Nostalji – İnsan ne zaman evindedir? kitabı dört bölümden oluşmakta. Dört bölümün dördü de Cassin’in deneyimlerinden yola çıkılarak oluşturulmuş…
Kök salmanın ve köksüzlüğün, ait olmanın veya yersiz olmanın, küresel dilde kaybolmanın ve kendi dilinde yaşamanın insan kaderi üzerindeki etkisi ne boyutta olabilir? Birbirinden parmak izi kadar farklı insan hikayeleri arasında bu soruya verilecek yanıt her insana göre değişebilir. Değişmelidir de, çünkü insan var oluşu durağan bir yapı üzerine kurulu değildir. Gelişimleri yaşanılan değişimleri üzerine bina edilir.
Kolektif Kitap tarafından yayımlanan bir Barbara Cassin kitabı olan Nostalji – İnsan ne zaman evindedir? kitabının ikinci alt başlığı destanlara konu olmuş isimlerden oluşuyor: Odyssesus, Aeneas, Arendt destanları. İnsanın evi, kökü, köksüzlüğü, ana ocağı, ana dili, yaşadığı ya da yaşamak zorunda bırakıldığı veya yurdundan göçmek zorunda olmaktan başka hiçbir seçeneğinin bulunmadığı insan hikayeleri Nostalji kelimesinin etrafında toplanmakta. Barabara Cassin’in bir de konuyu Yunan dili ve kültürünü oluşturan Odysseus destanı ve Vergilius’un Aeneas metni üzerinden örneklendirerek işliyor oluşu kitabın kapsamına nitelik kazandırıyor. Cassin, Arendt’i ise Arendt’in yaşadıklarından (başına gelenlerden yola çıkarak) dil ve nostalji ekseninde ele alıyor.
Bölümler
Nostalji – İnsan ne zaman evindedir? kitabı dört bölümden oluşmakta. Dört bölümün dördü de Cassin’in deneyimlerinden yola çıkılarak oluşturulmuş olmakla birlikte özellikle ilk bölüm olan Korsika Misafirperverliği bölümünde bunu daha belirgin görmekteyiz. Sonraki üç bölüm yukarıda bahsi geçen destanlar üzerine ki bu destanların her biri ayrı ayrı –insan ne zaman evindedir?- sorusunun yanıtını bize verebilen en etkili destanlar olma niteliği taşımakta.
Korsika Misafirperverliği
Cassin’in bu bölümde yazdığı ilk paragraf şöyle: “Eve dönüyorum denilebilir ama döndüğüm yer evim değil. bunun nedeni belki de bir evimin olmaması. Ya da daha doğrusu, evimde olmadığım zaman kendimi daha fazla evimde, evim gibi bir yerde hissediyor olmam. Öyleyse insan ne zaman evindedir?”
Bu soru üzerinde zaten hiçbir zaman detaylı olarak düşünmeyiz. Günlük hayatımızın ezberidir sabah evimizden çıkıp akşam evimize dönmek. Bu ayrıca üzerinde durulması gereken bir şey değildir. Fakat Cassin yukarıdaki paragrafta da yazılmış olduğu gibi ‘evinde olmadığı zaman kendini daha fazla evinde hissetmekle’ ilgili bir noktadan hareket ederek böyle bir kitabı yazma işine girişmekte. Cassin, Korsikalı olmadığı halde Korsika’ya ‘dönmekten’, bu adaya her dönüşünde orada kendini evinde gibi hissedip, eşini bu adada kendileri için yapılan evde kaybetmesinden bahsederek ait olma duygusunun illa oralı olmakla ilgili bir şey olmadığını (Korsika adasını ‘evim olmayan evim’ olarak tarif etmekte) bize yaşadığı o çok kişisel diye bahsettiği deneyimleriyle aktarmakta. Cassin, “vatan, dil gibi ‘sahip olunan bir şey değildir.’” demekte üstüne basa basa.
Odysseus ve dönüş günü
Kitabın ikinci bölümünü oluşturan Odysseus destanı kişinin evden ayrılış, evden uzaklaşma ve zamanı geldiğinde eve dönüş çabası içerisinde olmasını, eve döndüğünde ise yokluğunda oluşmuş olan değişimler ile olan mücadelesini en iyi anlatan destan olarak Cassin’in anlatmak istediklerine büyük katkı sağlamakta.
24 bölümden oluşan bu devasa destan Truva Savaşı’ndan sonra yurduna dönmek için çabalayıp duran Odysseus’un başından geçenler ve onun eve dönüşü sırasında, yurdu İthakea’da yaşananların anlatımını konu almakta. Truva savaşı biteli on yıl olmuştur fakat Odysseus henüz yurduna dön(e)memiştir. İthakea’da bu durumu fırsat bilenler Odysses’un güzel karısı Poseidon’a talip olmaktadırlar. Tanrıça Athena, Olympos’lu tanrıları bir araya toplar ve 7 yıldır Kalypso’nun adasında tutuklu olan Odysseus’un yurduna dönmesine izin vermeleri için onları ikna eder. Oysa Su Perisi Kalypso, Odysseus’u gerçekten sevmektedir ve kendisiyle kalması koşuluyla ona ölümsüzlüğü teklif eder. Fakat Zeus’un “Dönüşünü emrediyoruz” sözü başta olmak üzere yirmi yıldır görmediği güzel karısı Penelopeia’yı unutamayan Odysseus bu teklifi reddeder. Yurda dönmesi için izin çıkınca, kendisine bir sal yapar ve denize açılır. Denize açılmadan önce onu aşık olan ve yardım etmek isteyen Kalpso Odysseus’u son kez uyarır:
“Haydi öyleyse, güle güle git. Ama daha neler gelecek başına bir bilse yüreğin, baba toprağına varmadan önce, bilsen bundan sonra neler çekeceğini, karın Penelopeia ne kadar özlersen özle, kalırdın benimle, bekçi olurdun bu eve, üstelik ölümsüz yapardım seni.”
Odysseus’un verdiği cevap Barbara Cassin’in insanda nostalji anlayışını anlatmak istediğiyle bire bir örtüşmekte. Kitabın özellikle bu bölümü için merakınızın tırmanışa geçtiği bölüm diyebiliriz.
Aeneas: Nostaljiden Sürgüne
Kitabın üçüncü bölümünde Aeneas destanı anlatılmaktadır.
Bu destan nostalji kök salma ve kökünden sökülme kavramları üzerine kuruludur, der Cassin. Kökünden sökülme eğer geri dönme umudu olmadan gerçekleşirse, buna maruz kalan kişi bir sürgüne dönüşmektedir. Geri dönme arzusu olmadığı ya da kalmadığı zamansa kişi başka bir şekilde kök salan bir göçmene dönüşür; nostaljiden sürgüne ve bir destandan diğerine…
Aeneas Troyalı Aeneas’ın Roma’nın onsuz hayal bile edilemeyeceği Lavinium şehrini kuracağı Latium’a dek sürdüğü aşk ve tuzaklarla dolu uzun bir yolculuğun hikayesidir. Aeneas destanının yazarı Vergilius, Aeneas’ı tutunamadan bir topraktan diğerine giderek toprağın dışında kalan olmak, olarak tarif eder. Akıntıda kürek çeken sürgün birinin destanıdır bu.
Arendt: Vatan Yerine Dile Sahip Olmak
Hannah Arendt dille, kültürle ve çocukluk vatanıyla olan ilişkisini, 1933’te Almanya’dan kaçışından Fransa’da mülteci olarak kalışına, Portekiz yoluyla Mayıs 1943’te uyruksuz statüsüyle ABD’ye gelişine, on sene sonra 1951’de Amerika vatandaşı olarak “natüralize” edilmesine kadar geçen süreçte deneyimlemiş ve bu deneyimlemeleri eserlerinde berrak bir kavrayış olarak ele almıştır der Cassin Arendt’i anlatırken. Arendt içinde bulunduğu koşullar gereği politik bir yüklemdir. Sürgün, göçebe Arendt için vatanı belirleyen şey dildir. Roma’yı kurmak için kendi dilinden vazgeçen Aeneas’ın aksine Arendt için Almanca NewYork’ta direnen vatandır. Arendt kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle der: “Almanya’dan geriye sadece dil kaldı” Arendt için nostalji olan şey sahip olduğu tek şey olan ‘dilidir’.
Nostalji’nin Bize Yaptıkları
97 sayfalık Nostalji-İnsan Ne Zaman Evindedir? kitabının Nostalji kelimesinin bizdeki anlamını ortaya çıkarmak için yazılmadığı aşikar. Bu incecik kitap başta sorduğum soruların yanıtı niteliğinde yazılan içeriği gayet zengin ve nitelikli örneklerle desteklenerek oluşturulmuş. İnsan ne zaman evindedir? Yakınları, dili ve dilleriyle birlikte kabul edildiği zaman.
|
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021
FACEBOOK YORUMLARI