Bir top A4 kâğıdını birkaç ayda 5 liradan 25 liraya çıkaran Dolar, Euro, faiz, kriz sözcükleri ile açıklansa da gerçekler Kapitalizmin Tarihi kitabının sayfaları arasında.
Açık açık söylenmese de kapitalizme, onun ülkelerine, kentlerine ilgi, yönelme ve koşuşturma var. Kapitalist topraklara varmak için denizde boğulanların, sınırları aşmak için akla gelmedik yolları deneyenlerin sayısı kabardıkça kabarıyor. Yalnız aş, iş daha iyi bir yaşam sıradan yurttaşların değil ülkelerin muhaliflerin de (silahı kendi ülkelerinde kullanmak koşuluyla) kapitalizmin bayrağının dalgalandığı yerler geçicilikten kalıcı yurtlara dönüşüyor.
Kapitalizmin tarihi yapıtıyla ses getiren Jürgen Kocka ilginç belirlemelerde bulunuyor: “Kapitalizmin toplumların sadece refah düzeyini yükselten, insanları daha özgür, daha barışçıl ve daha nitelikli kılan bir güç olduğuna ilişkin yorum, bütün bir Aydınlanma Çağı üzerinde derin izler bıraktıysa da bugün artık demode olmuştur. Kapitalizm tarihini ciddiyetle inceleyen, daha da önemlisi, daha önceki yüzyıllarda kapitalist olmayan ya da henüz fazlaca kapitalistleşmemiş yaşama ilişkin az çok bir şeyler bilen bir kimsenin, dünyanın büyük bölümünde yoğun biçimde yaşanan gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değildir. İyi konumdaki üst bir sınıfa üye birçok kimse için maddi yaşam koşullarında iyileşme, yoksulluğun her taraf edilmesi, ortalama yaşam süresinin uzaması ve sağlık standartlarındaki kazanımlar, seçim hakkı ve özgürlüklerde kendini ifade eden yeni fırsatlar bağlamında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.”
Geçmişe bakıp kapitalizmin faydacı, zorlayıcı ve dönüştürücü tarafları olmasa herhalde bu ilerlemeler vuku bulmazdı tezine hemen “hayır” bayrağını kaldırmayan Kocka, bilgideki artış, teknolojik değişimler ya da sanayileşme gibi farklı açıklayıcı etkenleri gelişimin gerçek itici güçleri olarak görmeyi tercih eden herkesin de uzun vadede başarıya ulaşmış herhangi bir sanayi hamlesinin dünyanın her yerinde bugüne kadar önkoşulunun kapitalizm olduğunu aklında tutması gerektiğini vurguluyor. Kapitalizmin temel prensiplerinin ayrıca, kitapların basılmaya başladığı ilk zamanlardan başlayarak siyasi basından bugünkü internete kadar bilgiyi üretmek adına büyük katkılar sağladığını ifade ediyor.
Bugüne kadar kapitalizme alternatif olabilecek her şeyin, refahın ve özgürlüklerin kazanımı bağlamında ikinci planda, yetersiz kaldığı görülmüştür. 20. yüzyılın son otuz yılında gözlemlenen komünist ekonomilerin merkezi yönetiminin çöküşü, bu anlamda kapitalizmin değerlendirilmesi konusunda anahtar rolü oynar. Yine de kapitalizm konusunda ciddi bir şeyler yazıp çizen herkes, kapitalizmi sahne ışıklarının doğrudan altına koymasa da onun karanlık yüzünden bahsetmeden edemez. Kapitalizm eleştirisine dair, en azından Batı’da köklü bir gelenek vardır. Bu gelenek bugün de sürmektedir. Ne ilginçtir ki, sürüp giden tüm tartışmalarda kapitalizmin olası ya da öngörülen sonunun nasıl olacağına dair çoktan birtakım formüller yazılmıştır.
Kapitalizmin, bir zamanlar kendisine yöneltilmiş eleştirileri başından savmak için uzlaşı yolundan yararlanarak, eleştirisinde hatırı sayılır miktarda iç bulantısına sebep olacak şekilde yeterince değişim yaratma becerisine sahip gibi göründüğünü savunan Kocka farklı bir noktaya işaret ediyor. Ona göre ekonomik kaygıların, özellikle de silah endüstrisinin satış ve kâr endişelerinin uluslararası gerginlikleri ateşleme ve savaş hazırlıkları konusunda oynadığı önemli rolü göz ardı etmek mümkün değildir. Bununla birlikte bugünkü araştırmalar, savaşların öncelikle ekonomik etkenlerden dolayı başladığı ve silahlı çalışmaların temelde kapitalizmdeki karşıtlıklardan kaynaklandığı şeklindeki bir açıklamanın çok uzağındadır. Onun yerine tekrar tekrar kapitalistlerin başarılı bir iş için ön şart olarak kabul ettiği endişelerden dem vurmaktadırlar.
Lüksemburg ya da Lenin geleneğindeki emperyalizm teorileri için hali hazırda büyük bir talep yoktur. İşte size başka bir örnek: Alman ve İtalyan faşizminin yükseliş ve zaferini, tekelci burjuvazinin Mussolini ve Hitler’in yönetimi ele geçirmesine yardımcı olmasına ya da kapitalizmin çelişkilerine bağlamak artık modası geçmiş bir söylemdir… Toplumda karşılık bulan bu geniş yelpaze Nasyonal Sosyalizmin zaferini ve kapitalistlerin tamamen lehine olan korkunç sonuçlarını basite indirgeyerek aklama çabalarını anlamayı da kolaylaştırır. Buradan hareketle 1930’ların başında yaşanan büyük kapitalizm krizi olmasaydı Alman Nasyonal Sosyalizminin zaferinin gerçekleşmeyeceğini söylemek de yanlış olmaz.
Çağdaş kapitalizm eleştirisinin çok yönlü olduğunu düşünen Kocka, hayatta kalabilmesi için esasen elzem olan (çevre, iklim gibi) doğal ve (dayanışma, anlam gibi) kültürel kaynakları tüketmekle tehdit eden kapitalizmin, mevcut statükonun ötesinde sürekli büyüme ve sabit genişlemeye olan yapısal bağımlılığına ilişkin temel sorunun da benzer şekilde önümüzde dikildiğini savunuyor. Bu da pazar ve çıkarcılık bağlamında sınırların nerede olduğu ya da -ahlaki ya da pratik zeminde- nerede çizilmesi gerektiği şeklindeki kaygı verici soruyu akla getirir. Bu gibi sınırlara ihtiyaç duyulduğu, başka deyişle kapitalizmin her şeye nüfuz etmesinin önüne geçilmesi gerektiği, toplumda, kültürde ve devlet kurumlarında kapitalist olmayan dayanak noktalarının şart olduğu konusunda kapitalizm tarihinden de beslenen güçlü argümanlar öne sürülebilir. En temel düzlemde çözülmesi gereken sorun, kapitalizmin evrensel değerleri biçimlendirmek ve onlarla iletişim kurmak adına demokratik siyaset üretme iddiası ile demokratik bir siyasetten kaçınan dinamiği arasındaki tutarsızlıktır. Nihayetinde “kapitalizmi” (Batılı) modernitenin temsili ya da salt kötülüğün vücut bulmuş hali olarak reddeden toparlayıcı bir eleştiriyi insan göz ardı edemez.
Kapitalizm eleştirisinin, kapitalizmin kendisi kadar eski olduğunun altını çiziyor Kocka. Kapitalizm dünya hâkimiyeti yolculuğunu henüz tamamlamamış ama yol boyunca derin izler bırakmıştır. Burada sunulan tarihsel bakış, kapitalizmin yüzyıllar boyu sergilediği muazzam değişkenliği gösterir… Toplumsal ve siyasi hareketlerle birlikte kapitalizm eleştirisi, kapitalizmin geçirdiği değişiklikler konusunda önemli bir itici güç olmuştur. Eleştiri gelecekte de değişim konusunda itici bir güç olabilir, zira kapitalizm hangi sosyopolitik şartlar altında gelişeceğine kendisi karar veremez. Farklı siyasi yapılar dahilinde, hatta diktatoryal yönetimler altında bile en azından belli bir süre gelişip serpilebilir.
Doğuşundan, en deli, gaddar çağlarına Kapitalizmin izlerini süren Kocka bugünü de geleceği de yorumluyor. Bir top A4 kâğıdını birkaç ayda 5 liradan 25 liraya çıkaran Dolar, Euro, faiz, kriz sözcükleri ile açıklansa da gerçekler bu kitabın sayfaları arasında.
|
- Kapitalizmin ortaya çıkışı ve gelişimi - 9 Ekim 2018
FACEBOOK YORUMLARI