Kaan Arslanoğlu’na Açık Mektup

Yüzü Silinenler, Kaan Arslanoğlu’nun taze romanı… Yazar ve hayranı arasındaki e postalardan oluşan farklı bir roman… Yüzlerimizdeki anlam silinmeden, memleket üzerine düşünmek isteyenler için…

Sevgili Kaan Arslanoğlu
Özür dilerim! Ama daha ilk kelimeden hata yapmak istemem… Size kamu önünde “sevgili” diye hitap ederek başlamasa mıydım acaba? Ama “Sayın” da olmadı ki! Elbette size saygı duyuyorum ama esas olan sevgi benim için size karşı duyduğum, sorarsanız.

Soracak mısınız? Sorsanız çok sevinirdim! Neden? Evet, neden, diye sormanızı çok isterdim. Neden sizi sevdim?  Sormazsınız diye korktuğumdan değil ben anlatmak istediğimden, bilin istediğimden, bilinsin istediğimden siz sormadan söyleyeyim.

Bu yazıya cevap verecek haliniz yok nasılsa; yoksa verir misiniz? Verseniz ne güzel olurdu; ama vermezseniz de canınız sağolsun, sizi yine de sevmeye devam ederim, merak etmeyin. Merak etmezsiniz zaten, değil mi? Niye merak edesiniz ki? Kimim ki ben!

Neyse, sizi neden sevdiğime döneyim ben, geri döneyim. Hep, bir ileri iki geri; bi sağa bi sola zaten. Yolumu kaybede kaybede buluyorum –bulmak denirse buna tabi!– Baştan gitmeyi hedeflediğim yeri yolda hep unutuyorum, başka ara hedefler, dallar, kollar, hatta başka yollar giriyor araya; dolanıp oraya vardığım nadir; daha çok başka yere çıkıyorum, çıktığım yerin orası olduğunu sanarak ya da iyisi varsayarak, mış gibi yaparak. Yapmazsam bunu çekilmez oluyor, otur yerinde kıpırdama oluyor.

Hesap soran da çok çıkıyor.

“Hani şuraya gidecektin?” diye sorana “Sana ne lan!” diye hönküremediğim için de artık yola düşmekten bile imtina ediyorum…  “Hödük,” diye başlayamıyorum. Senin yirmi yıldır kıçın acımadı mı, aynı yerde durmaktan, beynin büzüşmedi mi aynı lafları arşivden yazmaktan… Doğruyu gösterdiğinde saat kaç diye soranlar sağolsun, diye sırıtan suratı gözümün önüne gelince artık midem bulandığı için utanıyorum.

Üfff, dağıttım yine, çok özür dilerim. Umarım hâlâ okuyorsunuzdur…

Tamam itiraf ediyorum –ne zormuş be- sizi seviyorum çünkü sıradışı olmaya çalışıyorsunuz! Beceremediğinizi ima etmiyorum, yoo hayır, lütfen beni yanlış anlamayın! Sıradışı olmak çok kolay ama olmaya çalışmak başka birşey. Mevcudu koruyup onun üzerine sıradışı olmaktan bahsediyorum.

Soyunup romanın kapağınıza fotografınızı bassaydınız sıradışı olur ama yazar kalamazdınız, edebiyat yapmış olmazdınız, gibi…

Hemen toparlıyorum!

Yeni romanınız çok sıradışı! Oh be, söyleyebildim.

Yazar ile bir hayranının karşılıklı e-postalarından oluşan bir biçim, kendi başına sıradışı, takdire şayan! Günlük hayatımızın sıkıcı ve çok önemli bir parçasını bir edebi yapıta dönüştürme çabanıza saygı duydum.

Saygı duydum, derken lütfen yine yanlış anlamayın, bi şeye benzememiş ama yapmışın bi kere bize laf etmek düşmez, babından değil… Saygın bir çaba olduğunu düşünüyorum. Mailleşmelerden kurgulu başka bir roman var mı bilmiyorum, belki de vardır, ama ben bilmiyorum… Olsaydı bilir miydim, bilseydim fark eder miydi? Sanmıyorum yine de sizi severdim çünkü romanın içeriği de en az biçimi kadar devrimci!

Siyasi roman ile siyasi analiz arasındaki farkın bu kadar silikleşmesi bana ayrı bir lezzet verdi! Yalandım durdum, ben de yapabilir miydim acaba? Kıskandım sizi! (Buraya hiç girmeyelim, çıkmaz sokak!)

Gelelim eleştirilerime…

Eleştirmeden olmaz yağcılık, yalakalık gibi görünür, görünmemesi için hafiften ve önemsizinden kritik edeceksin, yalan mı?

Sizinle yani Kaan Arslanoğlu ile aşırı özdeş! Romanın ana iki kararkterinden biri bizatihi sizsiniz: Kaan Arslanoğlu. Hiç olmazsa Arslan Kaanoğlu olsaydı… Bilmem anlatabildim mi? Gerçek kahraman hem de yazarsa ve bu yeni biçim (e-mailleşme) ile roman online etkisi yaratıyor… Ama biz sizi tanımıyoruz ki! Anlatamadım mı? Ümit T. karşısında siz nasıl kendinizi aldatılmış hissediyorsanız gerçek bir kişi olan gerçek yazarın bizatihi kendisi olan baş kahraman karşısında da biz kendimizi donanımsız hissediyoruz. Oysa iki kahramana aynı mesafede durmayı isteriz okuyucu olarak, Taylan, Allah bilir Ümit’i de tanıyordur!

Bir de şu darbe Günlükleri mevzuu var. Bırakın siz aşk romanları yazmayı bu işe soyunun! İyi yazıyorsunuz, iyi de satar; bakın bu satar işte. Darbe Günlükleri ayrıca roman olmayı hak ediyor. FO ve TO karakterleri müthiş, yazık etmişsiniz burada kullanarak. Bozuntuya vermeden devam etmek lazım… Lütfen, ciddiye alın.

Şirin de hiç şirin olmamış, ayıp olmuş, gaza gelmeyin, umutsuzluğa kapılmayın, sizden daha çok iş çıkar.

  • Yüzü Silinenler
  • Darbe Günlükleri
  • Yazar: Kaan Arslanoğlu
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Şubat 2017
  • Sayfa Sayısı: 206 Sayfa
  • Yayınevi: İthaki Yayınları

 

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Komün Günleri’nden Bir Tanıklıkla; Paris Komünü Tarihi

Read Next

Bu Ay Ne Okumalıyım? 10 Kitapla Okuma Notları

One Comment

  • Çok teşekkürler değerli Can Ahıskra. Romandaki baş karakterin üslubunu iyi kapmışsınız. Yoksa siz misiniz o? :)) “romanın içeriği de en az biçimi kadar devrimci!” sözünüz öteki birçok şeyin yanı sıra aldığım en değerli iltifatlardan biri. Sevgiler, saygılarımla. Kaan Arslanoğlu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *