
Cevat Geray Hocamın yaşam öyküsüne ilişkin anlatıları, ülkemizin yakın tarihine ait kritik dönemeçlerin izini sürenlere, sürecek olanlara bir rehber niteliğinde adeta.
Bizim öğrencilik yılları ilk döneminin efsane dekanı, YÖK öncesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin doğrudan doğruya seçilen son dekanı sevgili hocam Cevat Geray’ın anıları yayınlanmıştı 2013’te.
Cumhuriyetin, Mülkiye’nin ak saçlı bilgesi, katıksız devrimci ve ödünsüz yurtsever Cevat Hocamın anılarını bir çırpıda okumuştum. Öğrencilik yıllarım sonrasında ortak kurullarda, Fakültede hocalık yaptığım dönemde çok yakından tanıma fırsatı bulduğum sevgili hocamın anılarının ayrıntılarını okuyup öğrenince hayranlığım bir kat daha artmıştı.
Bu hafta o kitaba bir daha dönüp sizlere yeniden tanıtmak istedim. Hele şimdiki dekan ve rektörleri düşününce…
***
Babası Deniz Binbaşı Ahmet Kazım Geray ile annesi Tevhide Hanım’dan 1930’da İstanbul’da doğan gerçek Kasımpaşalı Geray’ın anılarını “baĞzı” Kasımpaşalı geçinenlerin de okumasında sayısız yarar var ama sanmıyorum okuyacaklarını.
Kitap yedi bölümden oluşuyor. İlk bölüm, doğal olarak Çocukluk ve İlk Gençlik Yıllarına ayrılmış. Atatürk’ün ölüm haberini aldıklarında çöken hüzün ve “nasıl olur da ölür?” sorusu, Cevat Hocayı epeyce meşgul etmiş. Bu bölümde futbol merakını, Kasımpaşa Ortaokulu ve yaz tatillerindeki kuyumcu çıraklığının izlerini sürerken Haydarpaşa Lisesi yıllarına uzanıveriyorsunuz. Lisede çıkartılan Kaynak Dergisi ile Cevat Hocamın yazı yaşamına girişine de tanıklık ediyorsunuz.
İkinci bölüm, Hocanın Mülkiye’de, Öğrencilik Yılları’nı anlatıyor. Talebe Cemiyeti faaliyetleri, öğrenci iken Birleşmiş Milletlerin açtığı bir yarışmada yazdığı makale ile alınan birinciliğin, takip eden yıllardaki insan hakları, demokrasi ve barış konularındaki mücadele azminin başlangıcı olduğunu öğrenmek gerçekten heyecan verici. İzcilik bu yıllarda Cevat Hocamın esaslı uğraş alanlarından biri. Bu dönemde İsveç, Norveç ve Finlandiya’ya yapılan gezilerde sosyal devleti yaşayarak öğrenmesinin önemli bir kazanım olduğunun da altını çiziyor Hoca. Öğrencilik anıları arasında Altan Öymen ve Mümtaz Soysal ile sınıf arkadaşlıkları ve İnek Bayramları da var.
Maiyet Memurluğu ve Kaymakamlık, üçüncü bölümün ana kurgusu olurken, Yeniden Mülkiye, kitabın dördüncü bölümünün başlığı. Bu kısımdaki anlatılar özellikle içinde geçmekte olduğumuz, kentsel rantlar, kötü şehircilik ve doğa yağması süreçlerini anlamamız açısından özel önem taşıyor bence. Prof. Fehmi Yavuz Hoca’nın asistanlığı ile başlayan süreçte Cevat Geray Hocamın giderek Siyasal Bilgiler Fakültesinin Şehircilik Kürsüsünün seçkin simaları arasına girişinin öyküsü, Hindistan ve İsrail’de yerinde incelemeler ve verilen mücadeleler aslında günümüze çokça ışık tutuyor. Tabi aydınlanma ve ışık ihtiyacı olanlar açısından. Yoksa karanlığın dehlizlerindeki rantçı bezirgânlar değil.
27 Mayıs 1960 Devrimi ve Sonrası Mülkiye başlığı beşinci bölüme ait. Dikkatinizi hemen çekeceği gibi sevgili Hocam, 27 Mayıs için “Devrim” diyor. Bütünüyle katılıyorum. Bu kısımda, “kara cüppeliler”i, İsmet Paşa’nın “sizi ben bile kurtaramam” sözünü, 28 Nisan 1960’ta Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde nelerin olduğunu, Fehmi Yavuz Hoca Milli Eğitim Bakanı olunca Cevat Geray’ın özel kalem müdürlüğünü, Mülkiye’nin 68’lilerini, Mahir Çayan’ı soruşturma görevinin kendisine verilişinin ayrıntılarını, 12 Mart’ı, Halk Eğitimi ve Eğitim Fakültesi’nin Geray Hoca için özel anlamını ve 12 Eylül Darbesinin izlerini soluk soluğa okuyorsunuz.
Altıncı bölüm, Efsane Dekan. Bu bölüm, Cevat Geray Hoca’nın gerçekten efsaneleştiği dekanlık döneminin anlatısıdır. Tarafsız davranmayan polisi, Üniversite Senatosunun demokrasi uyarısını ve 12 Eylül ve Mülkiye’nin öyküsü bu bölümde. Efsane Dekanımız diyor ki; “Yeni atanan sıkıyönetim komutanı, 9 Eylül 1980 günü Lozan Meydanındaki ordu evinde Üniversite Rektörlerini, Fakülte Dekanlarını toplayarak, artık güvenliği sağlamak için asker ve polis vermeyeceğini, her üniversitenin kendi güvenliğini kendisinin sağlaması gerektirdiğini bildirdi. Bu bir işaretmiş demek ki; her şey duracak, fazla bir şey olmaz mesajıymış.
Üniversite Yöneticilerinin bazıları bunu sağlamakta güçlük çekeceklerini söyledilerse de, komutan kararlıydı. Daha sonra üniversiteden esirgenen bu güçler 12 Eylül’de darbe için kullanılacaktı. Fakülte kurulu kararıyla, tüm akademik personelin özverili çabalarıyla, nöbetleşe kimlik yoklaması, koridor ve sınıflarda gözlemci olarak bulunmasıyla, güvenliğimizi sağlamaya çalıştık. Bir bakıma olumlu bir durum yaratıldı. Ön yargılı ve militanca davranan güvenlik görevlilerinin yarattığı gerginlik bir ölçüde giderilmiş oldu. 12 Eylül’ün yapacaklarını önleme konusunda üniversite olarak yapabileceğimiz şey buydu.”
Bu bölümde yakın arkadaşları Korkut Boratav, Alpaslan Işıklı, Rona Aybay, Tuncer Bulutay ve Yüksel Ersoy Hocalarımın Cevat Hoca için söyledikleri de var.
Ayrıca dönemin SBF-DER’li öğrencilerinden Hasan Hüseyin Özkan, Hamdi Pekel ve Ülkü Ekren ile yine dönemin fakülte sekreterleri Nuri Kılcı ve Malik Şat da sevgili hocamızla ile ilgili gözlemlerini anlatmışlar.
Son bölüm, …1402 ve Sonrası başlığında. Cevat Hoca’nın 1402 sayılı sıkıyönetim yasası ile SBF’den uzaklaştırılışı, İnsan Hakları Derneği, Dil Derneğinin kuruluşlarındaki katkıları, Eğitim-İş Sendikası ile birlikte yürütülen demokrasi mücadelesi, Aziz Nesin ile birlikte Ekin-Bilar A.Ş.’nin kuruluşu ve yine Aziz Nesin ile birlikte Sivas Madımak Oteli felaketinden kurtuluşlarının hüzünlü anlatısı bu kısmın ana uğrakları arasında yer almaktadır.
Sevgili Cevat Geray Hocamın yaşam öyküsüne ilişkin anlatıları, ülkemizin yakın tarihine ait kritik dönemeçlerin izini sürenlere, sürecek olanlara bir rehber niteliğinde adeta.
Dostum rahmetli Oktay Ekinci’nin 9 Haziran 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi yazısından bir cümle ile bitirelim: “Bu ülkeyi yıllardır yönetenler, şehircilikten sanayileşmeye, çevreden enerjiye kadar izlenmesi gereken ulusal kalkınma politikalarını belirlemede Geray gibi bir hazineden yararlanmayı neden akıl edemediler?”.
Bir kere daha teşekkürler ak saçlı bilge sevgili Cevat Geray Hocam. Ve bir kere daha teşekkürler bizi bu anılarla buluşturan Meral Uysal.
![]()
|
- Ülkenin Yaratıcı Güçleri Mühendisler: Fırtınadaki Arı - 1 Mart 2020
- Ayaküstü İzmir Lezzetleri - 9 Ağustos 2018
- Su’yu Okumak - 2 Ağustos 2018