Kahvaltı çoğunluk için hafta sonlarına özgü bir öğün ama seveni bol. Ebru Erke imzalı Kahvaltı kitabı bu sevgiyi gözetiyor ve hakkını veriyor.
Kentlinin hafta içi kahvaltısı
Çalışan sınıflar söz konusu olduğunda bugünkü içeriğiyle kahvaltı yeni bir öğündür ve açıkçası hafta sonu yenir.
İş günlerinin şehirli hayatının telaşı içindeki dünyada ise kahvaltı geçiştirilen bir öğün, ayaküstü yolda ya da ofiste… Bizde poğaça, açma ve simit ile börekten daha sağlıklı olacağı motivasyonu ile peynir ekmeğe yani sandviçe dönerken, kasaba hayatının ayrılmazı kahvaltı niyetine çorba giderek kayboluyor. Batı’nın uzun yıllardır kutsal sabah kâsesini dolduran mısır gevreği + süt + şeker de daha sağlıklı versiyonlara kavuşsa da hafta içinin hala en popüleri olmayı sürdürüyor. Bu kâse esasen kahve ve kruvasan ya da reçelli ekmek gibi hızlı ve tatlı baskın kahvaltılardan, kent hayatının erken oluştuğu, ilk ofisin açıldığı, ilk saat kulesinin dikildiği bölgelerin (İtalya ve İngiltere) erken kapitalist hayatın filizlendirdiği geleneklerinden evrimleşerek olgunlaşmıştır esasen…Hafta sonu ise başka bir gelenek doğar!
Hafta sonu gelince birdenbire kentlinin sabah öğünü Geleneksel Türk Kahvaltısı diye anılabilecek ölçüde zenginleşir ve sofrada uzun uzun oturulur. Yeni bir sosyallik türü olarak kahvaltı/branç yerleşir, artık kahvaltıya dışarıya çıkılır. Sanki hafta içinin acısı çıkarılmaktadır, yerken de konuşurken de… Bu sadece kentlileşen Türkiye’ye has bir eğilim olmayıp globaldir ve soğuklarıyla, sıcaklarıyla gelsin continental kahvaltı, gitsin Amerikan kahvaltısıdır…
Köylünün hafta içi kahvaltısı
Sabah sabah çorba içilir mi! Bu bir soru değil, itiraz, ret… Reddin büyüğü tabi çorbanın ne olduğuna: Hele hele et ve et suyu merkezli çorbalar asla!
Çorbanın sabah kahvaltısındaki tarihsel yerini anlamak için köy-kasaba ilişkisini düşünmek gerekir. Köylü kasabaya yılda sınırlı sayıda ve esas olarak alışverişe gider. Pazar’a gider. Satacak ve/veya alacaktır. Sabah erken kasabada olmalıdır ve karnı açtır… Çorba ve çorbacı burada devreye girer. Muhtemelen akşam köyüne dönene kadar da bu çorbanın (ekmekle beraber) dışında başka bir öğün yermeyecek olan köylünün ihtiyacını ancak et suyu ve etli bir çorba karşılayabilir. Kelle paça ve diğer “artık” etlerle yapılan çorbalar köylünün bu yolculuğunda en yakını ve doğal olarak da en sevdiği olur… Kente “yeni” göçen bizim gibi toplumlarda bu sevgi şehirde de özlemle yaşatılmaya devam etse de zaman içinde çözülür, kaybolur gider.
Neden kahvaltıyı severiz?
Kente ve hafta sonlarına dönecek olursak… Çalışanlar yani çoğunluk için hafta sonlarına sıkışan bir öğün olsa da hafta içinin acısını çıkarırcasına sevmeye başladık kahvaltıyı. Peki neden?
İster dışarıda ister içeride kahvaltınızı yapın, ister ailenizle beraber ister arkadaşlarınızla kahvaltı artık sosyal bir faaliyettir. Bu birinci popülerleşme nedenidir.
İkincisi evde hazırlaması kolay, hızlıdır Ayrıca başarı oranı çok yüksektir ki bu kentli insan için yakalanması gereken bir hedef olarak bizimle beraber –davetli davetsiz- her yere gelir! Yani akşam yemeğinin kaynayan tenceresinin kızarak tavasının teferruatı ve riski yoktur. Riskten kastım, kahvaltının çeşitliliği içinde herkese uygun, herkesi memnun eden ve herkesin beğendiği tabaklar çıkacaktır. Ama kalabalık bir masada 2-3 tabakla sınırlı sayıdaki yemeğin içinde ana yemeği ya da girişi beğendiremediğiniz misafirlerinizin sayısı sizi üzebilir ya da onlar mutsuz olabilir –risk almaya hazır mısınız? Değilseniz kahvaltıya çalışın! İşte Ebru Erke imzalı Kahvaltı kitabı elinizin altında olmalı…
Ebru Erke imzalı Kahvaltı kitabından biri bizden biri onlardan iki tarif:
- Ekmek kâsesinde yumurta (8 kişilik)
- 8 adet minik yuvarlak sandviç ekmeği
- 8 adet büyük boy yumurta
- 60 gr doğranmış taze aromatik ot (kekik, maydanoz, Frenk soğanı, tarhun vb.)
- 4 yemek kaşığı krema
- 4 yemek kaşığı rendelenmiş parmesan veya eski kaşar
- Yeterince tuz, karabiber
Fırını 200 derecede ısıtın.
Ekmeklerin tepesini şapka gibi düzgünce kesip içini yumurta sığacak şekilde boşaltın.
Fırın tepsisine yağlı kağıt serip üzerine ekmekleri koyun.
Kremayı ve parmesan peynirini taze otlarla birlikte çırpın.
Her bir ekmek boşluğuna kremalı karışımdan bir miktar koyup üstüne birer yumurta kırın. Tuz ve karabiberle tatlandırın.
Ekmekler iyice çıtırlaşıp, yumurtalar pişene kadar yaklaşık 15 dakika kadar fırında pişirin.
Üstüne biraz rendelenmiş parmesan ve ince kıyılmış maydanoz serperek servis edin.

- Kuymak (4 kişilik)
- 100 gr Trabzon tereyağı
- 140 gr Mısır unu
- 150 gr Trabzon imansız, tel veya minci peyniri
- 240 ml su
Tereyağını bakır bir sahanın içinde eritin.
Mısır ununu ilave ederek rengi dönene kadar tahta kaşıkla sürekli karıştırarak kavurun.
Oda sıcaklığındaki suyu, kavrulmuş unun üzerine döküp birkaç dakika pişirin.
Karışım kıvam alınca, peyniri ekleyip kısık ateşte ara sıra karıştırarak 5 dakika kadar pişirin.
Tereyağı üste doğru çıktığında kuymağınız hazır demektir
Kahvaltıyı giderek daha çok sevmemizin ve dışarıya kahvaltıya gitmemizin bir başka nedeni de ekonomik. Dışarda kahvaltı, dışarda yediğiniz tüm alternatiflerinden çok daha ucuz! Kalabalık gittiğinizi sakın unutmayın ve hesap geldiğinde şaşırmayın…
Sorun ucuz ve kalitesiz ürünleri dağ gibi yığarak gözünüze hitap etmektense damağınızda iz bırakmaya çalışan; sohbeti açık büfe aman tükenmesin diye yarım bıraktırmayan bir mekân bulmakta ki zordur ve gelecekte daha da zor olacağa benzemektedir!
- Kahvaltı
- Yazan: Ebru Erke
- Yayınevi: Remzi
- Sayfa Sayısı 208, 2. Hamur, Ciltsiz, 20 x 22 cm
- Baskı Yılı: 2016
- DİNE VE SAVAŞA BULANMIŞ BİR ÜLKEDE SİYASİ POLİSİYE: SOKAKTA SİREN SESLERİ - 6 Haziran 2022
- Akademisyenlerden KHK Öyküleri üzerine bir söyleşi - 7 Nisan 2018
- Aslında, Ercan Kesal ve Popülere Övgü - 2 Aralık 2017