
2017’nin sona ermesine çok az bir zaman kala okuma planımda hedeflediğim şekilde ilerliyorum dostlarım. Geçen ay çıkmasını sabırsızlıkla beklediğim kitaplar ve çizgi romanları İstanbul Kitap Fuarı’ndan edindim ve okumaya başladım.
11 kitabı görünce “Nasıl okumuş?” sorusu yine aklınıza gelebilir. Okumalarımı taktiksel olarak iki kitap beraber götürürken edebi bir eserin yanına muhakkak bir çizgi roman koyarak sürdürdüm. Böylelikle birbiri ile bağlantılı fakat temel farklılıklarıyla dinlendirici bir süreç yaşadım diyebilirim. Aynı şeyi öykü, roman, şiir, çizgi roman vb. şekillerde siz de deneyebilirsiniz. Hem dinlendirici, hem keyif verici hem de okuma performansınızı olumlu anlamda etkileyebilecek bir yöntem. Sizleri daha fazla meşgul etmeden izninizle kitaplar ve yorumlarıma geçeyim.
![]() |
İlk kitabım sevgili Altay Öktem’den beklediğim “Thomas Düşerken”. Can Yayınları’ndan olan roman sizi hem sarsacak hem de şaşırtacak. Kesinlikle baş döndürücü. Uçurumun kenarında gözünüzün karacağına garanti verebilirim. “Bu Kitaptan Kimse Sağ Çıkamayacak” ve “O Adam Babamdı” kadar beğendiğim, dili saf ve akışkan, sade ama tadı bambaşka, tekinsiz, gerilimli, sürükleyici bir eser olmuş. Romanın kahramanı Thomas Dumas’ın beklenmeyen yaşamı ve sonu, sonun nerede başlayıp bittiği profesyonel bir kurgu ile harmanlanmış. Kısa sayılabilecek roman buna rağmen oldukça doygun, leziz bir yapıya sahip. Gerilimi, tuhaf ve tekinsiz, korkutucu bir tecrübe yaşamak istiyorsanız “Thomas Düşerken” size bunu fazlasıyla vaat ediyor. Kelime ve cümle yapısı mı? Yazma çabamın bir döneminde çok ulaşmak istediğim saflığa, güzelliğe sahip.
![]() |
“Kimdir Bu Mitat Karaman?” Doğu Yücel’in yine sabırsızlıkla beklediğim kitabıydı. Can Yayınları’ndan çıkan kitap okuduğum en iyi Doğu Yücel romanı diyebilirim. Son çıkan öykü kitabı “Güneş Hırsızları” için de benzer bir şey yazmıştım ve şu an bunu tekrarlamaktan dolayı mutluyum; Doğu Yücel yılların yazarı olmasına rağmen yazınının üstüne koymaya, çıtasını yükseltmeye, bir adım daha ileri gitmeye, yenilenmeye, gelişmeye devam ediyor. Bence bu da onu daha özel kılan bir meziyet. Yan yana gelip konuştuğunuzda bile size geçen bir heyecanı var. “Kimdir Bu Mitat Karaman?”ı 2.5 gün gibi bir zamanda uçarcasına okudum. Meraktan sayfalar birbirini takip etti. Hiç rahatsız etmeyen, son derece akıcı, tatlı bir gerilim, trajikomik aksiyonlar barındıran okur dostu bir kitap. Cümlelerde fazlalık yok, hep hedefe yönelik tekrarsız, güzel bir işleyişi var. İlişkiler, çıkarlar, çıkmazlar, apartman ve yok olan mahalle kültürünü de hicveden göndermeler, psikolojik çözümlemeler oldukça keyifli. Son söz Mitat Karaman’a. Edebiyatımızda yer edinebilecek bir karakter olmuş. Keşke devam maceraları olsa ve biz okusak…
![]() |
“Uyku Sersemi” Hakan Bıçakçı’nın İletişim Yayınları’ndan çıkan yeni romanı. “Ne haddime?” diyerek başladığım ve bitirdiğim nice Hakan Bıçakçı kitaplarından biri. Soluksuz okuyup çok beğendiğimi belirtmeliyim. Okuru içine alan saf cümlelerdeki akıcılığı, ustalıklı ve yine uyku / uykusuzluklara sarmalanmış kurgusu ile güzel bir eser. Hakan Bıçakçı’dan hep daha iyisini bekliyorum, daha uzun kitaplarını okumayı arzuluyorum. İletişim Yayınları ve Hakan Bıçakçı iş birliği, yol arkadaşlığı çok uyumlu ve değerli bir şekilde devam ediyor. Kendisini yüz yüze tanıma şansına da eriştiğim için insaniyetini, öğretme ve paylaşma arzusunun da onu daha da güzel kıldığını belirtmeliyim. İyi ki var, iki ki yazıyor.
![]() |
“Ölümün Dostu” Pedro Antonio De Alarcon tarafından öykülenmiş, Jorge Luis Borges’in Babil Kitaplığı serisinden çıkan bir eser. Kırmızı Kedi Yayınevi’nin yeniden çevirtip bastığı bu esere seriden her okuduğum kitap vasıtasıyla tapıyorum. “Ölümün Dostu” tek cümle ile korkutucu derecede güzel. Gotik, karanlık, muammalar üzerine kurulmuş anlatı nefis bir akıcılığa, dile, alaycılığa, kara mizaha sahip. “Babil Kitaplığı”na yaraşır harika bir eser / seçki. İki öyküden oluşan kitap sürprizlerle dolu. Bu türü sevenlerin kaçırmaması gereken bir yazar ve kitap. Zaten korku, fantastik, gerilim, tekinsiz kurgu sevenlerin “Babil Kütüphanesi Serisi” okumamak gibi bir bahanesi olamaz, olmamalı. Hazine değerinde.
![]() |
“Cadılar Bayramı Ağacı” Ray Bradbury’nin İthaki Yayınları’ndan çıkan usta işi korku öyküsü/Novellası. Bir günde okudum. Kafamı kaldıramadım bile. Tek gecelik Cadılar Bayramı bu kadar fantastik, çocuksu, heyecanlı ve korkutucu anlatılabilir. Tim Burton’ın filmlerinden birinde kayboldum adeta. Her zaman ki saf akıcılığa sahip bir Ray Bradbury dili, merak, kuşku, tedirginlik içeren huzursuz atmosfer. Sizi yerinize mıhlayan bir anlatım. Kitap bittiğinde başladığımdan daha fazla düşünce, ihtimal, renk, dokuya şahit oldum. Çok zengin bir hayal etme yetisi. Bayıldım.
![]() |
“Kumların Kadını” Kobo Abe’nin Monokl Yayınları’ndan çıkan kitabı. Söz konusu Monokl Yayınları’ndan çıkan bir kitap ya da yazar olunca merak etmemem elde değil. Yayın politikalarını ve baskı kalitelerini, eserlere gösterdikleri özeni beğeniyle takip ediyorum. Fakat Monokl Yayınları’na özel bir anlam vermemden kaynaklanıyor olabilir, ben yazarın bütün iyi yönlerine rağmen “Kumların Kadını” bahsettiği çukur kadar derinlik bulamadım. Evet çok güzel bir hayal gücü, güzel tasvirler, o delikte kapana sıkışmışlık hissi ama ya başı ya sonrası? Ya alt metin, yolculuk ve hedef? 173 sayfalık kitapta hayata dair kaç şey vardı ya da oranın ne olduğu, amacı neydi, söylenenler yaşananlar, iyi çözümlenmemiş psikolojik durumlar beni kaybetti. Tabii başta söylediğimi yeniden tekrarlamamda fayda var; bu naçizane benim fikrim. Eseri Goodreads’ten incelediğinizde beğeneni de çok. Kafamı kurgu ile ilgili kurcalayan bir diğer taraf amaçsız cinsellik oldu. Çok yabanıl ve sebep sonuçlar belirsiz. Tasvirlerin üstünlüğü, kumun tüm ihtişamına rağmen akıldan zor oluşturulan bazı fiziksel tasvirler insanı yoruyor. Kobo Abe’yi çok merak ediyordum ama sanırım kendisine uzun bir süre dönüş yapmayacağım. Ayrıca, kurgunun kör düğümleri, dil olarak bana Murakami’yi hatırlattığını da söylemeliyim. Yaş ve dönem olarak Murakami’den oldukça önce. Bu arada tekrardan Monokl Yayınları’nın hakkını teslim etmek lazım; olağanüstü bir kapak ve baskı. Her zaman ki gibi özel ve özenli.
![]() |
Okuduğum çizgi romanlara “Şeytani + İlahi Cilt 1: Faust Faslı”’dan başlamak istiyorum. Marmara Çizgi’den çıkmış bir harika. Kieron Gillen, Jamie McKelvie ve Matthew Wilson’un eseri. Mustafa Aytuğ Yıldırım çevirmeni ve bana muhakkak okumam önerisini yapan kişi. Okumaya başladım ve BA-YIL-DIM! Her zaman kendi yolunu seçen, orada ısrarla, eğlenerek, kasmadan uçan, uçurumları seven, üreten insanlara ve eserlerine bayılıyorum. Başka bir yol seçilmiş ve bence hayal gücünün sınırlarında, keskin uçlarında dolaşılmış. Çok akıcı, özel bir evrene ait figürler, özel bir dil ile sarmalanmış. Muhakkak devam etmeyi düşündüğüm bir seri. Beş yıldız veriyorum.
![]() |
Evin sessizliğinde bana kahkahalar attıran bir harikada sıra. “Todd: Dünya’nın En Çirkin Çocuğu 1. Cilt”. Sırtlan Yayınları’ndan çıkan her eser (Aynen Marmara Çizgi gibi) ) “Kasap”, “Şehzade Yangını”, “Deniz Kurdu” vb. klasikler, çizgi romanlar bende haklı bir beklenti yaratıyor. Bu yüzden fuarda dolaşırken yine Sırtlan Yayınları imzası taşıyan bir seriye başlamak istedim. Şans eseri elimin uzandığı, Ken Kristensen’in yazdığı, Amerika’dan ödüllü ve en güzel tarafı M. Kutlukhan Perker tarafından çizilen “Todd: Dünyanın En Çirkin Çocuğu” beni benden aldı. Müthiş çizimlere bir o kadar espirili, mesajlı müthiş diyaloglar, anlatı eklenmiş. Çok seveceğiniz düşündüğüm bir seri oluşturulmuş. Bir günde biten ilk cildin ardından hemen ikinci cilde geçtim. Takip edeceğim, tüm seriyi okuyacağım kıymetli bir tesadüf oldu kendi adıma.
![]() |
İkinci cildi ayrıca işlemek istedim. “Todd: Dünya’nın En Çirkin Çocuğu 2.Cilt” “Todd” 1. ciltte neyse 2. ciltte de o dedirtiyor. Ken Kristensen’in şaşırtmayan güzel kurgusu, akıcı anlatımı, M. Kutlukhan Perker’in harika çizimleri. Macera devam ediyor ve iki cilti iki günde bitirdiğim için 3., 4. artık ne kadar cilt varsa almak üzere sepetime ekleniyor. Hatırlatayım; “Todd” bir Sırtlan Kitap baskısı. Haklarını teslim etmek lazım.
![]() |
“Scalped Cilt 1: Kızılderili Toprakları” Çizgi Düşler’den çıkmış, R.M. Guera ve Jason Aaron imzası taşıyan bir eser. İlk sayfalar itibariyle içine zor girdiğim, kurgusunu anlamak için kafa patlattığım bir çizgi roman oldu. Üstelik Egemen Görçek gibi takip edip çevirdiği her şeyi okumaya çalıştığım, Türkçe’ye en iyi çeviren birinin eli değmesine rağmen. Ve fakat sabrın sonu selamet diyerek, ısrar ederek ilerleyince kurgu ilk cildin sonuna doğru kendini açmaya başladı. Gittikçe daha da acayip, derin bir mevzuya girdim. Okuduklarımdan, gördüklerimden memnun olmaya başladım. Alışık olduğunuz türden biraz daha farklı, dramatik bir altyapısı var. Güçlü, daha iyi bir yere doğru gidiyor. Ben de peşine takıldım. Hemen ikinci cilde geçeceğim.
![]() |
“Nietzsche Güldüğünde” Sinan Taşçı’nın OT Kitap’tan çıkan, (özellikle Nietzsche üzerine) karikatürlerinin yer aldığı bir eser. OT Dergi ve Bulut Uçar’ın sürprizi ile elime geçen Sinan Taşçı’nın eserini büyük bir zevkle, hızla okudum. Fazlasıyla gülümsetti. Zaten bir Nietzsche hastası olduğum için onu bu şekilde izlemek müthiş oldu. Mizah ve illüstrasyon severlerin edinebilecekleri hoş bir kitap olmuş.
- Murat S. Dural Kasım 2018 Okumaları - 11 Aralık 2018
- Murat S. Dural Ekim 2018 Okumaları - 5 Kasım 2018
- Murat S. Dural Ağustos – Eylül 2018 Okumaları - 5 Ekim 2018