Lizbon’un Son Kabalacısı

1507 Avrupa’sının Portekiz’inde insanlığın nasıl can çekiştiğini okudum “Lizbon’un Son Kabalacısı”nda. Din ne ister? Sorusuna verilecek cevapların en iyi 404 sayfa tanımı.

‘’Artık Tanrı’nın varlığı değil, yokluğu insanlara güvence veriyor. Çok tuhaf ama gerçek‘’

Bir şeyler üzerine yazmayalı kaç zaman geçti bilmiyorum. Son kelam ettiğim süreden şu zamana kadar olan arada bir çok kitabın sayfasını çevirdim. Belki iç dünyamın huzursuzluğu belki de kafkavari ısırıkları hissetmediğimden pek yazmak gelmedi içimden. Varoluş sancıları içinde kıvranan ruhun, beden içerisindeki çırpınışıyla adımlamaya çalışmak zorunda kaldığım bir şehrin, boğuk basık ve kimsesiz havasında aynı zamanda nefes almaya çalışıyorum. Ekranları karartım çok önceleri. Ne de iyi etmişim. Bir odadan diğerine bile çok rahatlıkla ulaşabiliyor nefret söylemleri. Ey insanlık siz kimsiniz?

Kendini ait hissetmeme durumu bu günlerde mekandan çok zamansal bir evrimin içerisinde. Çok daha fazla insanın hayatına ortaklık ettikçe sayfalar arasında günümüzün şartlarını, kötünün tarihsel evrimini ve insanlığın acıya karşı aldığı tutumun hayatta kalmak adına nasıl duyarsızlaştığını görebiliyorum. 1507 Avrupa’sının Portekiz’inde insanlığın nasıl can çekiştiğini okudum ‘’Lizbon’un Son Kabalacısı ‘’nda. Din ne ister? Sorusuna verilecek cevapların en iyi 404 sayfa tanımı.

‘’Sayfalar arasında can çekişen Tanrı’nın çığlıklarını duyabiliyorum‘’

Dindar bir kabalacı olan Abraham ve yeğeni Berekiah Zarco’nun kısa hikayesini konu alıyor kitabımız. Zimler, karakterler aracılığıyla her ne kadar mazlumun yanında olmaya çalışsa da; korumaya çalıştığı şeyin tanrının kendisi olduğunu okuyucuya hissettiriyor. Kıyımın betimlendiği mide bulandırıcı pasajları bu kadar ciddi ve okuru kendiyle yüz yüze bırakacak şekilde kaleme alan yazarın diğer yandan Kabalist öğretinin saflığını Zarco’nun kendisiyle ispat etme çabası başka şekilde ifade edilemez. Toplumun köklerine ekilen kinin dinin salt kendi özelliği olduğu bir gerçek. Fakat her ne kadar Tanrı meselenin dışında tutulup bir kurtarıcı misyonu taşısa da, ‘’Artık Tanrı’nın varlığı değil, yokluğu insanlara güvence veriyor. Çok tuhaf ama gerçek‘’ cümlesini düşünmeden edemiyorum. Zimler de bu fikri tam olarak kafasından atamamış olacak ki dönemin en önemli Kabalacısı Abraham ustanın tek öğrencisi yeğeni Zarco serüven boyunca Tanrıyla bir çatışma içinde. Kazananı olmayacak bir çatışma! 

‘’Katil Kim?‘’

Abraham dayının ölümü ile sarsılan Zarco’nun mücadelesi çok erken başlıyor. Zarco’yu daha iyi anlamamız için Abraham dayıyı tanımak adına biraz daha zamana ihyacımız vardı. Benim açımdan kurgunun aklımda bıraktığı en önemli boşluktu. Birlikte oldukları süre Kabalist öğretilerin ön plana çıktığı repliklerle sınırlı. Dayı yeğen ilişkisinden daha çok Üstat ve talebe ilişkisi var aralarında. Bu sebepten katilin peşine düşen Zarco’nun mücadelesini dayı sevgisinden daha çok bir dinsel emir çizgisinde takip ediyoruz. Her ne kadar yer yer duygusal yönü ağır bassa da temelinde din var. Mücadeleyi renkli kılan kısım Zarco’nun yanında duran ve kendisine her konuda yardımcı olan dilsiz Müslüman Farid. Tek ortak özellikleri ikisinin de sünnetli olması. İlk karşılaşmada size çok önemsiz bir detay gibi gelebilir. Romanın sayfalarını çevirip, iyi ve kötüyü ayırırken penis kontrolü yapan dindarları gördükçe işin ehemmiyetini daha iyi anlayacaksınız. Çünkü eğer sünnetliyseniz, bağırsaklarınızın dışarı çıkarılması ya da şehrin ortasına kurulmuş devasa bir ateşte kendinize yer bulmanız içten bile değil.

Müslüman Farid dilsiz ve roman boyunca hastalıkla mücadele ediyor. İçinde bulunduğu rahatsızlıklara rağmen Zarco’yu bir an olsun yalnız bırakmıyor. Ateşin onu yakmaması önemli bir detay. Sebep politik. Hristiyan topluluk tanrılarının emirlerine bir yere kadar cevap verebiliyor; müslümanlara dokunamıyorlar. Dünyaya Osmanlı Emperyalizmi hakim. Biliyorlar ki Lizbon’da ölen bir Müslüman için, balkanlarda ya da Konstantiniye’de binlerce Hıristiyan ölebilir. Önemli bir detay…

Anlayacağınız sosyolojik birçok meseleye de pozitivist cevaplar veriyor yazarımız.

Polisiye tadında, bir tarih romanından fazlası var ‘’Lizbon’un Son Kabalacısı’’ nda. Katil kim? Siz karar verin. Ben buldum…

Genel olarak eser hakkında okuyucuya bilgi vermek gerekirse;

‘’1507 yılının Lizbon sokaklarında kana susamış Hristiyanlar karşılarına çıkan her Yahudi’yi öldürmektedir. Din değiştirilmeye zorlanan (ki bu da onları kurtarmıyor) ve uymayanların domuz diye çağırıldığı ve ateşe atılarak öldürüldüğü bir dönemde gizli bir tezhip ustası ola Abraham evinde ölü bulunmuştur. Yeğeni Berekiah’ın katilin peşinde İstanbul’da son bulan macerasını konu alan eser, muazzam bir maceraya sürükleyecek sizi.‘’

İyi okumalar dilerim…

  • Lizbon’un Son Kabalacısı
  • Yazar: Richard Zimler
  • Çeviri: Aylin Ülçer
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 5. Baskı – Ocak 2008
  • Sayfa Sayısı: 408 Sayfa
  • Yayınevi: İletişim Yayınları
Aydoğan Melih Horasan
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Sabahattin Ali’nin Kırlangıçlar’ı genç okurlarla buluşuyor.

Read Next

HATA DİYE BİR ŞEY YOKTUR!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *