniz?

Cimri Cömert’i düşünürken feminist kuram olarak ayırt etmeye gerek duymadığım sosyolojik okumaların etkisi oldu. Her ne kadar bir sosyolog olarak çalışmasam da sosyoloji eğitimi aldım ve olayları/insanları algılarken mecburen kullanılan dile, o dilin yarattığı güç ilişkilerine, kişinin kültürel ve ekonomik sermayesine belli bir noktadan, bağlamını dikkate alarak bakıyorum. Şu an gözümüzün önünde olan biten şeylere, yeni bir şey gibi değil de aslında ‘eski’ gibi bakıyorum çünkü tarihine, geçmişine ve nerede-nasıl olduğuna odaklanıyorum. Bu arada bağlamına oturtmak çok zor, çok yatay bir şey, çünkü bağlam için elde yeterli veri ve bilgi olması gerekiyor.

  • Cimri Cömert
  • Yazar: Melida Tüzünoğlu
  • Türü: Roman
  • Sayfa Sayısı: 152 Sayfa
  • Basım Tarihi: Haziran 2016
  • Yayınevi: April Yayıncılık
Nazlı Berivan Ak
Vinkmag ad

Read Previous

Palmiyelere, Barikatlara, Selam Olsun Nihat Behram’a

Read Next

Defne’yi Beklerken

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *