Anna Seghers’in 1944 yılında yayınlanan Transit romanı günümüzdeki siyasi ve sosyolojik olaylarla o kadar büyük benzerlikler gösteriyor ki şaşırmamak, romanı büyük bir merakla okumamak elde değil.
Şehirlerin boşaltıldığı, sınırların bombalandığı, yaşamın yok edilmesi adına ülkelerin yağmalandığı; yaşam alanları ellerinden alındığı için sınırlara yığılan ve yeni bir yaşam arayan mültecilerin dramıyla yüzyüze gelen fakat kayıtsız kalan böyle bir dünya milenyum çağında nasıl mümkün olabiliyor diye düşünürken çıkageldi Transit.
Anna Seghers’in 1944 yılında yayınlanan Transit romanı günümüzdeki siyasi ve sosyolojik olaylarla o kadar büyük benzerlikler gösteriyor ki şaşırmamak, romanı büyük bir merakla okumamak elde değil. Demek ki hiçbir şey değişmemiş diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi ve niye değişmemiş diyerek aslında içinden hiçbir zaman çıkamayacağınız bir soru tarafından da kıskıvrak yakalanıyorsunuz.
19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başında neredeyse dünyanın yarısı yer değiştirdi. Bu iki yüzyılı birbirine bağlayan süreçte gerçekleşen 1. ve 2. Dünya Savaşları yaşam için tek baskın unsurdu. İnsanlar savaştı, öldü ve göç etti. Adı 3. Dünya savaşı olarak konmamış olsa da, o yüzyıllardaki durum ile şimdi dünyanın içinde bulunduğu durumlar aynı. Savaş, ölüm, yokluk ve göçler. Yine bir şeylerin yeri değiştirilmek isteniyor, yine bu değişikliklerde sermaye en büyük unsur ve yine filler tepinirken çimenler eziliyor.
“Montreal’in batıp batmadığını öğrenmeyi çok isterdim. Eğer karşı kıyıya varmışsa giden insanlar şimdi ne yapıyor. Yeni yaşamlarına başladılar mı? Meslekleri ne? Yoksa hala resmi makamların kapılarını mı aşındırıp duruyorlar. Acaba ormanları kesip kendilerine üzerlerinde yaşayacakları topraklar mı açıyorlar? Oralarda gerçekten o kadar çok orman varsa onlarla beraber gitmediğime üzülürdüm. Aynı gemiyle gitme olanağım vardı. Biletim cebimdeydi, vizem ve transit vizem de vardı. Fakat son anda burada kalmaya karar vermiştim.”
Romanın daha ilk bölümünde yazılan bu paragrafı okuyup da aşina olmadığını söyleyebilecek biri yoktur bu günlerde. 1942 yılında kaleme alınmış 2. Dünya Savaşı‘nın oluşturduğu şartlardan dolayı ortaya çıkan mültecilik durumunun, bugün yaşanan mülteci dramlarından hiçbir farkı yok.
Romanın hikayesini bize Alman makinist Seidler anlatıyor. Romanın mültecisi olan Seidler Avrupa’da o dönem yaşayan çoğu insan gibi Almanlar’dan kaçıyor ve bir otelde intihar eden yazar Weidel’in bavulunu yanına alarak Weidel rolüyle ölmüş adamın vizesi için başvuruda bulunuyor.
“Bu tüm diğer oyunlar gibi bir oyun. Bu dünyada yaşıyor olmakla oynadığınız bir kumar“
Bu kaçış, yeni bir kimlik oluşturma çabası, yeni ülke, yeni yaşam Seidler’i inanılmaz yerlere savuruyor. Ölü yazar Weidel’in kimliği, Seidler’in örtük olan aslında göremediğimiz mülteci kimliksizliği ve Weidler’in eski karısı… Ümitsizce kat edilen yollardaki insan kaderinin kesişme anlarına dönüşüyor roman . Avrupa’da yolunu bulmaya çalışan yüzbinlerce mültecinin akıl almaz mücadelesi bu aynı zamanda. Neredeyse üç dürt yıldır çok yakından tanıklık etmiyor muyuz böyle binlerce hikayeye?
Everest Yayınları tarafından, günümüz siyasi ortamına baktığımızda çok güzel bir zamanlamayla yayınlana Transit, aslında Anna Seghers’in yaşamından da otobiyografik özellikler taşıyor. Buraya yazmadan geçemeyeceğim bir şeye de maruz kalıyor Seghers kendi ülkesinden mülteci sıfatıyla kaçarken: Gözlerinin önünde kitapları yakılıyor. Çok bilinmemekle beraber, 20. yüzyılın en önemli yazarının kitabını okurken etkileniyorsunuz.
Roman sürekli kavgalarına ve savaşlarına şahitlik ettiğimiz bu dünyada hiçbir şeyin hiçbir zaman değişmeyeceğini, faşistçe düşünenlerin buna hiçbir zaman izin vermeyeceğini bize etkileyici bir biçimde anlatıyor.
- TRANSİT
- Yazar: Anna Seghers
- Çeviri: Ahmet Arpad
- Yayınevi: Everest Yayınları
- Yayın Tarihi: Ocak 2016
- Sayfa: 320
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021
FACEBOOK YORUMLARI