“Yaşamak ümitli iştir…” diyen Nazım’dan mülhem, kitap işi ümitli bir iştir. Çünkü hayatın tam ortasına, temeline ve dibine dair bir örmeyi ve kurmayı içinde barındırır.
Kitap elbette okur için yazılır. Çıkar çıkmaz, kitapçı vitrinlerinde yazarın kitabını görmesinin hazzını, keyfini anlatmanın yolu yok. Ya da matbaadan gelip daha dağıtıma girmeden paketi açmanın… Ancak, bunlar aslında “standart” kitap sürecine ilişkin görümümler. Başka bir deyişle, ana akıma giren kitap sürecinin görünümleri. Her şey bu denli “standart” değil.
Raflara girmeyen kitaplar
Ana akım kitap yolunun dışında ve hatta ana akımı oluşturan ana merkezlerin dışında da yoğun bir kitap dünyası vardır. Özellikle Anadolu’nun sayısız yerlerinde… Sanıldığından, düşünüldüğünden çok fazladır. Yereldeki bu çalışmalar, kitapla insanın bağının kurulması ve sürekliliği için çok önemlidir. Şunu da rahatça söyleyebiliriz; bu çalışmalar, ana akıma ve ana merkezlere okur kazandıran bir işleve de sahiptir. Bu kitapları raflarda görmezsiniz, çok satan listelerde adları yer almaz. Ama hepsi de “yerelden evrensele” sürecinin temellerinden biridir. Bu açıdan da önemlidir… Sadece kitaplar değil, dergiler de çok önemli bir özveri örneğidir bu biçimdeki çalışmalar.
Hayri Dev ve Karaman Kültürü kitabı…
Kitabın tam adı; “Çam Düdüğünden Unesco’ya HAYRİ DEV ve Karaman Kültürü”
Kitabın yazarı Dr. Özcan Özçelik. Özcan Özçelik bir hekim. Normalde, salt hekim olmak kişiyi bir “elit” veya “üst” konumda kılmaz. Dahası, kılmamalı. Kişi, insana, çevresine, ülkesine ve hatta dünyaya karşı yapıp ettikleri ile bir toplumsal konumlanışa sahip olmalı. Ama bizde ve bizim gibi pek çok ülkede sağlık hizmeti en pahalı bir mal/meta olduğundan, bu metaya sahip olanlar, kendilerini –sanki büyük bir doğallıkmış gibi- standart olarak “üst” olarak konumlandırırlar.
Bu standarda uymayan kişiler de var. Ne mutlu bize ki iyi var… İşte böyle standarda uymayan bir kişi de Doktor Özcan Özçelik. Kendisi bu standarda uymamayı, yukarıda kitapların dolaşım süreci için yazdığımız standartlara da uymayarak ikiye katlıyor! Yani, kendi olanakları ile bastırdığı kitabı, yine kendi olanakları ile okura ulaştırmayı seçiyor. Piyasanın, kültür endüstrisinin ve tüm “ana” akımların, “pazarın” dışında. Ama hayatın tam içinde…
Dr. Özcan Özçelik, hekimliği bir fırsat ve “üstünlük” olarak değil, tamamen ve olması gerekene en uygun biçimde, insana hizmet anlayışıyla yapıyor. Her gün, yorulup üşenmeden Çameli’yi köy köy dolaşıp, hastalara, yaşlılara sağlık dağıtıyor, ümit veriyor. Yaptığı bu iş zaten başlı başına övülesi bir insani durumdur. Ancak Dr. Özcan Özçelik, yaşadığı coğrafyanın her şeyinden kendini sorumlu tutan bir bilinçle, gördüğü, duyduğu, dokunduğu yerel kültürel değerleri, bilgiler topluyor. İşte, bu toplamdan sonuçta, ortaya “ Hayri Dev vbe Karaman Kültürü” kitabı çıkıyor. Biliyorum ki bu kitap, elindeki hazinelerden sadece görünen küçük bir bölümüdür. Bir yerel tarih, sözlü kültür çalışması olarak kaydelenlerin, kitap olarak kalıcı hale gelmesi, koruma zırhına kavuşması çok güzel bir sonuç.
Kimdir bu Hayri Dev?
“1933’te Denizli İli, Çameli ilçesinin Gökçeyaka köyünde doğdu. Yoksul dağ köyünde, yürümeye başladıktan kısa bir süre sonra ailenin en önemli mal varlığı olan birkaç keçinin peşine düştü. Dağlarda yankılanan yanık kaval sesine, düğünlerde dinlediği üç telli saza gönül verdi Hayri Dev. Hiç okula gitmemiş. Üç telli sazı, çam düdüğünü hiç bırakmadı. Evlerde yarenlik yaptı. Düğünlerde insanları eğlendirirdi. Ormanda, dağlarda çobanlar için çaldı, söyledi.” (s.168) Sonra 1992’de, Fransa’da yaşayan, Acıpayamlı büyük usta Talip Özkan yoluyla bağlamayı duyan bir Fransız, Jerome Cler, Türkiye’ye geldi. Hayri Dev’i bir dağ köyünde buldu. Belgeselini çekti ve dünyaya tanıttı. Ama Hayri Dev hala kendi köyünde, kendi doğallığında yaşamakta. 2008 yılında UNESCO onu “Yaşayan İnsan hazinesi” listesine aldı… Hangimizin ondan haberi var?
Dr. Özcan Özçelik, Hayri Dev’le birlikte, onu yetiştiren Çameli/Karaman Yörük kültürünü, yöre kişilerini, yöresel özellikleri birlikte tanıtıyor kitabında. Karaman kültürü diyoruz, çünkü Çameli’nin 1953 yılına kadar adı Karaman. Adın kaynağı da Karamanoğulları. Biz Karamanoğullarını unutsak da, resmi tarih asla unutmaz. 1953’de adı Çameli olur ki, bu da ayrı bir bahistir! Çameli adı da güzle bir adlandırmadır elbet. Ve ülkemizin olağanüstü güzellikte bir yeridir ayrıca…
Ülke ve dünya çok zor bir dönemeçte. Çok büyük sorunlar yaşanmakta. Küçük bir yerleşim yerindeki bir sözlü tarih ve yerel kültür çalışmasını içeren bir kitap, bu büyük resimde yine de önemli. Çünkü sel gidip kum kalınca, elde kalan şeylerden, temel ve yaşamsal gereçlerden biri de kitaplar olacaktır. Yazmak, durmaksızın yazmak ve kitap uygarlığını yükseltmek çok önemli. Her yerde ve her zaman. Hoş, Özcan Özçelik’in kitabına belki kolay ulaşamayacaksınız. Çünkü kitapçılarda değil, Yörük şenliklerinde, kültürel etkinliklerde bizzat kendisinden edinmeniz mümkün. Olsun, kayda alındıysa, basıldıysa, artık kitap uygarlığının bir parçası olmuştur.
- Çam Düdüğünden UNESCO’ya Hayri Dev ve Karaman Kültürü
- Yazar: Dr. Özcan Özçelik
- Tür: Yerel Kültür – İnceleme
- Baskı Yılı: Kasım 2014
- Sayfa Sayısı: 176 Sayfa
- Yayınevi: Kendi Yayını
- Azerbaycan Şiiri ve Çağdaş Bir Derviş, İbrahim İlyaslı - 1 Kasım 2018
- Paslı Bir Kelime; Umut - 15 Eylül 2018
- Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi - 1 Eylül 2018
FACEBOOK YORUMLARI