Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın Umberto Eco ve Jean-Claude Carrière’nin birçok önemli meseleyi masaya yatırdıkları konuşmalarından oluşuyor.
Kitaplardan kurtulmak çağlar boyunca pek çok kişinin, kurumun ve iktidarın arzusu olmuştur. Televizyon, bilgisayar, internet, akıllı telefonlar sayesinde artık iktidarda kitapları yakmak çabasına bile girmiyorlar artık; tüm bunların egemenliği kitaba üstün geldi. Hatta kitabın biçimi dahi bu yeni teknolojilerle beraber değişti; sesli kitaplarla insanlar trafikte ya da yürürken dahi kitaplarla etkileşim halindeler veya elektronik kitaplarla artık yanlarında hiç kağıt taşımadan kitaplara ulaşabilir konumdalar. Peki bu durumlar ve yenilikler bireylerin kitaplarla olan ilişkisini nasıl etkiledi? Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın tam da bu ve bunun gibi kitap ve kitabın varoluşuna dair bir ton sorunu derinlemesine bir şekilde açımlıyor. Tüm kitap tutkunları (veya bibliyofiller) için vazgeçilmez bilgiler sunuyor dehlizlerinde.
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın bir söyleşi kitabı. Avrupa’nın önde gelen iki yazarı (ve tabii ki daha bir çok şeyi) Umberto Eco ve Jean-Claude Carrière’nin Jean Philippe de Tonnac yönetiminde yaptığı söyleşilerin derlenmiş bir hali. Umberto Eco bildiğiniz gibi geçen haftalarda öldü. Kendisi çağdaş edebiyatın en önemli yazarları arasında gösterilebilir. Özellikle Gülün Adı ve Foucault’un Sarkacı romanlarıyla bu titri gerçekten de hakeden birisi. Ama kendisi esas olarak bir Ortaçağ uzamanı ve göstergebilimcidir. Yazdığı romanların derinliği ve ayrıntılılığı onun bu bilimsel arkaplanından geliyordur belki de. Jean-Claude Carrière ise Fransa sinemasının en önemli simalarından birisi, bir senaryo yazarı olarak yazdığı metinler Fransa ve dünya sinemasının bel kemiğini oluşturmakta.
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın bu iki önemli ve birikimli kültür insanının daldan dala atlayan konuşmalarından oluşuyor. Kitap içerisinde o kadar çok konu, tema, mesele, hikâye var ki hepsine burada değinmemize imkân yok. Yapabileceğim tek şey en belli başlı olanlarına değinip, sizi meraklandırmak. Ve tabii en kısa sürede kitabı okumanızı sağlamak.
Kitabın en önemli meselesi adından da anlaşılabileceği ve benim de girişte belirttiğim gibi “kitap yok oldu mu?”, “yoksa olacak mı?” ya da “artık başka bir şey mi olacak?” sorunu etrafında dönüyor. Her iki yazarında bu sorulara verdiği yanıt çok net: “Hayır!” Eco’nun bu konudaki fikri kitabın gelebilecek en mükemmel şekle gelmiş olduğu yönünde. Eğer kitabı daha da geliştirmeye kalkarsanız artık elinizdeki şey bir kitap olmaz. Tıpkı tekerlek, makas ya da kaşık gibi. Bir kaşıktan daha mükemmel bir kaşık üretilemez. Kitabın elektronik ortamdaki biçimleri konusunda ise daha çok yeni bir teknoloji olduğu için temkinliler (kitabın orijinal baskısı 2009 yılı olduğunu göz önünde bulundurmalıyız). Bu tür elektronik nesnelerin enerjiye ve dolayısıyla elektiriğe bağımlılığı kafalarında soru işaretleri oluşturuyor. Hatta kitabın bir yerinde, belki bilimkurgu senaryosu olarak görülebilecek şekilde bir kurgu oluşturuyorlar ve eğer bir enerji kıtlığı yaşanır ise elimizdeki elektronik verilere ve kitaplara ulaşmada sorunlar çıkabileceğine değiniyorlar. Bu kısımdaki ilginç bir düşünce ise internet çağının alfabeye ve yazıya televizyon çağına göre daha fazla bağlı olduğu düşüncesi. Bunun üzerine düşünmemiştim açıkçası ama düşününce internette görsel veya video gibi unsurlar fazla olsa da yazının da televizyona göre daha fazla yer bulduğu bir gerçek (mesela bu internette okduğunuz bir yazı nihayetinde).
Yazarların elektronik veri depolama biçimlerine getirdikleri eleştiri ise sadece enerji gereksinimi değil. Teknolojideki inanılmaz hızlı gelişmelerin bir önceki unsurları etkisiz hale getirmesi. Mesela bundan sadece otuz yıl önceye ait bir disket bulsak (disketin ne olduğunu hatırlarız umarım) ve onu çalıştırmak istesek, bunu şu andaki kişisel bilgisayarlarımızla asla yapamayız. Çünkü artık bilgisayarlardan disket sürücüler kalktı. Ya da eski işletim sistemlerinden birinde yapılanmış bir veriye asla ulaşamayız (MS-Dos’u hatırlayan var mı?). Bugün aynı şey CD ve DVD’lere yapılmaya çalışılıyor. Eskiden tüm bilgisayarlarda mevcut olan sürücüler bugün artık yok ya da olsa bile kullanılmıyor. Bugün verilerimiz ya harici veya dahili belleklerde ya da tümüyle internet ortamındaki bulut denilen saklama ortamlarında. Bundan sonra ne olacağını bilemiyoruz. Belki de günümüzde kullanığımız teknolojileri de gereksizleştiren bambaşka bir teknoloji gelişecek. İşte yazarlar bu halen olgunlaşmamış veri depolama biçimlerinin yanında kitabın biçim olarak mükemmeliğe ulaştığını savunnuyorlar. Bu açıdan bakınca haksız da sayılmazlar.
İki yazarın kitap boyunca dönüp dolaşıp tartıştıkları konu ise kültür birikimizi sağlayan kitaplar ve diğer nesnelerin hangilerinin yok olmaktan kurtulduğu ya da kurtulamadığı meselesi. Eco için bu konu zaten çok önemli zira Gülün Adı romanının ana konusu Aristoteles’in gülmeye dair yazdığı ve bilinen son nüshasının olduğu kütüphanenin yanması üzerine kurulu. Her iki yazarda bu tür eleme yöntemlerinin zorunlu olduğunu söylüyorlar çünkü kültürü oluşturan şeyler üretilmiş ürünlerin hepsi olamaz. Voltaire’nin ya da Diderot’un yazdığı trajedilerin hiç birini bugün okuyamıyoruz çünkü günümüz koşullarına uygun yazılmamışlar ve evrenselleşmemişlerdir. Ama buna karşılık her ikisinin de felsefi yazıları halen okunmakta. Kültürel birikim de bu şekilde zaman zaman yangın, deprem gibi doğal felaketlerle zaman zaman da evrensel olamama veya beğenilmeme gibi sebeplerle günümüzde okunmuyor ya da okunamıyor.
Her kitap meraklısının, her kültürü vaya insanı merak eden kişinin okuması gerekiyor bu kitabı. Yazarlar sizi zamanda ve mekânda öylesine yolculuklara çıkarıyorlar ki tadı damağınızda kalıyor.
- Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
- Yazar: Umberto Eco, Jean-Claude Carrière
- Çevirmen: Sosi Dolanoğlu
- Yayıncı: Can Yayınları
- Yayın yılı: 2010
- Bir Sosyalist ve Feminist Olmaya Doğru Acılı Bir Yol: Yeryüzünün Kızı - 20 Nisan 2016
- Kitaplardan Kurtulamayacağız - 9 Mart 2016
- Her Daim Karanlıkta Bir Sürgün: Drago Jančar’ın Kürek Mahkûmu - 1 Mart 2016
FACEBOOK YORUMLARI