Yalnız ölüm yalan söylemez, bizler ölümün çocuklarıyız: Kör Baykuş

Bazı kitapları tekrar tekrar okuyabilir üzerinde saatlerce konuşabilirsiniz. İnsana dair, hayata dair, gölgelerimize dair, o bilinmeyene dair kitaplardır böyleleri. İşte Sadık Hidayet’in romanı Kör Baykuş böyle bir kitap. Bir başyapıt.

Kitabı okudum. Kasvetli. Yalnız kasvet olsa ben geçiştiririm onu. Ama değil. Aklım ve ruhum birbirine karıştı gibi. Kalkıp toparlanayım ve kitabın konuşulacağı toplantıya gitmek için hazırlanayım dedim. Renkli bir şeyler giymek için kendimi zorladım. Kırmızı oje sürdüm ve kırmızı ruj. Biraz daha iyi hissetmek için. İyi ki hava güneşliydi de kitabın açtığı içimdeki o soğukluğa güneşin parıltıları da iyi geldi gibi. Bir de deniz kenarında olmak…

Sadık Hidayet. 1903-1951 yılları arasında yaşamış İranlı bir yazar.  Bu tarihlerin içinde ikinci dünya savaşı yılları var. Her aydın gibi o da bu savaşın yıkıcılığından nasibini almış. İran’ın baskı rejimi de bir yandan. Düşünen, hisseden, eleştirel bir beyne sahip olan her aydın gibi bu olumsuz şartlarda Sadık Hidayet de karamsarlığa dönmüş yüzünü

“Eski cesaretim kalmamıştı, güz gelince evlere doluşan sinekler gibiydim: kendi kanatlarının vızıltısından ürken, kurumuş cansız sinekler gibi. Bir süre birbirlerine sokulmuş hareketsiz dururlar, ama henüz sağ olduklarını hisseder hissetmez yılmadan kapılara duvarlara atarlar, çarparlar kendilerini ve odaya ölü gövdeleri düşer.” (Syf 65)

Bu küçücük kitabın öyküsünde hayal ve gerçek birbirine karışmış. Aslında yazar afyonkeş olan kahramanının şizoid düşüncelerinin gerçek hayatın katılığı ile nasıl delik deşik olduğunu ve hayal dünyasının ürettiği fantezilerini sere serpe anlatıyor. Ancak öyle bir anlatmış ki okuyucu olarak karşıdan bakamıyor tam tersine o girdabın içine siz de dalıyorsunuz. Hem de anlatılan şeylerin fantezi olduğunu, bir afyonkeşin ağzından anlatılan sanrılar olduğunu bilerek. Var mı böyle bir şey! Gerçekliğin ve hayaletin, zamanın ve mekânın birbirine karıştığı o çapraşık dünyanın içinden çıkıp tekrar tekrar giriyorsunuz. Sanki anlatılan bütün o kasvetli dünyayı siz yaşıyorsunuz gibi. Kısacık ama içi tıka basa dolu bu kitapta ana konu ölüm üzerine. Yazar, ölümün en büyük gerçek hatta dünya cehenneminden bir kurtuluş olduğunu kahramanın ağzından sıklıkla vurgulamış: yalnız ölüm yalan söylemez, bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır.“ (syf 69)

Kitabın afyon tiryakisi kahramanı geçinmek için kalemdan (kalemlik) üzerine minyatür çizen sıradan bir acem ressamı. Ve kendisini söyle tarif ediyor: Hayatım bana çok gayri tabii, çok silik ve inanılmaz görünüyor, şu anda  kullandığım kalemdanı süsleyen resim gibi. (syf 71)

Kör Baykuş tüm satırlarında sayfalarca satır arası olan defalarca okunabilecek bir kitap. Çok etkileyici. Tıpkı çok etkin bir ilaç gibi. Mesela Kortizon. İki ucu bıçak. Kortizon nasıl ki çok dikkatli kullanılması gereken çok etkin bir ilaçsa, kanımca bu kitabı da öyle herkese al oku diyemezsiniz. Çok dikkatli olmalısınız tavsiye ederken. Eğer kişi hayatın girdabında kendini yenilmiş ve bitkin hissediyor ve hayatı negatif yönden sorguluyorsa ona hiç uygun değil. Hiç uygun değil. Depresyonda bir kişinin asla okumaması gereken bir kitap. Diğer bazı okuyanların içi daralabilir, bazıları başka düşüncelere dalabilir, bunaltabilir ama mıh gibi saplanır beyninize. Elinizden atamazsınız. Kısaca etkileyici ve tehlikeli bir kitap. Yani o ince çizgi hayat ve ölüm arasındaki ince çizginin veya delilik ve normallik arasındaki o ince çizgiyi size aştırabilecek bir kitap.  Aman dikkat!

Bazı kitapları tekrar tekrar okuyabilir üzerinde saatlerce konuşabilirsiniz. İnsana dair, hayata dair, gölgelerimize dair, o bilinmeyene dair kitaplardır böyleleri. İşte Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u böyle bir kitap. Bir başyapıt.

  • Kör Baykuş
  • Yazar: Sadık Hidayet
  • Çeviri: Behçet Necatigil
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 24. Baskı / Ocak 2018
  • Sayfa Sayısı: 94 Sayfa
  • Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

 

Okuma önerisi!

Bozkırkurdu – Hermann Hesse

Feride Cihan Göktan’ın incelemesi; “Bozkırkurdu Dans Eder mi?
yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ

Hepimiz içimizdeki derin düşünceli, kaygılı, oldukça üzgün ve kendini yalnız hisseden kurttan uzaklaşmalı ve bu kısa süreli dünya yolculuğumuzu coşkularımıza ket vurmayarak, en neşeli hale getirmeye çalışmalıyız. Bozkırkurdu dans etmeli. Başka türlü olmaz.

Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Gördüğü ilgi Ercan Kesal’ı şaşırtıyor.

Read Next

Zaman Sarısı

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *