
Barış Soydan kedileri ve erkekleri tarif ettiği bu öykülerde insana kedileri merkeze alarak bakmanın yarattığı verimli bir perspektif var. Soydan’ın ustalığı ise bu perspektiği alabildiğine zenginleştiriyor.
Erkeklerin kedilerle olan ilişkileri enteresandır. Hele ülkemiz erkeği söz konusuysa enteresanlık katsayısı daha bile artar. Erkeğin o eğilmek, bükülmek bilmez karakteri, “dik duruşu,” taviz vermekten duyduğu onulmaz korkuyla beslediği değişim direnci yerle bir olur. Evimizin Zeus’u, o ulu, o erişilmez ve yüce erkeği bir dişi tekirin önünde diz çökmüş ilgi dilenirken görmek işte bu yüzden acayip hislere açılan bir kapıdır.
Barış Soydan’ın son kitabı Kediler ve Erkekler aslında bizlere kedilerden çok erkekleri anlatan on bir öykülük bir kitap. Yazar kitapta erkekliğin sağlamasını baş köşeye yerleştirdiği kedilerin cetvelinde alıyor. The Roman Yayınları etiketiyle yayımlamış bu eser yazarın dördüncü kitabı. Diğer kitapları ise Boruotu Cinayeti, Türkiye’de Anarşizm Yüz Yıllık Gecikme ve Cemaatçinin Ölümü. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Barış Soydan aynı zamanda ekonomi ve edebiyata ilişkin konularda kalem oynatan bir köşeyazarı. 1994 yılında Express dergisini çıkaranlar arasında yer alan yazar, Medya Etiği Platformunun da kurucularından.
Her ne kadar kitabın arka kapak yazısında “kadınların anlaması zor” denmiş olsa da açılış öyküsü olan Rıfkı’yla Aykut bize aldatılan bir kadını, veteriner Mine’yi anlatıyor. Eşini neredeyse ulu orta aldatan Aykut yıllardır yakalanmamasının özgüveniyle esip coşan, evli bir zampara. Eşi Mine ise mahallelinin sevip saydığı ve hayvanların koruyucu meleği olan güzel bir yürek. Aykut “ajans işleriyle” meşgulken mahalle sakinlerinin dedikodu malzemesi olan evlilikleri, günün birinde Mine’nin kocasını bir otelde başka bir kadınla yakalamasıyla son buluyor. Kıyamet koptuktan sonra kocanın okkalı küfürlerle yolculandığı eve iki gün sonra Rıfkı adlı bir erkek giriyor. Rıfkı güzel gözlü, koca kafalı ve sarı kaküllü bir kedi. Kocasından ayrılan Mine’nin ayrılık acısını dindirmek için eve aldığı zannedilse de Rıfkı, her sabah evden dışarı bırakılıp akşama kadar sille tokat dayak yiyen zavallı bir kedi aslında. Sen misin her gördüğün dişinin peşinden koşan! Mahallenin bıçkınları ağzını yüzünü dağıttıkça, çaresiz, evin kapısına sinip Mine’nin kapıyı açmasını bekliyor Rıfkı. Neyse ki, yüce gönüllü veterinerimiz Mine onun yaralarını sarıp merhem sürüyor. Her sabah işe giderken yine kapı önüne konan Rıfkı’ya Mine’nin reva gördüğü bu davranışın sebebi intikam arzusu mu dersiniz?
Evli erkeğin eşini aldatması teması bir başka öyküde daha karşımıza çıkıyor. Koray’la Mia, Gül ve Azra isimli öyküde kahramanımız Koray, kendi hikâyesini yirmi yıl birlikte yaşadığı kedisi Kızım’ın ölümü ile başlatıyor. O sıra evliliğinin kötüye gittiğini de eklemek gerek. İstanbul trafiğinde iş ve ev arasında harcadığı sürenin, üst orta sınıf mensubu pek çok insan gibi şehirden kaçıp uydu kentlere yerleşmelerinin, evliliğin ve ebeveynliğin hayatını çatlaktan sızıp giden damlalar gibi tüketmesinin neticesi olarak iyice sıkıntıya düşen Koray, hafta içi otelde hafta sonu evde yaşayan bir insan formuna dönüşüyor. Hayatının elinden kayıp gittiğini hisseden bazı erkekler gibi o da eşini aldatmaya başlıyor. Koray, iş yerinden mesai arkadaşı olan Azra ile otel odalarında vakit geçirip rahatlamaya çalışırken, eşi Gül eve yeni bir kedi alıyor. “Kızım Koray’ın kedisiydi ve öldü. Mia ise Gül’ün kedisi,” diye düşünüyor Koray. O kadar yakınlık duyamıyor kediye. Gel gelelim Mia’nın hastalığı hayatlarında beklenmedik etkilere yol açıyor. Bir erkeğin bir kediyle kurabileceği ilişkilerin ne kadar girift ve öngörülemez olabileceğine dair bir işaret fişeği yakılıyor…
Çizmeli Kedi, kitaptaki en ilgi çekici öykülerden biri. Bir dişi kedinin ne kadar bilge olabileceğine çok güzel bir örnek. Bilgelik dediğime bakmayın. Fazlaca doğaüstü bir kedi olan Çizmeli, insan diliyle konuşabildiği ve bu sayede onların kodlarını çözebildiği için her türlü meseleyi kestirmeden kavrayabiliyor. Babadan miras kalan bir zengin kedisi o. Gurme mamalarla beslenen ve yıllar boyunca zenginlerin arasında yaşayarak onların karakterlerini hatmetmiş bir bilge. Diğer kardeşlerine mülkler miras kalırken kendisine bir kedi bırakan babasına başlarda öfke duyan Deniz, zamanla Çizmeli’ye itaat etmeyi öğreniyor. Nasıl öğrenmesin ki, o konuşan bir kedi! Düşünün konuşan bir kedi evdeki hizmetkårlarına neler, ama neler yapabilir? Kedi 1 siz 0, burası elbette kesin. Deniz, Çizmeli’nin büyüsüne kapılıyor ve onun ustalıklı rehberliği ile mutlu bir sona yelken açıyor.
Kitaptaki bir diğer öyküde ise karnı burnunda bir kedinin talihi, zorunlu askerliğe panzehir oluyor. Kendisine insan lazım olan Sten ile, “bir kedi olsa da sevsem” diye iç geçiren Haluk’un tesadüfi karşılaşması son derece yalın bir şekilde aktarılıyor. Empati kurması kolay ve hepimizin gözünün önünde canlanabilecek sevimli bir öykü bu. Gel gelelim elbette olaylar düşündüğünüz gibi devam etmiyor.
Metin’le Pati isimli öykü, ayrılık acısını atlatamamış bir erkeğin biten ilişkiden devraldığı kedi Pati ile arasındaki sancılı ilişkiyi aktarıyor. Metin, bir gün eski sevgilinin geleceği umuduyla bir nesneyi saklar gibi saklamaya kalkışıyor Pati’yi. Ve fakat Pati, Metin’in sorummsuzluğu yüzünden hayli kötü günler geçiriyor. Metin’in kendisine yönelttiği nefreti, ilişkisinin bitmesine sebep olan o yüce egosunu inkâr ederek besleniyor. Bu zehirli ilişki Pati’yi çok kötü etkiliyor. Hayatta kalmak için muhtaç herkes birbirine. Ama gene de ne erkek erkekliğinden ne de kedi kediliğinden vazgeçebiliyor.
Bir diğer öykü ise Salih’le Şaban isimli öykü. Salih bir plazada güvenlik görevlisi olarak kapıda bekleyen ve gecekonduda kıt kanaat yaşayan bir adam. Eşinin vefatıyla içinde bir şeylerin yıkıldığını hissediyor ve çareyi civarın kedilerinden biri olan Şaban’a tutunmakta buluyor. Plaza boyutundaki büyük sermayedarların kendisini hiçe sayan ve gayet olağan olan kararları sebebiyle işsiz kalan Salih, günden güne hayattan kopup hazin bir sona doğru yol alıyor. Tutunmak için elini attığı her dal kendisini ya hayat ya Şaban diyerek sınamaya kalkışıyor. Bir yetişkin erkekle bir kedi arasında kurulabilecek en saf ilişkilerden biri anlatılıyor bu öyküde. Yazara hak vermek gerek belki. Böylesi bir ilişkiyi ancak yaşayanlar bilebilir.
Plaza Kedilerini Besleme Örgütü isimli bir diğer öyküde ise yazar bir sürpriz yapıyor ve öyküyü bir kadından dinlemeye başlıyoruz. Gizli saklı kedi beslemek zorunda kalan modern zaman emekçilerinin kerli ferli patronlardan ve onların peşlerine taktıkları hafiyelerinden köşe bucak saklanarak kedi beslemeleri anlatılıyor. Eminim en az bir kere bu tür insanlarla sohbet etmişsinizdir. Değilse de tahmin edebilirsiniz ne kadar can sıkıcı bir durum olduğunu. İşte bu can sıkıcı durum içinde gizli kapaklı bir dayanışma ağı oluşturuluyor ve kediler her ne pahasına olursa olsun mamasız bırakılmıyor. Ne uyarı ilanları ve yasa gereği yüzleşecekleri cezalar ne de plazanın mafyatik mal sahibinin gazabı bu dayanışma ağını durdurabiliyor.
Barış Soydan kedileri ve erkekleri tarif ettiği bu öykülerde insana kedileri merkeze alarak bakmanın yarattığı verimli bir perspektif var. Soydan’ın ustalığı ise bu perspektiği alabildiğine zenginleştiriyor. İnsan düşünmeden edemiyor; acaba kediler bizimle konuşabilseydi insanlar nasıl canlılara dönüşürlerdi?
![]()
|
- Kül Sesleri: Geride Kalanlara Düşen Gözyaşları - 18 Nisan 2020
- Kediler ve Erkekler - 12 Şubat 2020
- Beyin Kırıcı - 19 Ocak 2020