
Murat S. Dural aylık okumalarını Kitap Eki takipçileriyle paylaşmaya ve önermeye devam ediyor…
Değerli dostlar, 2017’nin bitip 2018’in başladığı bu günlerde hepinize daha aydınlık yarınlar, keyifle okunacak kitaplar, memnuniyet vererek yazılan/çizilen eserler, her nerede ne yapıyorsanız çabasına girilecek başarılı üretimler, iltifatını bulan emekler ve bol ilham/hayal gücü diliyorum. Aralık 2017 okumalarıma geçmeden önce Fantazya ve Bilimkurgu Derneği (FABİSAD)’nin hep vurguladığı bir cümleyi sizinle paylaşmak istiyorum. Benim ve ailem dediğim insanlar için çok şey ifade ediyor; “Hayal gücü özgürleştirir…” Hayallerimizin ve özgürlüklerimizin artacağı harika umut dolu bir yıl olsun.
![]() |
İlk kitap “Anadolu Korku Öyküleri” efsanesinin beklenen üçüncü cildi, “Yılgayak”… Böylesi bir emeğe beş yıldızdan aşağısını vermek haksızlık sayılır. Üstelik bunu yaparken son derece tarafsız davrandım. Hepsi tanıdığım, bildiğim, ne yazarlarsa okuduğum yazarlar. Bu yüzden eleştirir ve överken kendi dışıma çıkmaya, öyküleri onlarla özdeşleştirmemeye çaba harcadım. Sonuç beni şaşırtmadı çünkü Anadolu’ya ve korku sanatlarına bu kadar hakim on yazarın öyküleri insanı olması gerektiği gibi geriyor, bu topraklara has gerilimler, korku, şiddet, cehalet, egolarla yüz yüze getiriyor. Daha da önemli nokta “Anadolu Korku Öyküleri Cilt 1” ve “Anadolu Korku Öyküleri Cilt 2″‘yi okuyanlar için “Anadolu Korku Öyküleri Cilt 3: Yılgayak” resmen korku unsurları, yazarların öykü performanslarının yıllarla beraber ne kadar yükseldiği hakkında birer kanıt. Her yazarın kendi dili öyküleri, kurgularıyla o kadar güzel örtüşmüş ki tanışıklıkları unutup her bir karakteri, kurguyu ayrıca yaşadım. 2 günde kitabı bitirmemi de bu meraka ve akıcı, nefis dil farklılıklarına, üsluplara bağlamak sanırım yanlış olmaz. Öykülere tek tek yer ayıramayacağım. Sadece beş üzerinden değerlendirirsem beni (naçizane) sarmayan bir iki öykü hariç hepsinin 5 üstünden 4.5’dan 5 olduğunu söyleyebilirim. Sarmayanlar mı? En kötüsü 3.9’dan 4. O derece memnuniyet verici kısacası. Evet, haklısınız, aynı fikirdeysek ne duruyorsunuz? Korku, gerilim, gizem seviyorsanız bu kitabı, hatta bu seriyi muhakkak edinin! Kapağa ve ilk defa seriye bir isim verilmesine ayrıca bayıldım. Fosforlu yeşil ve siyah kitabın içindeki konsepti, öyküleri kesinlikle karşılıyor. Son olarak gerek önceki serileri gerekse serinin üçüncü kitabının çıkmasını sahiplenen, destekleyen Bilgi Yayınevi’ni tebrik etmek lazım. Lansmanda bile yazarları yalnız bırakmadılar. Önemli, ilerde değeri çok daha iyi anlaşılacak bir emeğe kol kanat geriyorlar. Umarım “Anadolu Korku Öyküleri Cilt 4” için planlar yapılmaya başlanmıştır. Nitekim Anadolu Korku Öyküleri gibi efsane bir seride yer almak bu ülkenin korku / tekinsiz yazarları için bir kariyer hedefi olmalı.
![]() |
İkinci kitabım “Karanlık Yılbaşı Öyküleri: Aralıktan Sızan Karanlık” oldu. Benim de yazdığım, direk ilgilendiğim bir tür olduğu için her şeyi, özellikle kendi yazarlarımızı, çıtayı çektikleri yüksekliği görmek adına okumaya özel özen gösteriyorum. Bilgi Yayınevi’nden çıkan kitabın lansmanında yayıncı ve yazarları omuz omuza görmek harikaydı. İçeriğe gelirsek tüm öyküler kendine has, yazara özel anlatımlara, kurgulara sahip olduğu için fazlasıyla leziz. Fakat, özellikle Özlem Ertan’ın “Bir Yılbaşı Korkusu”, Murat Baykan’ın “Tatsız Masal”ı ve Galip Dursun’un “Karşının Yolcuları” öyküsüne bayıldım. Bunda her üç yazarda da eski eserlerine oranla gözlemlediğim gelişimin, farklı şey arayışlarının da etkisi büyük. Resmen meydan okuma! Ayrıca parantez açmam gereken yazar ve öykü ise “Kubilayhan Yalçın’ın “Efendi Claus”u. Gerçekten çok farklı, orijinal ve ilginç olmuş. Keşke daha uzun olsaydı. Ancak kısa olmasını da anlıyorum çünkü müthiş bir detaycılık gerektiriyor. Bunun yanında Mehmet Berk Yaltırık, Funda Özlem Şeran, Işın Beril Tetik, Alper Kaya, Demokan Atasoy, Uğur Kılınç, Gülbike Berkkam beklediğim yüksek standartta öyküleri ile yer almışlar. Demokan Atasoy’un “Karanlık Bedava”sı yılbaşı öykülerinin belki de en özeline yerelleştirilmiş bir saygı duruşu olmuş. Çok zor bir işin altına “bilerek” girmiş. Tebrikler. Uğur Kılınç’ın “Çörten”i ise klasik Gotik anlatının bugün, şu anda ve mekanda, var olan bir coğrafyada yeniden şekillenmesi olmuş. Kendisinin bu türe akademik bakışı hepimiz için önemli bir pusula oluyor. Uğur Batı ve Orkide Ünsür’ün öykülerinde ise yine o standartta ama (sanırım arka arkaya okuduğum için) Anadolu Korku Öyküleri 3. Cilt’tekine benzer tema, işleyiş, birbirini andırır dil gördüm. Tüm yazar dostlarımı böylesi kıymetli bir eser meydana getirdikleri için tekrar tekrar tebrik ediyorum. Özellikle belirtmeliyim ki Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nin birinci önceliği ülkemiz sanatında bu türlere, korkuya dair güçlü, yaygın bir portföy, platform oluşturmak, bu anıtı beraber yükseltmek. Bu anlamda son dönemde solo ya da kollektif olarak çıkan eserleri, verilen emekleri ne kadar övsek az. Tüm bu çalışmaların gönüldaşlık, dostluk bağları üzerinden şekillendiğini ve herkesin “Ben yazdım / yaptım” değil “Biz yazdık” diyebilmenin yeni eserlere, yeni yazarlara, yeni öykülere yol açacağını düşünüyorum.
![]() |
Üçüncü kitap değerli dostum Alper Kaya’nın el emeği göz nuru polisiyesi. Sonunda bitirebildim. Kısa olmasına aldanmayın, kurgu çetrefilli, aksiyonu yüksek, sürpriz çatışmalar, heyecanlı kovalamacalar ve bence çok ilginç bir final barındırıyor içinde. Dili akıcı. Cümleleri üzerinde çalışılmış derecede sade. Sevgili Alper ile farklı türlerdeki kollektif kitaplarda yan yana yer aldık. İlk defa polisiye konusundaki yeteneğine, kalembazlığına, kurgu yeteneğine şahit oluyorum. Bence tüm bunlara fazlasıyla sahip. Tek eleştirim kitabın fiyatı ile ilgili. Alper Kaya’nın bu kısa görünümlü güzel polisiyesini herkesin okuyabilmesini isterim açıkçası. İstanbul Kitap Fuarı’ndan indirimli almama rağmen okur sırf ödeyeceği meblağ yüzünden elini bu eserden uzak tutmamalı. Ve bu Alper’in değil yayıncının, hatta tüm yayın sektörünün düşünmesi gereken önemli bir gerçek. Peki bir de yayıncının gözüyle bakalım; Euro, Dolar fırlamış, kapaktan puntosuna, kağıdından kitap ölçülerine her şey artıyor demek bu. Pek çok yayınevinin artık daha küçük puntolarla, paragraf aralıklarıyla, basit kapaklarla, kitap ebatlarını küçülttüğünü biliyoruz. Yayın sektörünün yazarından yayıncısına bu sıkıntılardan kurtulması, kurtarılması lazım. Kim bilir, belki de “kurtarması gereken kişiler” kitap okunmamasından memnundur…
![]() |
Dördüncü kitabımı tanıtmaktan büyük mutluluk duyacağım. Özellikle son bir senedir korku üzerine dinletilerde, söyleşilerde, ödül törenlerinde rastlayıp sohbet ettiğim Yurdagül Hanım’ı ilk defa fanzin kültürümüze olan katkılarından dolayı fark etmiştim. Öykülerinden biri ile katıldığı, FABİSAD (Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği)’ın düzenlediği GİO Öykü Yarışması’nda dereceye girmesi onu daha da özel kıldı. Ve bu sene sürpriz bir şekilde DEX’den “AV” adında, safi korku, gerilim, toplumsal duyarlılık barındıran karanlık, garip öyküleriyle edebiyatımıza, özellikle korku edebiyatının anıtına bir tuğla koydu, onu yükseltti, bir adım öteye götürdü. Öyküler kısa kısa ve hiç bir şekilde sıkmıyor. Düşündürücü, dili akışkan, kaosları, girdapları bol. Gerçekten kendisinin tarzı, duruşu ve vizyonu ile beraber eser vermeye gayret ettiğimiz alanda bir açığı kapattığını söyleyebilirim. Görgüsü, tecrübesi, bakış açısı kendine has. Korku severlerin bakmasını önereceğim bir kitap.
![]() |
Sıradaki kitap benim de bir öykümün yer aldığı “Pati Öyküleri”nde. Leyla Tün’ün derlediği, Edebiyatist tarafından basılan, 31 yazar’ın kedilerle ilgili öykülerinden oluşan kitap geliriyle sokak hayvanlarına verilen desteğin güzel bir örneği. İçinde kurgudan özel hayatlardaki patilere uzanan hikayeler var. Minik dostlarımıza destek vermek istiyorsanız tavsiye ederim.
![]() |
Öznesi sadık dostlarımız köpekler olan birbirinden ilginç öyküler, birbirinden ilginç yazarlar. Yine Edebiyatist tarafından kitaplaştırılan, Fatma Burçak tarafından derlenen kitap hem bir saygı geçidi hem de geçmiş ya da bugün bizlere eşlik eden, bizim kadar belki de bizden çok bu dünyanın sahibi olan “onlara” dair bir teşekkür. Sıkılmayacağınız, çok farklı ve oldukça kısa öyküler bulacağınız bu kitap eğer köpekleri seviyorsanız güzel bir gülümseme, gülümsetme ihtimali. Son olarak belirtmeliyim ki ben de “Hııırr!” isimli öyküm ile bu derlemede yer alıyorum.
![]() |
Gelelim Aralık ayında okuduğum çizgi romanlara. Yazarı Garth Ennis, illüstrasyonlar Lewis LaRosa. İlk çizildiği, filmlere aktarıldığı yıllardan beri takip ettiğim, korkutuculuğu, kendi cezasını kendi uygulayan yargıç rolü, kaotik suçları saf şiddeti ile, kanla yıkamaya çalışan (aslında şiddet pornografisi de var) Frank Castle severek takip ettiğim bir karakter. Punisher, böylesi bir karakterin abideviliğine yaraşır bir çizgi roman serisi olmuş. Marmara Çizgi tarafından basılmaya başlanan, editörlüğünü (o eserin diline, doğasına uygun) çevirilerini beğendiğim Egemen Görçek’in, çevirisini Emre Yavuz’un yaptığı eserden çok keyif aldım. Kaç saatte mi bitirdim? Ciddi misiniz? Sanıyorum 50 dakika filan sürmüştür! Evet o kadar karanlık ve o karanlığa rağmen bir o kadar akıcı. İlk cilt “Başlangıç”ın ardından hemen ikinci cilde, “İrlanda Mutfağı”na geçeceğim.
![]() |
Sözümün eriyim. Punisher ikinci cilt ile okumalarım devam etti. Garth Ennis’in yazarlığını, Leandro Fernandez’in çizerliğini ve Dean White’ın renklendirmesini yaptığı, editörlüğünü Egemen Görçek çevirisini ise Emre Yavuz’un üstlendiği serinin ikinci kitabı “İrlanda Mutfağı – Hell’s Kitchen” tam bir serseri mermi. Okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Kurşunlar havada çarpışıyor. Bu aksiyon, hızlı ve akıcı okunurluğun haricinde, kurgudan dolayı üç yıldız verdiğim bir kitap oldu. Çeviride (editörü ile konuştuğumuzda küçük bir hatadan bahsetti) sıkıntı yok ama İrlanda-İngiltere meselesi, I.R.A, çeteler mevzusu ve sanki tüm bunların arasında yancı gibi dolaşan Punisher bana biraz garip geldi. Punisher tutulacak, kontrol edilebilecek, başkalarının işinde gözünü karartıp taraf olacak biri değil. Olasılıklı hepsini bir yere toplar ve sorunu hepsini öldürerek çözer. Neyse, küçükte olsa spoiler vermeyeyim. Güzel bir maceraydı ama yaşandı ve bitti.
![]() |
Son eser Jason Aaron’un “Scalped”ı. İkinci cildin adı “Scalped: Casino Boogie”. Gittikçe açılıyor, çok enteresan bir hikayenin başında olduğumuzu, henüz hiçbir şey görmediğimizi ortaya koyuyor. Her cilt daha da meraklanıyorum. Amerika’da oranın yerlisi, toprakların gerçek sahibi olup azınlık haline gelen Kızılderili toplumu üzerine yazılmış en etkileyici kurgulardan biri olduğunu söyleyebilirim. Hele o Catcher… Karaktere bağlanmaya başladım. Sevgili Egemen Görçek’in çevirisi öyküyü zorluyor. Nasıl mı? Çünkü gerçekten öykünün içine girmek, göndermeleri, zaman çizgisini anlayabilmek çok güç. İşte bu noktada çevirmenin çizgi romanı daha akışkan hale getirdiğini, diyaloglarda çaba harcadığını söyleyebiliriz. Tebrik etmek gereken kısım bunu kesinlikle başardığı.
- Murat S. Dural Kasım 2018 Okumaları - 11 Aralık 2018
- Murat S. Dural Ekim 2018 Okumaları - 5 Kasım 2018
- Murat S. Dural Ağustos – Eylül 2018 Okumaları - 5 Ekim 2018
FACEBOOK YORUMLARI