Bilim-kurguyla birlik olup sizi ürkütecek öyküler Pusova’da merakınızı dürtüp uyandıracak, irkilmeyle okuma isteği arasında bırakacak…
İstanbul her şeyin şehriydi, aynı zamanda da hiçbir şeyin.
Ressam bir adamın kızı olarak parayla ilişkim kendim kazanmaya başlayana kadar minimum düzeyde olmuştu. Haliyle çocukluk ve ergenliğimde tatillerimiz de bir kere dışında mecburen evde geçti. Babamın böyle aktivitelere pek ilgisinin olmaması da etkilidir ama sonuç olarak bütün yazı evde geçirmek zorunda kalınca insanın yapabileceği -bence- en iyi aktivite kitap okumak oluyordu. Hâlihazırda yapmayı en çok sevdiğim şey olduğundan bundan şikâyetçi olmadım hiç. Kendi paramı kazanmaya başladığımda gezme işinin acısını olabildiğince çıkarmaya çalıştım, o ayrı. Ergenliğimi geçirdiğim yazlarda en çok okuduğum yazarlardan biri de Stephen King idi. Korku edebiyatının bir hayli üretken ustalarından biri olan bu yazarın kitaplarını sabah başlayıp akşama bitirdiğim çok oluyordu. Bütün günü yatak tepesinde kendimi kaybetmişçesine okuyarak geçirdiğim için annem yatağın o bölgesinde çukur oluşturduğumu bile iddia ederdi. Akşam olup da kitap bittiğinde, gece karanlığında tuvalete yusuf yusuf korkarak giderdim ama okumadığım bir kitabını gördüğümde üstüne atlamaktan da geri duramazdım.
Çünkü uçuruma öyle dimdik bakarsan o da sana bakar. Sen onu içine çektikçe o da seni içine çeker.
Neredeyse her tür gibi korku-gerilim edebiyatıyla ilişkim de böyle bir bağlanmaydı işte. Büyüdükçe başka başka türlere daha ağırlık verdiğim oldu ama korku edebiyatına sevgim azalmadı. Galip Dursun kitabı Pusova’yı bana hediye ettiğinde (buradan tekrar teşekkürlerimi göndermek isterim) türünün korku edebiyatı olduğunu bilmiyordum doğrusu. Ama Galip’i tanıdıkça ve bu türe verdiği emekleri öğrenince daha kitabı okumadan anlamış oldum. Aslında bilgisayar programcılığı alanında eğitim görmüş olan Galip Dursun 2003 yılından itibaren Gölge e-dergisine “Korku ve Gerilim” türlerinde yazar ve yayın yönetmeni olarak katılmış. Çeşitli dergilerde makale ve öyküleri yayınlandıktan sonra ilki 2006, ikincisi ise 2013 yayınlanan Anadolu Korku Öyküleri seçkilerini yayına hazırlamış. 2016 ya geldiğinde ise sadece kendi öykülerinin toplandığı Pusova kitabı çıkmış ortaya.
Gerçekte paranın üstündeki yüz kurnaz Odysseus’un iffetli karısı Penelope’yi baştan çıkaran Hermes’in çirkin oğlu Pan’dan başkası değildi. O, çocuğun karşısına geçmiş, flüte üflediği nağmeleri keyifle dinlerken kendinden geçen küçük adamın ta kendisiydi.
Bazı kitapların atmosferi daha ilk sayfalardan itibaren gözünüzün önünde canlanır ya, Pusova’da da bana öyle oldu. Kitaptaki neredeyse bütün öyküler gece, zifiri karanlıkta geçiyor. Bazen sokak lambalarının soğuk ışığı ve yoğun sis, fonu oluşturuyor. Bu da öykülere iyice kaptırmanızı sağlıyor. Galip, mitolojinin kahramanları kadar kendi yarattığı doğaüstü canlıları da karakter olarak sunuyor siz okuyuculara.
Bir zamanlar Zincirlikuyu’nun olduğu yerden geçiyorduk. Zeki’nin kiracısı yan camdan yansıyan, yıkılmış Boğaz Köprüsü’nün merkezinde olduğu tozlu kartpostala bakmak için arabayı kenara çekti.
Bir kısmı elli sene kadar sonrasını anlatan öykülerde gelecek pek de parlak görünmüyor Galip Dursun’un gözünden baktığınızda. Öykülerin genellikle geçtiği şehir olan İstanbul’un simgesi bazı yapılar yıkılmış, yıpranmış ve terkedilmiş bir şekilde karşınıza çıkıyor, tıpkı felaket filmlerindeki gibi. Acaba? diye düşünmeden edemiyor insan, acaba gerçekten bu hale gelir mi bu şehir? Kim bilir…
Günlerce sürecek sorguda bu işin uzmanı polislerin, koklayıcıların, aklına, ruhuna ve hatıralarına girip bir açık bulmasından değil, bulamadıkları zaman her şeyi öylece darmadağınık bırakıp gitmelerinden, bir daha hiçbir şeyi doğru düzgün hatırlayamamaktan, ömrünün geri kalanını beyin hasarı nedeniyle bir insandan çok bir bitki gibi yaşamaktan korkuyordu.
Zaman zaman bilimkurguyu da misafir eden öyküleri okurken bazılarının daha devam etmesini istedim. Her ne kadar karamsar yapıda olsalar da okumayı çekici kılan sürükleyici ve merak uyandırıcı olay örgülerinin etkisiyle, öykü olarak ilginç gelmelerine rağmen roman olsalar keşke dediğim oldu.
Her şeyin birbirine bağlı olduğu, C kanalı üzerinden beyin taramasının sokak kameralarının yerini aldığı, etrafını saran duvarların ya da içine çektiğin havanın bile kulağı olduğu bugünlerde yaptığı işe şaşırıyordu.
FABİSAD – Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği üyesi olan Galip Dursun aynı zamanda 2014 yılından beri Işın Beril Tetik ve Demokan Atasoy ile birlikte Gerisi Hikâye isimli bir podcast / yayın serisini hazırlıyor. Özellikle korku ve gerilim türünü inceleyen bu yayın serisinde edebiyattan sinemaya her alanı araştırmaya, örnekler sunmaya gayret ediyorlar ve gerçekten eşi az bulunur bir çalışma çıkarıyorlar ortaya.
Sadece sen görmedin ya da duymadın diye bir şeyin var olmaması mümkün mü?
İthaki Yayınları‘ndan çıkmış olan Pusova, içinizi ürpertirken kafanızı karıştıracak, geleceğe bakışınızı sorgulatacak, aklınıza gelmeyen yaratıkların var olup olmadıkları konusunda sizi düşündürecek. Bütün bunlara rağmen okuduğunuza memnun olacak ve Galip Dursun’un yeni kitabının çıkmasını isteyecek, merakla bekleyeceksiniz.
“Dünyanın son kullanma tarihi geçti, ben halen nelere bakıyorum yahu!” diye söylendi.
Not: Sitemizde Galip Dursun ile yapılmış söyleşileri incelemek isteyenler için linkler buradadır.
- Pusova
- Yazar: Galip Dursun
- Türü: Öykü
- Baskı Yılı: Nisan 2016
- Sayfa Sayısı: 166 Sayfa
- Yayınevi: İthaki Yayınları
- EĞİTİM HAKKIMIZ SÖKE SÖKE ALIRIZ - 6 Haziran 2022
- Zeka mı? O da ne? - 3 Ağustos 2018
- Taşkafa; İdil ve inatçı dedesi… - 20 Nisan 2018
FACEBOOK YORUMLARI