Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu

Yozlaşmış bir ülkede yaşanan cinayeti çözmeye çalışırken kendi geçmişiyle, özüyle ve atalarıyla yüzleşen Lupita’nın hikayesine davet ediyorum sizi.

“Her şeyin nedenini, niçinini bilmeyi. İnsanları şu ya da bu şekilde hareket etmeye iten gizli sebepleri öğrenmeyi. En fazla merakını çeken şey de, insanların neden adaletsizlikler karşısında, yolsuzluklar karşısında, yasadışı durumlar karşısında ses çıkarmadıklarını öğrenmekti.”

Başarabilir miyim bilmiyorum ama bu dünyada görmek istediğim bir kaç festival, bayram var. Hintlilerin baharın gelişini her yere rengârenk boya saçarak kutladıkları Holi festivali, en büyüklerinden biri New Orleans’ta olan Mardi Gras karnavalı, Brezilya’nın Rio Karnavalı gibi. Latin Amerikalıların da kurukafa şeklinde maskeler takmış ya da makyaj yapmış insanların ve iskelet kukla/bebeklerin olduğu Ölüler Gününü merak ederim.

Laura Esquivel’in Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu kitabının kapağını görünce atlamam bu yüzden oldu. Festivaldekiler gibi boyanmış bir kurukafa resmi olan kırmızılı yeşilli kitap beni kendisine çekti –kitap kapaklarının etkisine inanan biriyim- ve elime alınca bir zaman önce okuyup çok sevdiğim Acı Çikolata adlı kitabın yazarının yeni eseri olduğunu okudum. O zaman daha da ilgimi kazandı. Böylece heyecanla aldım kitabı.

“Milletvekilleri ve senatörler sabahın kör karanlığından yararlanıp enerji reformlarını alelacele onaylamış, ülkenin doğal kaynaklarını yabancı şirketlere peşkeş çekmek için alçakça, ödlekçe ve rezilce hazırlanmış anlaşmalara varmış olsalar da, henüz göze görünmeyen ama çok geçmeden semeresini verecek olan yepyeni tohumların ekilmekte olduğu ve bu tohumlardan yepyeni fikirlerin, yeni organizasyonların, başka türlü bir kardeşliğin doğacağı farklı bir Meksika’nın var olduğunu keşfetmişti Lupita.”

Bu şekilde başladığım yazı geçen hafta gerçekleşen iktidar kapışmaları yüzünden yarıda kalmıştı. Herkes gibi benim de moralim çökmüş, umutsuz ve şaşkın kalakalmıştım. Sonra masamda kitabı gördükçe aslında olan bitenin tam da öncesinde bu kitabı okumuş olmam benim için iyi oldu diye düşündüm. Birçok ülkede olduğu gibi Meksika’da da geçerli olan yolsuzluk, adam kayırmaca, adaletsiz uygulamalar, rüşvet vs gibi yakından tanıdığımız kavramlar yan karakterler olarak bu kitapta yer almış ve bunlara rağmen bir umut ışıltısı yakalamış kahramanımız Lupita. Bu durumda neden umudu unutalım ki dedim kendi kendime.

“Çamaşır teknesinin adalet sistemi amansız ve demokratikti. Çamaşır yozlaştırılmaya fırsat vermiyordu. En kötü kirler bile, alçakça tasarlanmış çıkarlar araya girmeden, su ve sabunla temizlenebilirdi. Sonra da güzelce bir ütü yapıldı mı karmaşanın izi bile kalmazdı. Her şey yerli yerine otururdu.”

Daha ergenliğine yeni girmişken üvey babası tarafından tecavüze uğramış, kocasından dayak üstüne dayak yemiş, kazara kendi oğlunu öldürüp hapis yatmış, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile baş etmeye çalışan, kendine güveni yerlerde sürünen ve sevgiye aç bir kadın olan Lupita bulunduğu ilçenin belediye başkanının cinayetine tanık olur. Dalavereci, parasına para katmaya çalışan birçok yöneticinin aksine belediye başkanının halka yardımcı olmaya çalıştığına, dürüst bir devlet adamı olduğuna inanan Lupita bu cinayeti çözmeye çabalar. Ama başı beladan kurtulmaz.

“Ütü yapmak kafasını sakinleştiriyor, aklını başına getiriyordu, sanki kırışıklıkları gidermek ona göre dünyayı düzene sokmanın, otoritesini kullanmanın bir yoluydu. Onun gözünde kırışıklıkları açmak dertleri yok etmenin bir biçimiydi, bu sayede kırışıklık yok olup giderek düzene yol açıyordu, bu da her zamankinden fazla arzu ettiği bir şeydi.”

Lupita ütü yapmayı, kafayı çekmeyi, çamaşır yıkamayı, kendine acımayı, çıngar çıkarmayı, yün örmeyi ve iş işlemeyi, dans etmeyi, haklı olmayı, gökyüzünü gözlemlemeyi, yalnızlığı ve sessizliği, koşmayı, toprağı ekmeyi, korumayı, olaylardan sonuç çıkarmayı, soru sormayı, sevişmeyi seviyor ve kitabın bölüm isimlerini de bunlar oluşturuyor. Hem kısa kısa bölümlü oluşu hem de dramatik ama mizahla harmanlanmış dili bana Sevgi Soysal’ın Tante Rosa’sını hatırlattı ve daha çok sevmeme yol açtı.

“O zaman onu kurtaran şey örgü olmuştu. Hapishanede saplantılı bir örgücüye dönüşmüştü. Örgü örmek ona birleştirme, bağlama, bütünleştirme olanağı veriyor, attığı her bir ilmikle hayata ‘bağlanıyordu’. Bizleri birbirimize bağlayan ipler vardır. Bu yüzden de Lupita kafayı çektiğinde arkadaşlarından elini bırakmamalarını isterdi hep. Elini bırakırlarsa çekip gideceğini, hiçliğin içinde sonsuza dek yitip gideceğini bilirdi. Her şeyi ve herkesi unuturdu ya da sağduyusunu tümden kaybederdi.”

Neredeyse her tür kötülüğü yaşamasına rağmen yüreği iyilikle çarpan, haksızlığa, adaletsizliğe, kişinin özünden uzaklaşmasına karşı olan ve kitap boyunca yaptığı bütün hatalarını mazur görüp kucaklamak isteyeceğiniz Lupita’nın insanı ezmeden anlatılan hikayesini okumalısınız bence. Uzun yazılar yazmayı sevmeyen biri olarak bu kitapla beraber Acı Çikolata’yı da almanızı önerir ve umudunuzu kaybetmemenizi dilerim…

  • Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu
  • Yazar: Laura Esquivel
  • Çeviri: İnci Kut
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Haziran 2016
  • Sayfa Sayısı: 192 sayfa
  • Yayınevi: Can Yayınları
Perge Dündar
Latest posts by Perge Dündar (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Dünyanın Kan Topu Hali

Read Next

Cehennemde Cinayet

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *