İstanbulum Tadım-Tuzum Bir Varmış Bir Yokmuş kitabı Meri Çevik Simyonidis’in ilk baskısı 2012 yılında yapılan İstanbulum: Tadım- Tuzum Hayatım kitabının devamı niteliğinde.
Kitabın sayfalarını çevirmeye başladığınızda, her ne kadar yemek kültürü ana çerçeveyi oluşturuyormuş gibi bir izlenim bıraksa da İstanbullu Rumların yaşamları, anıları, zorunlu göçlerin yarattığı tahribat, acı, vatana -İstanbul’a- duyulan hasret de ağır basar kitapta. Bu nedenle Simyonidis’in kitabı klasik bir yemek kültürü kitabı olmanın ötesinde bir özlem kitabıdır.
Özlem, İstanbul’dur. Çocukluk anıları, komşuluk ilişkileri, dostluklar, arkadaşlıklar, rebetiko, tavernalar, pastaneler, lokantalar, İstanbul mutfağı daha neler neler özlem duyulanlardır kitapta. Hatta özlem o kadar güçlüdür ki, İstanbul’dan Yunanistan’a göç ettirilen Rumlar, İstanbul’u hatırlattığı için daha çok Atina’nın Paleo Faliro semtine yerleşirler. Yunanistan’da açtıkları pastanelere, lokantalara, kafelere İstanbul’u hatırlatan isimler verirler, İstanbul mutfağının yemeklerini özenle hazırlayıp, servis ederler.
İstanbul’dan Atina’ya yeni hayat (göç) ile başlayan kitap, Rum tavernaları ve rebetiko ile devam ediyor. Rebetiko müziğinin tarihsel arka planı, ‘rebetler’ ‘aman aman kahveleri’ ‘rebetisler’, Yunanistan’da Alman işgali’, ‘iç savaş yılları’ ve bu süreçte rebetiko müziğinin evrimi de genişçe bir yer bulur Simyonidis’in kitabında.
Rum mutfağı
Özellikle Rum mutfağının temsilcileriyle yapılan röportajlar, aşçılık mesleğine ilgi duyanlar açısından ders niteliğinde.
Yemek yapmayı, farklı yemekleri tatmayı seven gurme okurlar için kitapta yeterince özgün tarif var, pastane poğaçasından liköre kadar.
İstanbul’un tarihi yeme-içme mekânlarını araştıranlar, izini sürenler açısından, mekânların ve markaların gelişimini kitaptaki röportajlardan okuyabilirsiniz. Bu yönüyle kitap, İstanbul rehber kitabı olarak da okunabilir.
Kitabın bölümleri arasında yer alan Buzuki’den Osmanlı meyhanelerine, Polonezköy’den liköre kadar çeşitli konular hakkındaki kısa tarihsel notlar okumayı derinleştirip, zenginleştiriyor.
İstanbulum Tadım-Tuzum Bir Varmış Bir Yokmuş bir solukta okunabilen bir kitap. Fakat önerim, soluklana soluklana okuyun, bir yemek tarifinin peşine düşün hatta tarifi evinizde deneyin veya Buzuki Erol’dan bir rebetiko dinleyin veya düşün sokaklara, İstanbul’u kitabın gözüyle keşfe çıkın.
İstanbullu Rumların evleri tatlısız, likörsüz, ikramsız olmazmış… Dostlarınıza ikram etmek için kitaptan bir likör tarifi;
Portakal Likörü
Malzemeler
3 adet portakal (soyulmuş)
2 dilim portakal (kabuğuyla dilimlenmiş)
2 su bardağı votka
2 su bardağı su
1,5 su bardağı toz şeker
1 adet limon
Hazırlanışı
Portakalların kabuklarını incecik soyup bir cam kavanoza koyun. Yuvarlak kesilmiş kabuklu iki dilim portakalı ve votkayı ekleyin. Votkanın kabukların üzerini örtmesine dikkat edin. Kapağını sıkıca kapatın ve dışını folyoyla sarıp ışık almasını engelleyin. Mutfakta doğrudan ışık almayan bir yerde bir hafta bekletin.
Bir hafta sonra su ile şekeri kaynatarak basit bir şurup hazırlayın. Şeker eriyip kıvam almaya başlayınca limon suyunu ekleyin ve altını kapatın.
Şerbet soğurken votkalı karışımı bir tülbentten geçirerek süzün, içine soğumuş şerbeti ekleyin. Bir cam kavanoz içinde tekrar 2 gün bekletin.
İki günün sonunda karışımı şişeye aktarırken tekrar tülbentten süzerek geçirirseniz altın rengi, billur gibi likörünüz hazır olacaktır.
Küçük şık şişelere koyup, arkadaşlarınıza hediye etmeyi de unutmayın.
|
- Büyük Sos Şöleni Başlıyor! - 10 Aralık 2016
- Gaziantep Mutfağı Evinizde - 2 Eylül 2016
- Biraya dair her şey… - 9 Temmuz 2016
FACEBOOK YORUMLARI