
Dar Bir Çember İçinde, Kamuran Şipal’in Behçet Necatigil’e 1948-1972 arasında yazdığı mektupları içeriyor.
Mektuplar kişiseldir, bırakın okumayı ele bile alınmaz diye öğrendik. İki kişi karşılıklı mahrem de yazabilirler, aykırı da… ve bu yazılanlar, yani düşünceler o iki kişiyi bağlar. Bu mantık çerçevesinde, mektuplar hep ilgi çekici olmuştur. Sanki herkes, her an her mektubunda gizli, belki biraz magazinel bir şeyler yazacak gibi merak uyandırır.
Kilitli defterler…
Sahi, sizin de öyle miydi; bir de defterler vardı, günlük tutmaya yarayan, kilitli… Anılar da yazdırılırdı, büyük bir dikkat ve denetim altında, daha önce yazanlarınkini okumamanız için… Bir yandan ne yazacağınızı düşünürdünüz, bir yandan da -biraz iyi niyetle- kopya çekmek amacıyla gözünüz kaymak isterdi öncekilere. Biraz kötü niyetliyse o bakışlar, belki dedikodu malzemesi bulunur mu acaba ağır basardı.
Artık kalmadı…
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte mektuplaşmalar da sanki azaldı, önemini yitirdi… Telefon edip sesini duyabilme olanağınız var artık. Çok daha sıcak ve zaman kazandırıcı… Anında yanıt alabileceğiniz kısa mesajlar da bu çerçevede ele alınmalı. Buna da bağlı olarak bırakın mektup yazmayı, kalem bile tutmaz olduk. Yaşasın klavye kardeşliği!Özellikle yazarlar mektuplarını saklamayı da başardıkları için olsa gerek, satırlara gömülmüş duygularla iç içe gündemin ve sosyopolitik yaşamın yorumlanmalarını da taşıyor bizlere, yayımlanan mektuplarıyla. Kimi zaman tek yanlı, çünkü karşı taraf ya sakla(ya)mamış ya da hiç anlam yüklememiş o yazılanlara…
Necatigil’den Şipal’e…
Dar Bir Çember İçinde, Kamuran Şipal’in Behçet Necatigil’e 1948-1972 arasında yazdığı mektupları içeriyor. Behçet Necatigil’in Kamuran Şipal’e yazdığı mektuplar 2001’de yine Yapı Kredi Yayınları arasında çıkmıştı. Birbirleriyle görüşmek için bile mektup yazmış birbirine iki arkadaş. Bir perşembe günü (25 Kasım 1948) yazılan ve üç gün sonrasına randevu bağlayan bir mektup var. Şehir içinde üç günde ulaşabiliyormuş mektuplar. Özellikle 1980’den sonra elinizle uzatsanız ulaştırabileceğiniz mektuplar bir ay gibi inanılmaz gecikmeyle gidebiliyordu. Belki de yazmamamızın temelinde dağıtım kurum ve çalışanlarının yetersizliği (vurdumduymazlığı da denilebilir… 12 Eylül’le birlikte “devlet” olmuştu her kurum, bir şey de söylenmeyen) neden olmuştur.
Gelelim mektuplara…
Kamuran Şipal, hep bilgi verme tarafında sanki… Sözcüklerinin Necatigil’in zamanını (ç)aldığı için tedirgin ve sanki hep boynu bükük. Haber veriyor, sözcük soruyor, yazdıklarını, özellikle de çevirilerini tartışıyor, değerlendiriyor. Kitaba ad olan Şipal’in “dönüp duruyorum dar bir çember içinde” cümlesi, duygusunu ve içinde bulunduğu açmazları seriyor okurun gözleri önüne… nasıl bir yanıt verdi Necatigil buna, kendi yazdıklarını bulup okumak gerek. Necatigil’in Şipal’e mektuplarını Hilmi Yavuz ile Ali Tanyeri derlemiş, Şipal’in Necatigil’e mektuplarını ise Serenad Demirkan, belirgin değişiklikler yapmadan -gerekli olanlar dipnot halinde- hazırlamış yayına.
![]()
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019