İsyanın Kökenleri

“Çıkrıklar Durunca” köyü anlatan ilk roman değildir ama Alevi köylülerin devlete isyanını ilk kez bu romanda ele alınmıştır.

Edebiyat tarihimizin şimdilerde bilinmeyen ama kendisinden sonraki pek çok dönemi etkileyen “Çıkrıklar Durunca” romanında Sadri Ertem Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan bir Alevi isyanını, isyanın ekonomik dinamiklerini öne çıkararak anlatıyor.

Düşünceleri ve yazdıklarıyla Cumhuriyet sonrası genç yazarlar kuşağı için yol açıcı bir yazardı Sadri Ertem. 1898’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar Askerî Rüştiyesi’ nde başlayan öğrenimini Üsküdar Sultaniyesi’nde sürdürdü. İlk öykü çalışmalarını Genç Yolcular dergisinde yayımladı (1917). Darülfünun Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Yedek subay olarak Birinci Paylaşım Savaşı’na katıldı. Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya geçti. Ankara’da Hakimiyeti Milliye ve Yeni Gün gazetelerinde yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Cumhuriyet’in ilanından sonra, İstanbul’da Son Telgraf gazetesinin başyazarı oldu (1924-1925). Resimli Ay’da yayımlanan (1928) “Bacayı İndir Bacayı Kaldır” öyküsüyle beliren gerçekçi tavrı, Çıkrıklar Durunca (1931) romanının yayımlanmasıyla toplumcu gerçekçi edebiyatımızın öncülerinden biri sayılmaya hak kazandı. 1930’larda Matbuat Umum Müdürlüğü’nde (Basın Yayın Genel Müdürlüğü) ‘memleket işleri danışmanı’ oldu. Bu görevini sürdürdüğü yıllarda Kütahya milletvekili seçildi (1939). 12 Kasım 1943’te Ankara’da kalp krizinden yaşamını yitirdi. 

Romanımızda bir ilk; Alevi İsyanları

“Çıkrıklar Durunca” köyü anlatan ilk roman değildir ama Alevi köylülerin devlete isyanını ilk kez bu romanda ele alınmıştır.

Hikaye 19.yüzyılın ikinci yarısında, Bolu yöresinde dokumacılıkla geçinen bir Adaköy’de geçer. Alevi yerleşimi olan Adaköy’de doğa ve çevredeki sunni köylülerle uyum içinde sürüp giden hayat Sıddıkzade’nin devreye girmesiyle bozulur. Kitaba Adnan Özyalçıner’in yazdığı kapsamlı ve doyurucu önsözden alıntılayalım;

Sıddıkzade kurnaz, zorba, çapkın bir adamdır. Vilayet ve Belediye kurullarında üyedir. Tam bir eşraftır. Ticaretle uğraşır. Köylüye öteberi verip onları borçlandırır. Karşılığında Avrupa kumaşı satarak köylüden topladığı yerli yünleri yabancılara devreder. Burada işin içine Güney Afrika’da, Karu Yaylası’nda Türkiye’den getirdiği tiftik keçilerini yetiştiren İskoç asıllı Stayvers girer. Stayvers, Türkiye’de Sıddık Ağa ile yöneticilerin işbirliğiyle çobanların sürülerinden en iyi tiftik keçilerini zorla alır. (…) Sıddıkzade, köylülerin keçilerine, borçları karşılığında haciz koyup mallarını ellerinden alır. Dergâhın keçilerine de el atar.

Bu durumda Alevilerin direnmekten başka çareleri kalmamıştır.  Bir meclis oluşturulur. Uzak köylerde Adaköy adına hareket eden Hızırlar Heyeti örgütlenir. Hızırlar ve dergâhın çevresinde bulunanlar silahlanırlar. “Sermaye-emek karşıtlığı, Anadolu halkının bütün kalkışmalarında olduğu gibi dinsel bir çelişki olarak gösterilip Alevi-Sünni çatışmasına dönüştürülür. Çıkarlarını tehlikede görenler: “Din elden gidiyor!” diye seslerini yükseltirler.

Civardaki eşkiyaların da katılımıyla kurulan “Zülfikar Ordusu” ile Osmanlı devleti arasındaki çatışma kaçınılmazdır…

Sadri Ertem ve Yol Arkadaşları

Sadri Ertem’in Çıkrıklar Durunca romanı 1930 yılında Vakit gazetesinde tefrika edildikten sonra aynı yıl da Resimli Ay matbaasında kitap haline getirilmişti. Kitabın özellikle sol görüşlü yazar ve okuyucu arasında büyük ilgi görmesi, o zamana dek benzer sorunları işleyen bir romanın yayımlanmamış olmasındandır.

1930’lu yıllarda Cumhuriyet ideallerine bağlanmış yazarlar, öncü aydının meseleleriyle birlikte Osmanlıdan miras kalan feodal yapılara ve kendi koordinatlarına göre tanımladıkları gericiliğe/yobazlığa karşı aydınlanma seferberliği üzerine yoğunlaşmışlardı. Aşk ve macera romanlarına da aynı ideoloji popüler biçimlerde yansıyordu. Manevi değerler peşindeki bir başka yazar kesimi ise önceki dönemin doğu-batı sorunu tartışmasını sürdürmekteydi. Değerler ve ideolojiler dünyasında dolaşan bu üç eğilimin de Cumhuriyetin sınıfsal yapısını, ekonomik sorunlarını, yoksul insan hayatlarını gerçekçi biçimde yansıtmak gibi bir meselesi yoktu, ama aynı yıllarda edebiyat dünyasına büyük bir dinamizm getiren öfkeli genç bir toplumcu kuşak vardı ki, etkileri edebi alanın dışına kadar taştı. Şiirde Nazım Hikmet’in yarattığı heyecan ve sempatinin hikaye ve romandaki karşılığıydı bu gençler; Cumhuriyet’in vaadlerinin gerçekleşmediğini ve gerçekleşmeyeceğini buruk bir acıyla farketmişlerdi. Cumhuriyet’in acılarla dolu tarihini romana yansıtan bu “yitik kuşak”, ya da Atilla İlhan’ın deyişiyle “fedailer mangası”, “kütleye faydalı olmak, kütlenin içinde erimek ve kütle için bütün haksızlıkları reddetmek” diyen Refik Ahmet Sevengil ve “realiteyi passif olarak seyretmekle değil, aktif bir şekilde dahi yaratmakla ve halkın ruhunu ham bir madde olarak alıp onu terkip etmekle ve şekillendirmekle realizme yeni bir sayfa açmaya çalışan” Sadri Ertem’in etrafında toplanan genç yazarlar oldular. Tahir Alangu süreci şöyle özetlemiş;

O sıralarda bu gazetede Sadri Ertem’in çevresinde, Cumhuriyet’ten sonraki Türk edebiyatının belli başlı simaları toplanıyorlar, bu günün hikâyeciliğinin yol açıcılığını yapıyorlardı. Sadri Ertem, fıkra, hikâye ve ilgi çeken romanlar yazıyor; Refik Ahmet Sevengil yazı işleri müdürüdür, küçük hikâye ve roman alanında ilk eserlerini veriyor; yeni gerçekçi hikâyeciliğimizin yol açı­cılığında Birinci Dünya Savaşı yıllarına (1914-1918) kadar çıkan bir emeği olan Selâhattin Enis musahhihlik yapıyor; nihayet gençlerden Reşat Enis ile Bekir Sıtkı ve Kenan Hulusi da onlara katılıyor”.

Dönemin yakıcı sorunu köy ve köylülüktü.  Köyü eleştirel bir biçimde romana ilk sokan da Sadri Ertem’dir. “Çıkrıklar Durunca” Refik Ahmed Serengil’in “Köyün Yolu” (1938) romanıyla birlikte, köy ve köylü sorunlarını işlemesiyle dikkat çekicidir.

Adnan Özyalçıner ile sürdürelim; Sadri Ertem “öykü ve romanlarında olayları yorumlarken siyasal ve politik açıdan da bir değerlendirme yapar. Bunun için öykü ve romanlarında o güne kadar pek değinilmemiş konu ve temalara rastlanır. Köy-köylü sorunları ve yaşamını, işçi işveren sorunları ve yaşamını köy, kasaba, fabrika ortamı içinde anlatarak yoksul halkın çektiklerini, toplumsal, siyasal, ekonomik gerçeklere bağlı olarak dile getirmiştir. Bu konudaki çelişkileri kimi zaman acı, kimi zaman da gülünç ama bir o kadar da düşündürücü yönleriyle ortaya koymayı bilmiştir.

“Çıkrıklar Durunca” edebiyat açısından büyük bir eser sayılmaz ama roman tarihimizin başyapıtlarına -mesela “Kuyucaklı Yusuf” ve “İnce Memed”e yol açtığından hiç kuşkum yok. Üstelik yüzyıllardır bu topraklarda Alevi-Sunni çatışması olarak kayda geçen toplumsal olayların kökenindeki iktisadi nedenlere parmak basan ilk anlatı olması açısından da önemlidir.

  • Çıkrıklar Durunca
  • Yazar: Sadri Ertem
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Kasım 2016
  • Sayfa Sayısı: 200 Sayfa
  • Yayınevi: Evrensel Basım Yayın
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Kendini Şaşırtan, Sizi Eğlendiren Bir Kitap

Read Next

Evrensel Kültür’den açıklama; “Susmuyoruz. Siz de susmayın…”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *