
Bir kitabı ikinci defa okumak ve ikinci defa bittiğinde tekrar okumaya niyetlenmek. Daha keşfedemediğiniz, farkında olmadığınız daha dikkatli yeniden içinde dolaşmanız gerektiği hissiyatı veya düşüncesi. Çok beğendiğin bir yere tekrar tekrar gitme arzusu gibi. Bazı kitaplar böyle. Aynen Dog Solstad’ın Mahcubiyet ve Haysiyet’i gibi.
“Bir insanın elinden hayatı boyunca kendini kandırdığı şeyi aldığınız anda mutluluğunu da bitirirsiniz”
Bir kitabı ikinci defa okumak ve ikinci defa bittiğinde tekrar okumaya niyetlenmek. Daha keşfedemediğiniz, farkında olmadığınız daha dikkatli yeniden içinde dolaşmanız gerektiği hissiyatı veya düşüncesi. Çok beğendiğin bir yere tekrar tekrar gitme arzusu gibi. Bazı kitaplar böyle. Aynen Dog Solstad’ın Mahcubiyet ve Haysiyet’i gibi. Satır araları satırlarından daha çok. Bir macera kitabı değil, bir aksiyon kitabı değil, hayallerinizi zenginleştirecek fantastik bir kitap hiç değil. Ayrıca size hiçbir akıl da vermiyor. Tam aksine çok sıradan bir hayatın içine giriyorsunuz. Aynen kendi hayatlarımız veya çevremizdeki çoğu insanın hayatı gibi. Ancak Solstad bu sıradanlığın (hatta bu sıradanlığı sıkıcı rutin diye de tanımlayabiliriz) aslında ne kadar da olağanüstü farkındalıklara gebe olabileceğini olağanüstü güzel bir dil ile anlatıyor. Kendine bile yabancılaşmış sıkıcı rutin hayatların altında ne fırtınalar ne coşkular ne pişmanlıklar olduğunu. Her şey bir şemsiyenin taşlara çarparak kırılmasıyla başladı mesela. O geçirilen ufak bir sinir krizi ile artık yeter, eskisi gibi olmayacak demenin o coşkulu anı. Rutinin kırılma anı.
Roman kahramanı Elias Rukla. Oslo’da Fagerborg Lisesi’nde yirmi beş yıllık bir edebiyat öğretmeni. Mesleğini kendince en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Kurallara uygun bir eğitimin bütün şartlarını yerine getirmeye çalışan hani derler ya işinde gücünde akıllı uslu bir öğretmen. Ancak kurallar ve günlük yaşam standardı ile çevrelenmiş hayatında kendini tanımaya ve geçmişini sorgulamaya çalışan bir adam. Öğrencilerine her sezon okuduğu Henri İbsen’in “Yaban Ördeği” eserindeki bir yan karakter olan doktorun sesinin titrediğini yıllardan beri hiç dikkat etmemişken ilk defa fark etmesi ve bunun nedenini düşünmesi ile başlıyor her şey. Yazar, Elias, Johan ve Eva isimli üç karakteri üzerinden ufak ayrıntıların nasıl da hayata dair büyük ipuçları verdiğini anlatıyor. Roman hayatları birbirine değen bu üç farklı kişinin derinlemesine psikolojik incelemesi. O kadar olur yani! Elias ve Johan’ın yıldız ve gölgesi ilişkisi ayrıca Elias’ın tüm samimiyeti ile naifliği ve vicdani hesaplaşmaları ve ayrıca çok güzel bir kadın diye tarif edilen Eva ile birlikteliğinin hazin öyküsü. Aşını ve yatağını paylaştığı ancak ona hiçbir zaman içini açamamış ve aynı zaman da Elias’ın da kendini açmasına izin vermemiş olan hafif topluca kadın. Birlikteliklerinin öyküsünü böyle özetliyor kitabın sonunda. Ne kadar tanıdık değil mi? Yıllarca birlikte olan insanların aslında bazen kendilerini birbirlerinden ne kadar uzak ve yabancı hissettikleri. İstedikleri o derin ilişkiye asla inememeleri. Dediğim gibi sıradan hayatların sıradan ilişkilerin altında fokurdayan o sıra dışı düşünceleri ve eylemleri bir bir anlatıyor bu Norveçli kalem ustası.
Ayrıca bu psikolojik derinlemesine değerlendirmeleri felsefe ile birlikte harmanlanması yan okumalara ve yeni düşünceler neden oluyor. “Kant literatürü yirminci yüzyılın meraklı ve aydın insanının sorabileceği soruların tamamını içeriyordu. Marks ile Kant arasındaki ilişkiye bakan her şeyi öğrenmiş olurdu. Zaten Marksizm ancak o şekilde anlaşılabilirdi. Aynı şey Winttgenstein için de geçerliydi.” Sf. 49
Şunu eklemeliyim bu kitap başlangıçta dediğim gibi bir kere okunacak bir kitap değil. Ayrıca bir tahmin de bulunayım: okuduktan sonra mutlaka tartışmak ve üzerine konuşmak için yanıp tutuşacaksınız. Bu nedenle grup okuması için de tavsiye edilecek bir kitap.
- Mahcubiyet ve Haysiyet
- Yazar: Dag Solstad
- Çeviri: Banu Gürsaler-Syvertsen
- Türü: Roman
- Baskı Yılı: 2018
- Sayfa Sayısı: 108 Sayfa
- Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
- YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK - 18 Mart 2021
- Mahcubiyet ve Haysiyet - 7 Kasım 2020
- Martin Eden’i Okumak veya Okumamak - 22 Ağustos 2020
FACEBOOK YORUMLARI