
Kelimeler Kenti kitabı kent ve kelime ilişkisinden yola çıkarak, kendi penceresinden selamlıyor ışığı. Tarihi geçmiş kelimeleri kuyusundan çekiyor.
Kentlerden kelimeleri çıkarsak yine tek bir kelime ayakta kalır; savaş.
Ev, bina, apartman, sokak, cadde, park, iş yeri, kamu alanı, oto park, bahçe, tabela, dükkan, mağaza, banka, postahane, hane hane… yan yana dizildiklerinde bir anlam oluverip çekilirler tahtlarından, kelimeler. Kelimelerden kent kurulur mu? Bilinmez ama kelimelerden kent yıkılır: Deprem, savaş….
Kent demek bina demek cadde, otoyol demek. Alışveriş merkezleri, iş merkezleri, banka, reklam panoları demek. Oysa çocukluğumuzun şehirlerinde bir tek çarşı vardı. Bina, sokak, dükkan, banka, dershane… hepsinin tek adıydı çarşı.
Bizimle birlikte büyüdü şehirler, biz adam olduk şehir kent oldu. Yaraları, acıları da çoğaldı kentlerin, insanlar gibi. Arka sokaklarında gizlenen kelimeleri oldu. Kelimeleri de büyüdü, tabelaları ile birlikte. Anlamlarının yanına sıfırlar eklenirken, değerlendi, alınıp satıldı. Telifle korundu bazıları. Evinin etrafını çevreleyip, burası benim diyen ilk adam gibi, kelimelerde esir düştü toprak gibi… Hayvanlar gibi…
Önce köylere esir düşmüştü bazı hayvanlar. Sonra köyden kente esir düştüler dağlı mühürleriyle. Adları da değişti, evcil ya da sokak köpeği, kedisi, çocuğu diye sınıf-landırıldılar. Arka sokakların kedileri köpekleri… ya da çöp tenekesi durakları oldu.
Kelimelerinde hikayesi benzerdir. Önce mağara duvarlarından, köylere, oradan kentin arka sokaklarına sürer yolculukları. Kentli kelimeler, vitrinlerde, bilboardlarda, menülerde, afişlerde alınıp satılır. Kentli olamayanlar arka sokakların duvarlarında üstü çizilendir.
Kentler gibi yavaş yavaş ölür kelimeler. Yine kentler gibi yavaş yavaş doğarlar. yeni yollar, yeni evler, gecekonduların yerine kentsel dönüşüp tanınamaz hale gelir. İstila edilip başka ülkenin toprağına geçebilirler, bayrakları renkleri değişebilir. Ama yer değiştirmezler, kelimeler gibi. Birazcık değişerek başka dilin sözcüğü olurlar.
“uçamayan kuşlarla yolladım mektubumu
bir hecesi fazla”
Kelimeler Kenti kitabı kent ve kelime ilişkisinden yola çıkarak, kendi penceresinden selamlıyor ışığı. Tarihi geçmiş kelimeleri kuyusundan çekiyor. Fazlasıyla kentlileşti-ğimiz bu anda mektup, soba gibi eskiyen yanımızın hasretini içine çekiyor. Kentin uçamayan kuşlarıda artık çiftliklere hapsedilse de, bir anlık uçmak için bile olsa uçu-rumdan atlayan kivi kuşunun izinden gidiyor. Güvercinlerin barış denip vurulduğu coğrafyamızda, kendi ölümünü özgürlüğü uğruna feda eden kivinin ayaklarında şifreli yazıyor, mektupları. Çünkü, her aşk illegaldir. Anlatmak olduğu kadar gizlemektir de aşklar ve şiirler. Kelimeler hep beceriksiz kalır anlatmaya ahvalini.
Kitap kent içinde kırsalı arasa da kentten biriktirdiği yalnızlıkları, köyün yalınlıklara serpiyor. Kış gelmeden kardeleni düşlüyor. Topraksız kentlerde aradığını bulmadı-ğında yollara göz dikiyor. Şiirin altında oturup şiire soruyor:
“Nereli bu şiir
….
cümleler üşür
ünlemsiz büyür çocuklar
yoksun
suskun virgülsüz”
- Kelimeler Kenti
- Yazan: Uğur Karaca
- Yayınevi: Yasak Meyve Yayınları
- Baskı tarihi: 2016
- Sayfa yapısı: 48
- Kelimelerden kent kurulur mu? - 20 Nisan 2016
FACEBOOK YORUMLARI