
Kirsten Boie’nin aidiyet kavramına yaklaşımı, insanların doğa üzerinde bilinçli ya da bilinçsiz tahribatları, önyargı, umudu kaybetmeden mücadele etmek gibi izlekler, yazarın düşünce dünyasının ve yaşam tarzının yansıması olarak metinde yerini almış.
Ölçüyle tatlı, pasta yemek yapanlardan mısınız? Yoksa bunları göz kararı yapar, yine de lezzetiyle büyüler misiniz? Tecrübe süzgecinden geçip kendi ritmini yaratan pek çok işin emsalsiz olması belki de böyle bir uyumun neticesinde ortaya çıkar. Doğa da dünyanın oluşumundan bu yana bardak hesabıyla mümkün olmayacak bir kıvamla kendi uyumunu yakalamıştır. Onun ritmini bozacak hamleler yapıldığında doğa anamız, asfalyaları atan bir anneye dönüşüp alev alabilir. Tıpkı kitabımızda fırtınayla başlayan yağmurda çakan şimşeklerin ağaçları tutuşturması gibi. Yaban domuzu, tarlafaresi, karaca, porsuk, tavşan ve kukumav kuşu… Normalde birbiriyle hiç ahbaplık etmeyen bütün bu hayvanların yabangülü çalılarının altında toplanmaları, ancak bir felaketin yaşanması neticesinde mümkün olabilirdi. Kitabımızın hayvan ahalisi de maalesef büyük bir felaketle tebelleş olmuşlar.
Yaşanan felaket sonrası yabangülünün altında ağlayan gri renkli yavrunun ne yavrusu olduğu ilk başta anlaşılamıyor. Yabandomuzunun açıklamasıyla okur da orada bulunan hayvanlar da gri tüylü yavrunun tüylerinin zamanla kızıla döneceğini anlayıp öğreniyor. Keşfetmek tüm canlıların doğasında var ve keşfetmek, öznesine büyük keyif yaşatan bir eylem. Yazar, okurun bazı unsurları metnin akışı içinde kendisinin fark etmesini sağlayacak bir üslup kullanmış. Anne Karaca yavrularına şöyle bir açıklamada bulunuyor: “Ağaçların yaprakları kızarana kadar yavrularımız bir başlarına yapamaz, biliyorsunuz!” Burada bahsedilen zamanın sonbahar olduğu açıkça söylenmeyip okurun algısında tamamlanması sağlanmış.
“Birkaç karaca sıçrayışı ötede, deredeki çakıltaşları gibi parlayan ay, harlı bir ateş kadar parlak…” Benzetmeler ve nicelik bildiren bu ifadelerin doğadaki unsurlardan yola çıkılarak aktarılması metnin kuvvetli yönlerinden.
Kitabın yazarı Kirsten Boie bir çocuk aktivisti. COVID-19 salgını sırasında Hamburg Abendblatt gazetesinin karantinadaki çocukları kitap okumaya teşvik eden bir kampanyasına katıldı. 2015’teki Avrupa göçmen krizine tepki olarak, Suriye’nin Humus kentinden kaçan bir çocuk hakkında “Her Şey İyi Olacak”ı yayımladı. Boie, Almanca ve Arapça olarak yayımlanan bu kitapla Alman okullarındaki Suriyeli mülteci çocukların durumu hakkında farkındalık yaratmayı amaçladı. Yazarın bu vasıflarının kitabın temasını oluştururken hayli etkili olduğu hissediliyor. Aidiyet kavramına yaklaşımı, insanların doğa üzerinde bilinçli ya da bilinçsiz tahribatları, önyargı, umudu kaybetmeden mücadele etmek gibi izlekler, yazarın düşünce dünyasının ve yaşam tarzının yansıması olarak metinde yerini almış.
Üst kurmaca tekniğini kullanarak kadim bir anlatı formu oluşturan yazar, anlatıcı olarak bu hikâyeyi bir baykuştan dinleyen kişiyi seçmiştir. Anlatıcı zaman zaman sen diliyle okura seslenip ve okuru da metne dahil ediyor. Okur kitlesinin yaşına göre hacimli bir kitap. Bu şekilde okurun dikkatinin dağılma ihtimaline karşı yer yer bu tür seslenişlerle okura küçük şoklar yaşatıp onun dikkatini toplamayı başarıyor.
“Baykuş’un bu noktada ne dediğini sana aktarmayacağım.” “Şimdi onun gururlu olduğu kadar mutlu olduğunu da düşünüyorsan, haklısın tabii.”
Çizimlerde kullanılan renkler aracılığıyla kimi zaman bir buğday tarlası, kimi zaman ay ışığı ile aydınlanmış gece tablosu oluşturularak soyut bir kavram olan zamanın çocuk algısında konumlanması kolaylaştırılmış.
Bozuk konuşmasıyla ormanın habercisi rolünü üstlenen karatavuk, okurları gülümseten yönleriyle hem hikâyenin kasvetli havasını yumuşatmış hem de kitabın başında Anne Karaca’nın “Hayatta bazen, güçsüzler de güçlülere yardım edebilir.” sözüyle belirttiği gibi beklenmeyen karakterden beklenmeyen dönüşümlere vesile olmayı gerçekleştirmiş. Bu yönüyle, her bireyin değerli olduğu vurgusu küçük okurlarda benzer etkileri yaratabilme cesareti oluşturacaktır.
Arkadaşlığı tescilleyen sır paylaşma ritüelinin yabandomuzu, tarlafaresi ve Mavi Göz arasında da gerçekleşip kitapta yer alması karakterler hayvan olsa da okurun metni içselleştirmesine olanak sağlıyor.
Yazarın cinsiyet yaklaşımında eşitlikçi davranması şık bir detay olarak karşımıza çıkıyor. Tuzağa yakalanan karaca yavrusunun erkek olması, anne karacanın karar mekanizmasında belirleyici rolü dikkat çekiyor.
Kitabın dikkat çeken diğer bir yönü de adlandırmalardaki çağrışımların çocuk zihninde karşılık bulmada isabetli oluşu. Gürleyenkanat, yuvarlakayak, ikiayaklı gibi adlandırmalar bir tür zihinsel oyuna dönüşüp gerçek dünyadaki adlandırmalara göz kırpıyor, okurlara da bu tarz oyunlar için öncülük ediyor. Ayrıca ayın evrelerine getirilen yaklaşım, baykuşların gececil olmalarının sebepleri, ikiayaklıların kükreyen canavarlarıyla makineleşme eleştirisinin yapılması kurmaca ile gerçek dünya arasında kurulan eğlenceli bağın çocuk edebiyatında ne derece önemli olduğunu gösteriyor.
Karatavuk’un yaptıkları ve bu hikâyenin oluşumu ile Türk masallarındaki gökten üç elma düşmüş tekrarını anımsatırken çağımızın bilirkişisi doğa anamızın ayarlarının bozulmaması için anlatma geleneğine dâhil olmak gerektiği gizli bir davet olarak yerini almış.
“En yalnız kamışlardan örülmez mi
İnce hasırlar?” Oktay Rifat’ın bu dizelerindeki yalnızlığı yaşayan tilki yavrusu, soyunun şöhreti sebebiyle pek hoş karşılanmamış olsa da kukumav kuşunun uyarılarının aksine ezberleri bozup kendine dostlukla örülmüş hatıralar yaratıyor. Anne Karaca, Mavi Göz’e ne demişti?
“Hedefe ulaşmanın çeşit çeşit yolları vardır. Her zaman kendin için hangi yolun uygun olduğunu bulmak gerekir.” Bu yolu tecrübe ederken ister elimize Gyges’in yüzüğü geçsin ister en zorlu yollarda yürüyelim kendimizi bularak, ne isek o olmaya devam ederek hedefe ulaşabiliriz. Bolbenek ile Mavi Göz’ün veda konuşmasıyla ayırdına vardığımız bu gerçekler aslında okura da bir veda mahiyetinde. Çünkü keşfetmek, tüm canlıların doğasında var!
- Karaca Olmak İsteyen Tilki
- Yazar: Kirsten Boie
- Resimleyen: Barbara Scholz
- Çeviri: Mine Kazmaoğlu
- Türü: Çocuk Roman, 8-12 Yaş
- Baskı Yılı: 2021
- Sayfa Sayısı: 200
- Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
- Kaan Elbingil: “Terazimiz vicdansa insanız demektir!” - 7 Ocak 2022
- Yalın anlatımı ve zarif üslubuyla kalplere dokunan bir yazar: Sibel K. Türker - 27 Ekim 2021
- Keşfetmek tüm canlıların doğasında var! - 1 Ekim 2021