Kadının Hukuksal Zincirleri; Eskiçağ’da Kadın

Kadının erkek egemen iktidar tarafından nasıl da sıkı sıkıya zaptedildiği, mutlak bir denetim altına alındığı etkili ve kısa, neredeyse özet bir metinle dile getirilmiş.

Binnur Çelebi, “Eskiçağ’da Kadın” adını verdiği kitabına, “Toprak Altındaki Kadının Sessiz Çığlığı” üst başlığını uygun görmüş. Toprak altı vurgusu, hem dayanılan arkeolojik ve antropolojik kaynaklar ve çok farklı heykeller için seçilmiş olmalı. Çünkü, anaerkillik-ataerkillik tartışmasında bu heykeller çığlıktan daha fazlasını dile getiriyor.

Kadının erkek egemen iktidar tarafından nasıl da sıkı sıkıya zaptedildiği, mutlak bir denetim altına alındığı etkili ve kısa, neredeyse özet bir metinle dile getirilmiş. Başta hukuksal kaynaklar olmak, arkeoloji ve antropolojinin verileri ile kadının eril iktidar tarafından zapturapt altına alınışının neredeyse bir el kitabı hacminde okura sunulmuş olması dikkate değer bir özellik.

Bu denli önemli bir konunun, böylesi özet ve kaynak metinlerle ve bu denli kolay okumayı sağlayacak bir hacimde sunulmasını önemli buluyoruz. Çünkü, belki hedef kitlesi olan erkekler bu kez okurlar diye!

Dünyadaki kadın sorunu/sorunları bir yana, ülkemizin can yakıcı kadın sorunlarını düşündüğümüzde, kadın sorununa ilişkin kitapların ne denli önemli ve gerekli olduğu apaçık ortadadır. Ancak, bu sorunun merkezindeki iki özneden biri olan ve eril iktidarı kesin olarak temsil eden “erkek” bu kitapları ne kadar okuyor sorusu, bir sorunsal olarak karşımıza çıkıyor.

Bırakalım erillik bağlamındaki “erkek” okuru, kitaplar ne kadar okunuyor, bunca kitap bunca emek harcanıp, bu emeklerin atıldığı dipsiz kuyudan ne kadar ses çıkıyor… gibi bir dizi soru daha peşi sıra geliyor.

Hukukla kuşatmak

Yukarıdaki kaygılar bir yana, Binnur Çelebi’nin kitabı üç ana makaleden oluşuyor. İlk iki makale, Sümer, Asur, Babil ve Hititlerin hukuksal kaynaklarında kadınların hukuksal konumunu irdeliyor. Üçüncü makalede anaerkillik-ataerkillik bağlamında kadının ana tanrıçadan günahkâr kadına doğru yolculuğu irdelenmiş. Kitabın kaynakçasının, bu alanda sıkı bir literatür niteliğinde olduğunu belirtmekte yarar var.

Kadının hukukla kuşatılmasını somut örneklerini bir kez daha okuyoruz kitapta. Öyle ki, örneğin, kızlık zarı gibi bir biyolojik ve zayıf bir beden parçasının nasıl katı kurallarla “korunduğuna” ilişkin hukuk düzenlemeleri, bizim şimdiki zamanı daha iyi anlamamızı sağlıyor. Daha iyi diyoruz, çünkü kadını bir ekonomik birim haline getiren ve bunun için sıkı sıkı kuşatan hukuk kuralları, binlerce yıldır hiç değişmemiş. Anlayış, bu kurallarla günümüze kadar sürüp gelmiş. Üstelik sadece ekonomik bir birim değil, aynı zamanda bir siyasal araç ve ürün haline getirilmesi söz konusu. Bu açıdan sunulan kaynaklar, şimdiki zamanın bilinmesi için veri sağlamakla ilgili değil, eril uygulamanın değişmez sürekliliği görerek, iktidarın katılığını ve kararlılığını daha iyi anlamayı sağlıyor.

Yine bu katılık ve kararlılık içeren kurallardan çıkan önemli bir sonuç; eril iktidarın bu iktidarı sonradan aldığını/kazandığını göstermesi açısından önemli bir nokta. Hukuk kurallarını okur ve yorumlarken, o kuralların konulmasını gerektiren sosyal, politik, tarihsel, ekonomik durumlar ve koşulları da süzebiliriz. Kuralları yorumlayarak, o iradeyi oluşturan arka plan ve dinamikler ortaya çıkar. Ezcümle, eril iktidar kadını bu denli bir ikincil ve edilgen bir konumda tutmayı öylesine hırsla ve önemle kurgulamış ki, bu, ele geçirilen bir iktidarın elde tutulması, korunması tepkisini içinde barındırıyor. Hukukun arkeolojisi bize bu yorumu ve sonucu sağlıyor. Yani, eril iktidar anaerkil iktidardan aldığını geri vermeme yolunda, bu amaç ve saikle bir katı hukuk yaratmış. Dinsel metinler de buna dahil. Çünkü, kitapta ve başkaca pek çok kitapta yer aldığı gibi, dinsel kuralların ilk örneğini de bu kadim hukukta buluyoruz.

Başta da belirttiğim gibi, bu kitapları öncelikle erkeklerin okuması gerek. Çünkü kadınların sorunu bir eril iktidar/erkek sorunu sonuçta! Çok yakın zamanda, Cumhurbaşkanı’nın yurt dışı nüfus politikası için yurttaşların “beş çocuk” doğurması isteği örneğinde gördüğümüz gibi, kadın pek çok olumsuz nitelemenin yanında hala bir “doğum aracı” gibi görülüyor. Doğum da istila amaçlı bir işlev! Çok çocukla kâfir Avrupa’nın istilası! Kadını istila ve işgal eden erkek, onun bedeni üzerinden de başka bir istila planları yapıyor.

Bu arada, Arkeoloji ve Sanat Yayınları da ayrıca kutlanası bir yayınevi. Çünkü, gerek bu kitap ve gerekse bastıkları arkeoloji ve sanat başlığı altına giren diğer tüm kitaplar son derece değerli ama bir o kadar da çok kişiyi ilgilendirmez sanılan kitaplar! Yayınevi buna karşın hala benzer kitapları inatla yayınlamayı sürdürerek, mutlak takdiri hak ediyor.

  • Eskiçağ’da Kadın
  • Yazar: Binnur Çelebi
  • Türü: İnceleme
  • Baskı Yılı: Birinci Baskı, 2015
  • Sayfa Sayısı: 144 Sayfa
  • Yayınevi: Arkeoloji ve Sanat Yayınları

 

Sabri Kuşkonmaz
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Necatigil Şiir Ödülü Küçük İskender’in oldu

Read Next

“Sokağa Atılan Her Adım, Yeni Bir Dünya”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *