Feride Cihan Göktan 
Emily Dickinson şiirini yolda yürürken okuyan akademisyen Bluma Lennon’un bir arabanın altında kalıp ölmesi ile başlıyor kitap.
Bir kitabın içine girip orada yaşamak ister miydiniz? Ömür boyu sevdiğiniz kitapların sayfaları arasında gezinmek, şiir mısraları ile beslenmek, daha derin düşünmek, sevdiğiniz roman kahramanları ile sohbet etmek ve arada bir çocukluğunuzda okuduğunuz masal kitaplarını ziyaret edip hayallerinizi yeni baştan keşfetmek…
Bu yazdıklarımın kitap severler için hiç de fantastik bir kurgu gibi gelmediğini biliyorum. Çünkü bir kitapsever için sevme derecesine göre kitaplar hayatlarının içindedir zaten. Özenilen gıpta ile bakılan bir aşktır çoğu kere bu kitap sevgisi. Bazen tutku hatta delilik seviyesine varan..
İşte bu okuduğum kısacık kitap o tutkulu kitap aşıklarını anlatıyor. Emily Dickinson şiirini yolda yürürken okuyan akademisyen Bluma Lennon’un bir arabanın altında kalıp ölmesi ile başlıyor kitap. Kadını öldüren şiir tutkusu muydu yoksa basit bir trafik kazası mıydı? Şiir tutkunları, şiirin insanı kendinden geçiren o büyüleyici özelliğini bildiklerinden doğrudan şiiri suçlayacaklardır eminim. Kurgunun içindeki diğer kahraman Carlos Brauer, kitaplarla nefes alan bir bibliyoman. Öyle ki, kitaplarını sığdırmak için yatak odasını bile terk etmek zorunda kalmış ve buhardan bozulmasınlar diye sıcak banyodan vazgeçecek kadar delirmiş bir kitap tutkunu. O kadar çok kitabı var ki kendine kitaplardan bir ev inşa ediyor. Ne kadar gerçek dışı ve aslında ne kadar gerçek… Metaforik bir anlatımın bibliyoman gerçeği ile tam tamına uyuşması. Gerçeküstü bir olaylar zinciri okurken gerçeği algılamak. Arjantinli Carlos Maria DominGuez’in bir solukta keyifle okuyacağınız bu kısa romanının gücü işte tam buradan geliyor. İlginç kurgu hızla ilerlerken kitap okuma deliliklerinin çeşitlerini öğreniyorsunuz. Mesela Goethe okurken Wagner operası dinlemek veya Baudelaire‘i Debussy eşliğinde okumak gibi veya 19. yüzyıl romanlarının tutkunu olmak. Kütüphanedeki kitapların sıralanışındaki akla gelmez yöntemler ve daha bir çoğu… Siz haliyle kendinizin veya arkadaşlarınızın kitap ile ilişkilerini ve nelerin delilik sınırları içine gireceğini düşünüyorsunuz.
Sayfa aralarında Peter Sis’e ait sevimli çizgiler ve desenler var. Kimdir bu Peter Sis diye araştırınca çağımızın en büyük illüstratörü olarak gösterildiğini öğreniyorsunuz. Ayrıca bu kısacık roman boyunca geçen başka bir roman var. Yani roman içinde roman. Joseph Conrad’ın Gölge Hattı isimli kitabı. Tabii ki merakla bu kitabı da araştırıyorsunuz.(1) Eğer roman kahramanı gibi bir kitap delisi iseniz eminim bu kitabın peşine düşeceksiniz.
Arka kapakta bandrolün üstünde küçücük iki kelimelik bir yazı var. “Mutlu azınlığa!” diye. İçim burkularak geçen haftalarda KitapEki’nde yayınlanan Türkiye’de ortalama kitap okumaya 1 dakika ayrıldığı ve ihtiyaç listesinde kitap okumanın 235. Sırada yer aldığı haberini hatırlıyorum. Bu kitap gerçekten Türkiye gibi okuma fakiri bir ülkede mutlu bir azınlık için. Kitapları ile mutlu yaşayan küçücük bir azınlık için.
Düşündüren eğlendiren ve yeni şeyler öğreten kısacık bir kitap KAĞIT EV. Ayrıca ülkemin insanlarının kitaplara bu kadar uzak olmasının çaresizliği oturuyor yüreğinize …
Ek bilgi:
(1) Joseph Conrad’ın 1917’de kitap olarak basılan novellası Gölge Hattı ise yazarın Tayfun ve Falk adlı öyküleriyle birlikte Üç Deniz Öyküsü başlığı ile 2010 yılında Can Yayınları tarafından yayınlandı. Kitabın İngilizceden çevirisi Ayça Sabuncuoğlu’na ait.
|
Tıp doktoru ve akademisyen. İzmir'de yaşıyor.
- YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK - 18 Mart 2021
- Mahcubiyet ve Haysiyet - 7 Kasım 2020
- Martin Eden’i Okumak veya Okumamak - 22 Ağustos 2020
FACEBOOK YORUMLARI
One Comment
Kağıt Ev benim de keyifle okuduğum bir roman. Yazar, sözcüklerini deyim yerindeyse ekonomik kullanmış. Seda Ersavcı’nın tercümesi de kitaba değer katan en önemli unsurlardan biri. Cihan Göktan’ın tanıtım yazısı, her zamanki gibi yine “tam kıvamında”. Teşekkürler…