Kan içinde kalmış bir vatan; Hodorçur

Gianighian, babasının “Oğullar, Hodorçur’a dönün, atölyemizi çalıştırın, bizim vatanımız orası.” Vasiyetinin üzerine döndüğü bu topraklarda annesinin mezarını arıyor. 1977 yılında İtalya’dan kalkıp geldiği vatanında, geçtiği her toprak parçasında bir acı, bir ölüm hikayesi var.

Vatanımı aramaya gidiyorum. Yetmiş yıllık ayrılıktan sonra yola koyulan bir hacıyım. 1906 yılında, Abdülhamit devri Türkiye’sinde, yüksek dağlarda, korular, tarlalar ve taşlar arasındaki Hodorçur adında bir köyde doğdum.

hodorcur

İletişim Yayınları’ndan yayınlanan ‘Hodorçur – Vatanını Arayan Bir Gezginin Seyahati’ Raffaele Gianighian’ın 1977 yılında sürüldüğü topraklara gelmesiyle birlikte zihninde canlanan anılarından oluşuyor. Aynı zamanda 1977 yılının Türkiye’sinden 1915 yılının Osmanlı’sına bir yolculuk da denebilir.

Bu yolculuk kan deryasında geçen bir yolculuk. Planlı bir katliamın, doğduğun topraklardan sürgün edilmenin, adına tehcir denilen bu “yolculuğun” adıdır aynı zamanda Hodorçur.

Raffaele Gianighian’ın ‘Hodorçur – Vatanını Arayan Bir Gezginin Seyahati’ adlı kitabı ilk olarak 1980’li yıllarda İtalyanca olarak basılıyor. Hodorçur, Kuzeydoğu Anadolu dağlarının arasında, Karadeniz’in kıyılarından Kaçkar Dağları zinciriyle ayrılan ve içinden Çoruh Irmağı’nın geçtiği bir vadi. 1915 ve öncesinde bu topraklarda yaşayan Ermeniler’in yaşadığı acı dolu gerçeğin kitabı…

23 hodorcur

Gianighian, soykırımdan kurtulan az sayıdaki Ermeniler’den bir tanesi. Yıllar sonra vatanını görmeye geldiğinde adımını attığı her kara parçasında bir hatırası olduğunu hatırlıyor. Daha çocuk yaştayken yaşadığı tüm acılar ve hatıralar gözünde canlanıyor birden. Bizi bir zaman yolculuğunun içine çekip 1915 yılının Osmanlı’sına götürdüğünde ise sanki yaşadıktan hemen sonra yazılan satırlarmış izlenimini yaratıyor okuyucuda. Okuduğunuz her satır bir günlük havasında.

Yazar, bu kadar yılı geride bırakıp doğduğu topraklara geri döndüğünde tüm her şeyi daha dün yaşamış gibi anlatıyor. İşte tam da bu noktada Ermeni Halkı’nın yaşadığı katliamın aslında bir gün bile unutulmadığını gösteriyor bizlere.

Bu kadar acıyı sırtında taşıyan Gianighian, kalbinde taşıdığı sevgiden bir parça bile eksiltmiyor. Hatta öyle ki, doğduğu topraklara geri döndüğünde kendisine şu soru yöneltiliyor;

Anadolu’nun dağlarında dolanır dururken bir Türk tarafından öldürülürüm diye korkmuyor musun?

O da tüm içtenliğiyle şu cevabı veriyor;

Türkler iyi insanlar, Ermenilerle dost oldular, Anadolu Ermenilerini yok ederek büyük bir hunharlık yapan hükümettir!

Gianighian, babasının “Oğullar, Hodorçur’a dönün, atölyemizi çalıştırın, bizim vatanımız orası.” Vasiyetinin üzerine döndüğü bu topraklarda annesinin mezarını arıyor. 1977 yılında İtalya’dan kalkıp geldiği vatanında, geçtiği her toprak parçasında bir acı, bir ölüm hikayesi var. Çocukluğunun geçtiği topraklarda yaya olarak dolaşırken yoksulluğu, yağmacıları, tecavüzcüleri, katilleri, çeteleri ve katliamcıları yani dünyada ne kadar lanet varsa hepsini bir halkın nasıl yaşadığını hayatta kalan az sayıda insandan biri olarak anlatıyor.

10 hodorcur

Kitabın en etkileyici yanlarından bir diğeri ise, yıllar sonra gerçekleşen bu ziyarette kimi köylüler Gianighian’ı hatırlıyorlar. Bu insanlar başka bir gerçeği hatırlatıyorlar hepimize. Bu büyük katliamdan sonra hiç huzur gelmemiş o topraklara, bereketi kaçmış olan bu topraklarda yaşayan insanlar geçmişi üzüntüyle hatırlıyorlar.

Raffaele Gianighian’nın 1977’de gerçekleştirdiği yolculuğunda çektiği fotoğraflar kitapta yer alıyor. Hem bugünün yani 1977’nin ve aile arşivinde bulunan geçmiş dönemin fotoğrafları sizi kitaba daha fazla bağlıyor. Yazarın doğa betimlemelerini, o güzelliği ispatlayan nitelikte fotoğraflar kitabı tam anlamıyla tarihsel bir belge olarak yorumlamamıza neden oluyor.

17 hodorcur

Özellikle kitabın başında bulunan giriş yazıları anlatılan gerçekliğe daha kolay adapte olmamızı sağlarken, çevirideki hassasiyet ve açıklayıcı notlar ise objektif bir yorum yapmamızı sağlıyor.

Kitap özünde arkeolojik bir kazı gibi değerlendirilebilir. Derinlere gittikçe kim bilir daha nelerle karşılaşacağız. Egemen ideolojiler “Soykırım var mı, yok mu?” tartışmasını sürdüre dursun, biz tarihin tanıklarından dinleyelim ve kardeş halkların birbirlerinden koparıldığı gerçekliğini tarihe not olarak düşmeye devam edelim.

  • Hodorçur – Vatanını Arayan Bir Gezginin Hikayesi
  • Yazar: Raffaele Gianighian
  • Çeviren: Serhan Ada
  • 227 Sayfa
  • İletişim Yayınları, 2016
Gün Çağ Aydın
Takip için
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Kendi Mutsuzluğuna Düşenlerin Romanı: F

Read Next

Yaşadığımız ülkeyi daha iyi anlamak için

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *