
Asıl ismi Sule Emmanuelle Egya olan, kitap ve yazılarında E. E. Sule takma adını kullanan yazar, bu kimliğinin yanı sıra öğretim üyesi. İngiliz Dili dersleri veren Sule, Afrika edebiyatı uzmanlığı ve daha çok da şairliğiyle biliniyor. Kıraç Gökyüzü, öykü ve şiir kitapları dışında edebiyat kuramı çalışmaları ve eleştirileriyle tanınan yazarın ilk romanı.
GÖKTEN CESET YAĞMIŞ GİBİ
Pek çok Afrikalı yazarda olduğu gibi Sule de ayakları kendi topraklarına basarken yeryüzünün hemen her noktasında anlaşılabilecek ve yaşanmışlıklarla örülü ürünlere hayat veriyor. Kıraç Gökyüzü, ailesi ve ülkesinin maruz kaldığı acıları hemen her an hisseden, bununla birlikte Nijerya’nın deneyimlediği gerilimin de farkında olan Murtala adlı çocuğun etrafında dönüyor.
Bir çocuğun kaldırabileceğinden fazla yük sırtlanan Murtala, âdeta oyunlar kurar gibi gerçeklerin üstesinden gelmeye uğraşıyor. Düşlerdekilerle hayattaki canavarlar buluşuyor bir anlamda.
“Beyaz Adam” metaforu ve gerçeği ile yakıp yıkılan sokaklar, Murtala’nın yüzleştiği canavarlardan bazıları. Bunların biçim değiştirmiş ve fantastikleşmiş olanları ise rüyalarında boy gösteriyor. Söz konusu kâbusların nedeni, Murtala’nın “İnsanlar nasıl insan öldürüyor?” sorusu. O sorunun yanıtı, bazen din bazen de etnik anlaşmazlıklar oluyor. Ama Murtala yaşananları çocuk gözüyle değerlendiriyor: İnsanları katletmenin oturup konuşmaya tercih edildiği bir ortamı betimliyor Sule. Yaşananlar, Ortaçağ Avrupası’nın karanlık halini yansıtıyor sanki ve her yandaki silahlı kişiler birbirinin etini yemek için fırsat kolluyor; Murtala’nın tanık olduğu manzara korkunç: “Yerde sanki gökten yağmurla inmişçesine cesetler rastgele yatıyordu.”
Sule, Murtala aracılığıyla cinayetin ve insanların katile dönüşümünün izini sürüyor. Nijerya ve Afrika’nın hiç de yabancısı olmadığı acılar, yazarın kabuk bağlamamış yaraya dikkat çektiği gösteriyor. Üstelik bu şiddet dalgasından Murtala’nın ailesinin de etkilenmesi, romanın kırılma noktalarından biri. Güç kullanarak karşısındaki insanları fethetmeye yönelmenin ceremesini bu yola girmeyenler çekiyor; Sule’nin, romanını oturttuğu temel noktalardan biri bu: Her iki taraftan da; Hıristiyan ve Müslümanlardan cinayet işleyenlerin bulunduğu kaos ortamında Murtala, olayları kötü bir oyunmuş gibi yorumluyor.
“DİL, EYLEMLERDEN HEP İLERİDE”
Nijerya’nın, hayatın görece sakin ve modern olduğu bir bölgesine taşınınca Murtala’nın oyunu da boyut değiştiriyor. Daha önce çok şahit olmadığı ama sağdan soldan duyduğu yaşam biçimi, şiddetten uzak fakat eskisine göre mesafeli ilişkilerin hüküm sürdüğü bir hayatı gündeme getiriyor. Böylece Murtala, Nijerya’nın iki yüzünü ve “dilin eylemlerden hep ileri olduğunu” görüyor.
Kıraç Gökyüzü, ergenlik çağındaki Murtala ile etnik ve dinsel çatışmalardan sıyrılmak için çabalayan Nijerya’nın kaderini birleştiriyor. Diğer bir değişle Sule, Murtala ve Nijerya’yı, değişim ve dönüşümün eşiğindeyken resmediyor.
Romanda, bir yandan Murtala’nın fantastik ruh hali akarken öbür taraftan da ülke sokaklarındaki gerilim yürüyor. Yazar, böylece ülkenin gerçeği ve Murtala’nın kendi evreni arasındaki çatışmaları ve uyumu anlatan metniyle Afrika edebiyatına, kıtanın var olanlarından izler katarak ilerliyor.
Sule, Kıraç Gökyüzü‘nde insan hikâyeleri anlatıyor. Kayıplarla kazanımların dengesinin çabucak bozulabildiği coğrafyada bir çocuk, hem geçmişe hem de geleceğe bakmaya uğraşıyor. Bu durum, okuru bazı ikiliklerin önüne atıyor: Yaşananlar-yaşanabilecekler, gerçek-hayal, mutluluk-hüzün… Sule’nin tanık olduklarıyla kurgu iç içe geçerken Afrika’ya özgü sorunlarla evrensel dramlar bütünleşiyor. Romandaki anlatım, bir çocuğun hayata bakışıyla o hayatın çocuğu nasıl kuşattığına yoğunlaşıyor sonuçta.
- Kıraç Gökyüzü
- Yazar: E. E. Sule
- Çeviren: Damla Karadeniz, Hamza Zeytinoğlu
- Türü: Roman
- Basım Tarihi: Haziran 2016
- Sayfa Sayısı: 352 Sayfa
- Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
- Üşümüş Kuşlar - 20 Temmuz 2016
- Kıraç Gökyüzü - 1 Temmuz 2016