
Kırlangıç çığlıklarındaki acıları gerçekten duyabildiğimiz, başkalarının da acılarını hissedebildiğimiz günlere ulaşabilmek adına, bu kitabı okumak bir adım olsun…
Çok verimli bir yazar Ahmet Ümit. 2018 yılı Mart ayında ilk basımı yapılan bu kitabını ben daha yeni okudum ki Eylül ayında yeni eserinin yayınlanacağını öğrendim. Demek ki ortalama bir- bir buçuk yılda bir roman çıkarabiliyor, üstelik her biri üzerinde çok çalışılmış, çok araştırmalara gidilmiş, çok okumalar yapılmış, belli ki çok emek verilmiş eserler, saygıyla eğiliyorum.
Şimdilik bu son kitabında komiser Nevzat’ın maceralarına devam ediyoruz. Sanki her birinde ayrı bir maceranın anlatıldığı, çok sevdiğimiz bir TV dizisini izlemek ya da çok tutan bir filmin üçlemeye beşlemeye gitmesi gibi, biz son filmdeyiz. Nevzat komiser biraz daha yaşlanmış, ufak ufak emekliliği düşünmeye başlamış. Sevgilisi Evgenia’ya aşkı oturmuş ama ölmüş karısı Güzide ve kızı Aysun hep aklında. Yardımcıları Ali ve Zeynep komiserlerin aşkı da satır aralarında inceden veriliyor, ufak dokunuşlar, tatlı bakışmalarla. İyi ki de öyle yapılıyor, aralarda okura bir nefes oluyor, çünkü bu sefer konu daha bir ağır sanki, daha bir can yakıcı, daha bir güncel, daha bir bugün.
Çocuk tacizleri var bu kitapta. Çocukları taciz edenleri öldüren seri katil Körebe yıllar sonra tekrar ortaya çıkıyor ya da öyle sanılıyor. Katil ya da katillerin izini sürüyor Nevzat ve yardımcıları, biz de tabii. Bir yandan da Kurban kimdir?, Taciz edilen kadar eden de kurban mıdır?, Acılar nasıl travmalara dönüşür?, Bu travmalarla başa çıkamamanın sonuçları ne olabilir? Bu sonuçların haklı sebepleri olabilir mi? sorularını soruyor Nevzat, cevapları kafasından evirip çeviriyor, biz de tabii.
Sonra bir yan hikâye gelişmeye başlıyor. Tüm dünyayı etkileyip global bir sorun haline gelen göçmenler anlatılıyor. Suriyeli mülteci Medeni ve kayıp yeğeninin hikayesinde, bu büyük soruna başka bir taraftan bakmaya başlıyoruz. Yerlerinden yurtlarından olan bu insanların, ait olmadıkları ve asla ait hissetmedikleri topraklarda kaçamadıkları bir başka vahşet ve suça bulaştıklarını okuyoruz. Ali komiserin “Zenginsen yaşıyorsun, yoksulsan parça parça bedenini satıyorsun!” tümcesine organ kaçakçılığının ve buna mecbur bırakılan insanların tüm acısı sızıyor.
Göçmen kampındaki Ayber’in, iki sağlıklı çocuğunu yaşatabilmek adına, down sendromlu oğlunu organ kaçakçılarının eline teslim etmesi ve bunun acısını yüklenmesi, aklıma Sophie’nin Seçimi romanını getiriyor. Polonyalı göçmen Sophie, tıpkı Ayber gibi, üç çocuğundan birini Gestopa’ya teslim ederek toplama kampına, yani ölüme yollamak zorunda bırakılıyor ve ömrünün kalanında bunun ağırlığı altında eziliyor. William Styron’un bu romanı filme de çekilmişti ve Meryl Streep’in muhteşem oyunculuğunda bu acıyı iliklerimize kadar hissetmiştik. Ahmet Ümit’in kitabında, Ayber’in güzel gözleri ve düşük omuzları bu acıyı çığlık çığlığa haykırıyor.
Yaşı artık kemale ermeye başlamış Nevzat komiser, neredeyse dört yüz sayfa boyunca hayatı, suçun nerede başlayıp nerede bittiğini, adalet denen terazinin dengede kalabilmesi için, kefe ağırlıklarının nasıl konması gerektiğini sorguluyor, biz okurlar da tabii. Canı çok yandığında Evgenia’sının yeşil gözlerine, aşk dolu kollarına sığınıyor. Aşk acıyı geçirmiyor ama hafifletiyor. Tacize uğrayan çocukların, organ kaçakçılarının ameliyat masasında kalan kimsesiz göçmenlerin hikâyelerini okudukça bizim de çok canımız yanıyor. Biz de sığınacak kucaklar arıyoruz.
Siz hiç kırlangıç çığlıklarına kulak verdiniz mi? Göç eden kırlangıçlar, hedeflerine ulaşabildiklerinde, uzun göç yolu buyunca kaybettikleri eşlerinin, çocuklarının, arkadaşlarının yasını tutar, bunu da işte o çığlıklara yüklerlermiş. Yani duyduklarımız tatlı kuş cıvıltıları değil, acı dolu çığlıklarmış.
Bir Shakespeare oyunundan alıntı yapılıyor romanın bir yerinde: “Cehennem boşalmış, şeytanlar aramızda!” Shakespeare yüz yıllar geçse de güncelliğini koruyor. Gerçekten de şeytanların aramızda olduğunu düşündürecek olayların yaşandığı bugünlerde, Ahmet Ümit’in şimdilik bu son romanı çok can yakan iki konuya parmak basıyor. Kırlangıç çığlıklarındaki acıları gerçekten duyabildiğimiz, başkalarının da acılarını hissedebildiğimiz günlere ulaşabilmek adına, bu kitabı okumak bir adım olsun…
![]()
|
Okuma önerisi!![]() Ayşegül Gezgin’in incelemesi; “Masal Masal İçinde“ Masal Masal İçinde; Ahmet Ümit’in akıcı dili ve temiz türkçesi ile masaldan masala sürüklenmeyi vaat ediyor okuyucuya bu güzel kitap. |
- Flaubert’ten Üç Öykü - 26 Nisan 2020
- KIRLANGIÇ ÇIĞLIĞI - 25 Ekim 2019
- BARBARIN KAHKAHASI - 25 Ekim 2019