
Muannit Sahtegi’nin yaşadığı dönüşüm ve buna bağlı olarak da Fatoş’la olan ilişkisi okuyucuya derinlikli okuma, düşünme ve yorum fırsatları sunuyor.
Öncelikle romanın ne anlattığına bakalım: Sahtegi’nin günlük hayatı, yaşadığı dönemin özellikle 70’ler ve 80’lerin toplumsal ve politik olayları, Sahtegi’nin bu olaylara verdiği tepkiler, yorum ve bakış açısı, yaşadığı gelgitler, değişimler, iç hesaplaşmaları, sıkıntılar ve huzursuzluklar… Yazar, anlatıcı ve bir karakter olarak Muannit Sahtegi metinde iç içedir. Anlatan ben ve anlatılan ben zaman zaman aynı kişilermiş gibi diyaloğa girerler. Metin, Vüs’at O. Bener’in yaşam öyküsüyle ilişkilendirilerek bir anı-roman olarak okunabileceği gibi; yazarın yarattığı bir anti-kahraman kurmaca karakter Muannit Sahtegi üzerinden mini-roman olarak da okunabilir.
Hikâyenin nasıl anlatıldığına bakalım şimdi. Metin, Şubat 1989’dan geriye doğru giderek yeniden yazılmıştır. Kullanılan form günlüktür. Yaşananları sıcağı sıcağına aktarmak için en uygun yöntem seçilmiştir böylece, son derece bilinçli bir seçimdir. Günlük, 30 Eylül 1979 ile 13 Eylül 1987 tarihleri arasını kapsar. Başlık olarak verilen tarihlere bakıldığında ise iki farklı günlük olduğu anlaşılır. İlk günlük 1 Ekim 1979 ile 5 Şubat 1980; ikinci günlük ise 7 Mart 1980 ile 13 Eylül 1987 tarihleri arasında yazılmıştır. Muannit Sahtegi, aynı zamanda bir yazardır. Günlüğünü yayımlamayı hedefler. Günlük notları, bazen olduğu gibi, bazen özetlenerek, bazen de değiştirilerek aktarılır. Ancak hepsi iç içe geçmiştir. Sonuç olarak kesintiye uğramış veya birbirini takip eden iki günlük vardır. Muannit Sahtegi’nin hem günlük hayatında hem de zihninde beliren değişim ve dönüşümleri iyi kavramak ve fark edebilmek için günlük tarihlerini dikkatli bir biçimde takip etmek gerekir.
Muannit Sahtegi’nin günlüğü yazma nedenleri ne olabilir? İlk neden, sekiz yıldan beridir birlikte yaşadığı evlatlığı Fatoş’un eğitim için İngiltere’ye gidecek olması, bu durumda ayrılacak olmalarının yaratacağı zorluklardır. İkinci neden olarak ise Muannit Sahtegi’nin git gide yaşlanması, ölümünün yaklaşıyor olması ve bu durumun yarattığı varoluşsal sorunlar diyebiliriz. İntihar ve ölüm düşüncesi, korku ve kaygılar, sevgisizlik, zamana yenik düşme, yabancılaşma ve dönemin gerçekliğiyle çatışma romanın temel izlekleridir bir bakıma.
Peki Türkçe edebiyatın en özel, orijinal ve aykırı karakterlerinden biri olan Muannit Sahtegi nasıl biridir? Öncelikle ad ve soyadından hareket edecek olursak inatçı bir “sahtekârdır” o. Çelişkilerle doludur. Ad ve soyadındaki anlam karakterindeki bölünmeyi destekler niteliktedir. Karşıtlıklar birbiriyle çarpışır durur. Ne yaparsa yapsın zaman akıp gider ve onda zamana yenik düşmek duygusu hâkimdir hep. Ölüm yaklaşmaktadır. Yaşlanmıştır. Bir mucize olsa da ölmesem diye düşünür. Gevezelik edip durur bir çıkış umuduyla. Başlangıçta saçmayı saçma kılmayı dener, ancak sona geldiğinde başaramadığını itiraf eder. Söylediği birçok şeyden kısa süre sonra vazgeçer. Çıkış yoktur. Belleği ona oyunlar oynar hep. Bu zihinsel durum yazdıklarına birebir yansır. Zamana esir olma duygusuna katlanamayacağını alçakgönüllülükle itiraf eder. Anlattığı keçiboynuzu ayrıntıların tatsız tuzsuzluğunun farkındadır. Çalakalem yazar gibi görünür, yazdıklarını elden geçirir, yeniden başlar, özetler, aktarır, eler, süsten kaçar. Ancak sıkıcılığın farkına varınca araya şiir gibi farklı metin türleri yerleştirir.
Burada kesip son olarak şu kadarını belirmem gerekiyor ki ikinci ve sonraki okumalarda bu karmaşık görünen zorlu metin önümüzde git gide açılıyor. Özellikle Muannit Sahtegi’nin yaşadığı dönüşüm ve buna bağlı olarak da Fatoş’la olan ilişkisi okuyucuya derinlikli okuma, düşünme ve yorum fırsatları sunuyor.
![]()
|
- Erkeklere Her Şey Anlatılmaz - 10 Mayıs 2020
- AŞK VE TUTKUNUN ROMANI: SON SİYAH - 30 Nisan 2020
- GÜÇ MEVSİMİ’NE DOĞRU… - 31 Mart 2020