Enver Hasanoğlu, her ne kadar sözünü sakınmayan biriyse de çalışkan, kararlı ve akılcılığıyla hep tutulmuş, hiç uzaklaştırılmamış, sürülmemiş (tabii, barış isteyen akademisyenlerden de olmamış).
Şair, şiirce “Beşikler vermişim Nuh’a, Havva anan dünkü çocuk sayılır” diyor Anadolu’yu anlatırken… Kültürler beşiği, medeniyetler kavşağı olan Anadolu’da, savaşlar da belirleyici olmuş çağlar boyunca. Ama artık bu savaşlar silahla değil, bilimle yapılmak zorunda. Bilimin güçlenip hayata egemen olması da kanlı savaşları aratmıyor biraz derine inince. Hele de yakın dönemde…
Siyasi iktidarlar her şeyi kendilerinin yaptığını ilan ediyor meydanlarda, kendinden öncekileri kötülüyor, manipüle ediyor… yalan söylüyor birbiri ardına. Toplumsal belleği zayıf olan bir ülkede yaşayan, aynı şekilde belleği zayıf insanlar olarak bu yalanlara kanabiliyoruz ister istemez. Adil ve tarafsız olun(a)madığı için de kitle iletişim araçları da bu kandırmacanın içinde yer alınca, bir şeyleri öğrenmek giderek daha da güçleşiyor.
Bir yaşam öyküsü…
Enver Hasanoğlu, profesör, Gazi Üniversitesi rektörü, YÖK üyesi, Kerküklü, dolayısıyla da aşırı milliyetçi… Bunları, önemsersiniz önemsemezsiniz, sizin bileceğiniz bir şey. Ama yakın tarihle doğrudan bağı olunca hepimiz için belirleyici oluyor Enver Hasanoğlu’nun hayatı.
Çok zor koşullarda, çok zorlu bir yaşam savaşı vermiş, başarmış, zaten başarmak için odaklanmayı iyi bilen biri Hasanoğlu. En önemli özelliği örgütlülüğü. Örgütlü olma gerekliliğiyle birçok dernek ve vakfın kuruluşunda, yönetiminde görev almış. O açıdan da rehber edinilesi biri. Çok aranan ve tercih edilen bir pediatri uzmanı olması ilgililerin unutamadığı bir özelliği… Başında bulunduğu kurumların başarıları da unutulamaz… Ancak bizim için belirleyici olan, tam da seçim sürecinde, siyasilerin üzerine basa basa vurguladığı 28 Şubat süreci… O dönemde sakin ve kararlı tavırları… Okurlar anlatılanlardan, kapalı kapılar ardında yatanları öğreniyor. Bu, aynı zamanda yakın geçmişimizdeki dönüm noktalarını da gösteriyor bizlere…
12 Eylül’le gelen…
Prof. Dr. Hasanoğlu, açıktan açığa siyasetle ilgilenmemiş olsa da, 12 Eylül’le birlikte getirilen YÖK ile doğrudan ilgili olduğu için gerek Hocabey diye andığı İhsan Doğramacı gerekse iktidarların neler yaptığını anlatırken bize satır aralarında yaşananların izini sürdürüyor.
AKP iktidarıyla birlikte gündemden hiç düşmeyen, 15 Temmuz darbesiyle bir kez daha alevlenen, bugün seçim sürecinde –özellikle cumhurbaşkanı adaylarının– dillerinden hiç düşmeyen 28 Şubat konusunu, Enver Hasanoğlu, içinde yaşadığı için, ayrıntılarıyla anlatıyor. Kim, hangi yönetici, hangi siyasi kendi çıkarlarını da gözeterek nasıl tavır almış, neler yapmış öğreniyoruz.
Gerginlikler, kızgınlıklar, tartışmalar, küsüşmeler yaşanıyor, ama sonuçta hep demokrasi yeniliyor. Bilim ve sanat hep kaybediyor. İşte, bizim yükseköğretimimizin durumu. O an akla gelen, sanki çok iyiymiş gibi, kimse tarafından tartışılmadan kabul edilince, Hasanoğlu gibi dürüst ve bilimsel gerçekliği rehber edinenler hep aykırı kalıyor. Sonuç mu? Siz söyleyin… her yıl değişen eğitim sistemi ilkokuldan başlayarak baştan sona çağdışı ve sıkıntılı… Peki, düzel(e)mez mi? Düzelir kuşkusuz. Hoca, onun da ipuçlarını veriyor, anlattıklarında…
Enver Hasanoğlu, her ne kadar sözünü sakınmayan biriyse de çalışkan, kararlı ve akılcılığıyla hep tutulmuş, hiç uzaklaştırılmamış, sürülmemiş (tabii, barış isteyen akademisyenlerden de olmamış). Kuşkusuz ki, siyasi iktidarlar kadar YÖK yönetimi de sadece kendi çıkarları doğrultusunda çalışıyor. Karşılarına çıkan Hasanoğlu, kimi zaman başaramasa da, anlattıklarıyla bizlerin de kapalı kapılar arkasında nelerin döndüğünü öğrenmemizi sağlıyor.
Resmi tarihe karşı…
…sözlü tarih gereklidir. Prof. Dr. H. Hale Künüçen, Enver Hasanoğlu’nun 600 sayfaya ulaşan biyografisini hazırlarken belli ki çok uğraşmış. Künüçen’e göre Hocayı anlatan “hasret”. Yaşamı boyunca belli bir hasretlik yaşamış Hoca, ama evine, ama eşini, ama yurduna, ama demokrasiye… Bana göreyse, çok iyi iletişim kuran Hocanın yükseköğretimle ilgili anlattıkları neleri yapmamamız gerekliliğini anlatan önemli belgeler.
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI