Biz Gayet İyiyiz, yaşadıkları korkunç “travmalar”dan sonra Doktor Jan’in grup terapisiyle bir araya getirdiği tuhaf karakterlerin hikâyesini anlatıyor.
“Normalmiş gibi davranmak hayatı çok zorlaştırıyordu.”
Okurların ve izleyicilerin “korku-gerilim” romanları ve filmlerinde en merak ettiği şeylerden biri belki de “’sonsuza kadar mutlu yaşadılar mı?”dır. Okur, bir yerden sonra yanından ayrılmak zorunda kaldığı karakteri merak etmeye devam eder. Buna kafa yormak da elbette okumanın ve izlemenin en güzel yanlarından biridir. Darl Gregory sıradışı, gerilimi yüksek ve okurun peşini bırakmayan kısa romanı Biz Gayet İyiyiz ile bu arzuları –ve daha fazlasını– okurların karşısına çıkarıyor.
Amerikalı yazar Darl Gregory korku, gerilim ve bilimkurgu türünde son zamanların en popüler yazarlarından biri. Dünya Fantazi Ödülü ve Shirley Jackson Ödülü gibi iki büyük ödülün sahibi olan Biz Gayet İyiyiz ile türe getirdiği farklı tat, modern korku-gerilim edebiyatı hayranları için Gregory’yi okumak için yeter de artar sebeplerden. Gregory yalnızca orijinal ve yenilikçi bir hikâye anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda yarattığı uçuk ama gerçekçi karakterlerle bu hikâyeyi taçlandırıyor. Modern korku-gerilim romanlarının belki de en büyük eksiklerinden biri olan “doğal karakter yaratımı” Biz Gayet İyiyiz’in en başarılı yönlerinden biri. “Doğal” derken, karakterlerin korku ve dehşet sahnelerinin gidişatı için yapay ve tutarsız davranışlara kurban edilmesi gibi olumsuzlukların olmadığından bahsediyorum. Gregory’nin karakterleri bu kurgusal hikâyenin en önemli parçaları aslında. Bu açıdan bakınca, niçin bu eserin, yarattığı olağanüstü karakterlerle ünlü yönetmen Wes Craven’ın ölmeden önceki son projesi olduğu çok daha iyi anlaşılıyor.
“Bir de, nihilizmimi yatıştırma fikri hoşuma gidebilirmiş. Birazcık. Hayat anlamsız olmadığı için değil… Bence zaten bu tartışmaya bile kapalı. Yalnızca, hayatın manasızlığının sürekli farkında olmak çok yorucu. Doğrusu, etrafımı eskisi gibi duymasam, görmesem bundan şikâyet etmezdim. Yüzüme vuran rüzgârı hissedip, bir dakikalığına bile olsa kayalara çarpmayacağımı hissetmek isterdim.”
Biz Gayet İyiyiz, yaşadıkları korkunç “travmalar”dan sonra Doktor Jan’in grup terapisiyle bir araya getirdiği tuhaf karakterlerin hikâyesini anlatıyor. Başkarakter Harrison, Canavar Dedektifi, hikâye kitaplarından çıkagelen bir kahraman. Stan, yamyamlar tarafından alıkonmuş bir grup insandan hayatta kalan tek kişi. Barbara, bir manyak tarafından kemiklerinin üzerine kazınmış –hiçbir zaman göremediği ve görmek için ‘can attığı’– işaretlerle yaşayan bir kurban. Martin, hiç çıkarmadığı güneş gözlükleriyle grubun aykırı ve tekinsiz karakteri. Greta ise… Harrison hariç kimsenin güvenmediği, grubun en karanlık insan Yazarın hayat verdiği bu karakterler, yüz elli sayfalık bir romanda kendilerine verilen süreyi en iyi şekilde değerlendiriyorlar. Okurun en büyük isteklerinden biri, karakterleri daha uzun tanıyabilmek oluyor. Kitabın tek eksiğinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Nevi şahsına münhasır her bir karakterin ayrı ayrı ele alındığı birer roman yazılabilecekken onlarla çok kısa zaman geçirebilmek okura biraz tatminsizlik yaşatabiliyor.
Romanın göze çarpan özelliklerinden biri de hayal ve gerçek arasındaki git gellerin –Philip K. Dick Ödülü finalisti bir yazar için şaşırtıcı olmasa gerek– okurun ilgisini her daim yüksek tutması. Gregory, klasik korku-gerilim hikâyelerindeki “Katil kim?” ya da “Kurbanın sonu nasıl olacak?” sorularıyla ayakta tutulan heyecanı kendi tarzıyla harmanlayıp ona modern bir hava katıyor. Bu tarz, tekinsizliğin uç noktalarını da yanında getiriyor. Okur, hayal ve gerçeğin iç içe geçtiği bir korku romanının müphemliğinin tadına varıyor. Bu “karanlık” yanlarına rağmen, romanın eğlenceli tarafları da az değil. Yüksek gerilim hattının aralarına serpiştirilmiş, okur için “küçük molalar” denilebilecek kısımlar da var. Hikâyenin konusuna hizmet eden bu “eğlenceli” yollar da Gregory’nin elinde yine karanlık, çıkmaz sokaklarla son buluyor elbette. Dünyada bolca okunan terapi kitaplarının bir yeraltı versiyonu olarak da okunabilecek bu “ürkütücü” romanda, okur, sıradışı karakterler ve Dr. Jan ile birlikte kendi bilinçaltının kayıp otobanına bir yolculuğa çıkıyor.
Modern korku edebiyatının –kimilerine göre– yerinde saymaya başladığı son dönemde, Biz Gayet İyiyiz şans verilmesi gereken kitaplardan biri. Kafes, Gölün Dibindeki Ev ve Kırmızı Piyano gibi gerilim eserlerinin ünlü yazarı Josh Malerman’ın son yılların en iyi korku romanlarından biri olarak gösterdiği eser, okunup rafa kaldırıldıktan sonra bile zihnin ücra köşelerinde kendi kendini seslendirmeye devam edecek türden; hem de okurun değil, başkasının sesiyle…
|
- Modern Korkularımız: Biz Gayet İyiyiz - 17 Ocak 2018
FACEBOOK YORUMLARI