Gerçekçi bir portre: Mektuplarda Bir Yaşam

Mektuplarda Bir Yaşam, Steinbeck’in kendi yaratım sürecine dair de son derece gerçekçi bir portre sunuyor.

Dünya edebiyatına kazandırdığı başyapıtları ve politik duruşunun yanı sıra sinemadan tiyatroya kadar pek çok alanda çağının entelektüel hayatına damga vurarak ölümsüzleşmiş olan John Steinbeck’in yaşam öyküsüne ölümünün 50. yılında nadide bir tanıklık: Mektuplarda Bir Yaşam.

Durmaksızın üretmiş, altmış altı yıllık ömrüne onlarca kitap, Nobel ve Pulitzer de dahil olmak üzere sayısız ödül ve başarı sığdırmış, ancak çalışırken rahatlayabilen bu keskin aklın gündelik alışkanlıklarının başında mektup yazmak geliyordu. Kaliforniya’daki gençlik döneminden yaşamının son günlerine kadar yazmayı sürdürdüğü binlercesi arasından derlenen, hem mesleki hem de özel yaşamının dökümü niteliğindeki bu seçki, Steinbeck’in gerçek utkusunun ödüllü, otorite sahibi, göz önünde bir şöhret olmaktan ziyade yalnızca üreten yalnız bir “yazar” olmak olduğuna birincil ağızdan şahitlik ediyor.

Mektuplarda Bir Yaşam, Steinbeck’in güvendiği ve çatıştığı insanlara; edebiyat otoriteleri, eleştirmenler, ödüller, yayıncılar, kadınlar ve çocuklarla ilgili görüşlerine, dünyanın geçirdiği değişim, savaşlar ve politik gelişmeler karşısında takındığı tutuma ayna tutakla kalmıyor, yazarın kendi yaratım sürecine dair de son derece gerçekçi bir portre sunuyor.

Pascal Covici’ye

1952, Salı, New York

Sevgili Pat,

Geçmiş yılları bir bir kafamdan geçiriyorum ve eleştirmenlerin kitaplarım yayınlanmadan önce değiştirmemi istedikleri bölümleri anımsıyorum. Bu bölümleri şimdi değiştirmeye kalksam deliye dönerlerdi.

En tehlikeli şeylerden biri de iyi beğenisi olmayan kişilerin önerileridir. İyi bir beğeni geçmişteki tutum ve davranışların bir birikimidir. Daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim ki iyi olduğu en başta hiç tartışılmadan iyi diye kabul edilen bir kitap kesinkes kötü, ruhsuz, özgünlükten uzak, coşkudan yoksundur. Gerçekte, ne yaşamda ne de doğada “tat” diye bir şey yoktur. Her şey olduğu gibidir. Yaşamın bir başka düzenlemesi olan ve “edebiyat” dediğimiz alanda ise yazar, kendi beğenisine oranla daha az kıymetli ve daha az ilginçtir. Eski Ahit’te şaşılası bir beğenisizlik görülür. Homeros’taki beğeni de kötünün kötüsü. Shakespeare’inki ise iğrenç, tiksinti verici.

Bunlar göz önüne alınırsa şimdi ileri süreceğim savın doğruluğunu düşünebiliriz. Bir kitap yazıldığı zaman, daha basılmadan ortada iyi niyetli bir itekleme vardır. Özellikle yardım etmek isteyen ama yaratıcı olmayan insanların iteklemesi. Bu yolla kendilerinin de kitabın çıkmasında payları olsun isterler. Bu istek kitabın daha iyi olması için kimi öneriler biçiminde kendini gösterir. Bir yazara bu önerilerde bulunulmasına karşıyım. Çünkü yazarın, yazdığı her şey için bir nedeni vardır. Ben kendi adıma, yaratıcı kişilerden de yardım istemem, daha önce de söylediğim gibi bunlar iyi niyetli önerilerden öteye geçemez. Çoğunlukla da kitap için yararsız önerilerdir.

Böylece sen de ben de yapılması gerekeni yapacağız. Saygıyla dinleyip yanlışları düzeltecek, eleştirileri tartacak ve kendi bildiğimizi okuyacağız. Kitaplarımdaki her şeyin kusursuz olduğu gibi bir savım yok ama o kitaplar bana ait. Başkalarının bu konudaki yardımını kabul etmek kadar bir kitabı kötü yapan başka hiçbir şey yok. Bu yolla kitap tam anlamıyla bir hiçe dönüşür. Kötü bir şeyin, iyi bir hiçe üstün olan yanları vardır. İkinci el kitap satan sergiler iyi beğenilerle doludur. Bu öyküyü çok iyi biliyoruz. Böyle olayları birçok kez yaşadık. Biz iyisini yapacağız.

Sevgiler
John

  • Mektuplarda Bir Yaşam
  • Yazar: John Steinbeck
  • Çeviri: Sevim Gündüz
  • Baskı Yılı: Aralık 2018
  • Sayfa Sayısı: 493 Sayfa
  • Yayınevi: Sel Yayıncılık 
Vinkmag ad

Read Previous

Domingo’dan Böcek Çılgınlığı

Read Next

Yine Senin Arkadaşın Olurdum*

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *