Behçet Necatigil sadece yapıtlarıyla değil dil bilinciyle, yazınsal etiği, dürüstlüğüyle, alçakgönüllüğüyle, yazınsal özeniyle, emeğiyle bugünün yazın dünyasına ne çok şey söylüyor aslında.
Şiirimizin büyük ustalarından Behçet Necatigil’in 100. doğum yılındayız. Evlerin, sokakların, kentin, inceliklerin, insani duyarlılığın şairidir Necatigil. Kendi kuşağının şairleri arasında tekil kalabilmiş, özgün şiir dili, deneysel şiir yapısı ile şiirimizin köşe taşlarından biri olmuştur. Anlatımcı, hikâye eden bir şiir anlayışından, kendine özgü deneyselliklere, çoğul okumalara açık, hatta Kareler başlıklı şiirlerinde, sözcüklerin diziliş kurgusuyla, değişik okumalarla başka anlamlara yol alan şiirlere varan büyük bir şiir birikimidir Necatigil şiiri.
Şiirlerinin yanında çevirileriyle de mutlaka anılmalı. K. Hamsun’dan S.Zweig’a, H.Böll’den T. Mann’a dünya edebiyatının önemli yazarlarını Türkçeye kazandırmıştır. M. De Unamuno çevirisiyle Latin Amerika edebiyatına giriş yapar edebiyat çevremiz, okuyucular. Çehov’dan, Strindberg’den, Hauptmann’dan, Dorst’tan yaptığı oyun çevirileriyle modern tiyatronun tanınmasına katkı verir.
Bugün bile bir başvuru kaynağı olarak yerini koruyan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü ve Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü unutulmamalı. Büyük bir çabanın, Necatigil’in o alçakgönüllü müthiş emeğinin, titizliğinin ürünüdür bu iki sözlük. Yapı Kredi Yayınları 100. Yaşına armağan olarak baskısı tükenen Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’nü yeniden yayımladı geçtiğimiz günlerde. Ayrıca Düzyazılar adlı iki ciltte toplanan yazıları, konuşmalarıyla şiir üzerine düşünen, edebiyatın dünyasını denemelerine taşıyan bir şair olarak da mutlaka anılmalı.
Necatigil’in şiirleri kadar etkili olduğunu düşündüğüm diğer yanıysa radyo oyunlarıdır. Dramatik edebiyatımıza önemli katkılar sunmuştur radyo oyunlarıyla. Bu yazıda da daha çok radyo oyunu yazarlığına ve yeni keşfedilen, Everest Yayınları arasında yayımlanan iki kitabına değinmek istiyorum.
Radyo oyunlarını bir araya getirdiği ilk kitabı Yıldızlara Bakmak 1965’te de Yayınevi tarafından yayımlanacaktır. Gece Aşevi 1967’de Bilgi Yayınevi, Üç Turunçlar 1970’te Varlık Yayınları, Pencere 1975’te Varlık Yayınları tarafından sağlığında yayımlanır. Daha sonraki yıllarda bu dört kitap tek ciltte bir araya getirilir. Ölümünden uzun yıllar sonra 1995’te Ertuğrul Faciası yayımlanacaktır. 2015’te Everest Yayınları, “Keşif” dizisinde Naima ve Evliya Çelebi adlı iki kitabı okuyucuyla buluşturur. 100. Yaşına armağan olarak da düşünülebilir bu keşif kitapları için.
Radyo oyununu şiirin büyültülmüşü, boyut kazandırılmışı olarak görür Necatigil. Onu radyo oyununa çeken şey şiire en yakın tür olduğunu düşünmesidir. Dilin ağırlıklı işlev yüklendiği, diyalogların seçiciliğiyle gelişen, imgenin yoğun olduğu, çağrışımlarla dinleyicisini (hatta okuyucusunu da) etkileyen, dinamik bir tür. Düzyazılar II kitabından, Doğan Hızlan’ın sorusuna verdiği yanıtı okuyalım: “Radyo oyunları bence şiirin uzantısı, yani şiir ne de olsa boyutları kısıtlı bir edebiyat türü. Radyo oyununda biraz daha açılmak mümkün. Hikâye de yazılabilir, her şeyden bir roman da çıkarılabilir. Radyo oyununu ben şiire en uygun tür olarak alıyorum. Ama radyo oyunu derken, skeçleri uzakta tutuyorum bu tanımdan. Radyo oyunu şiir gibi sesten, imajdan ve mesajdan kuvvet alan, bu öğeleri yoğunlaştırdığı oranda şiire yaklaşan bir tür. Bizim hele masallarımız, efsanelerimiz bu türe çok elverişli. O yüzden çok seviyorum radyo oyununu.”
Behçet Necatigil şiirinin bütün izleklerini, dil yapısını radyo oyunlarında da görebiliyoruz. Kırgınlıkların, kırıklıkların, tedirginliklerin, inceliklerin, geçmişin ağırlığıyla yaşamanın, dış dünyadan iç dünyaya kaçmaya çalışmanın, evlerin şairi aynı duygu yoğunluklarının diyaloglarını ustaca yazacaktır radyo oyunlarında. Diyalogları kısa, vurucu, çağrışımlıdır, çoğu yerde her biri birer dizeye dönüşür. Bunu yaparken oyunun inandırıcılığını da zedelemeyecek, dramatik yapıyı bozmayacaktır. Dilin ses yapısını da gözeten bir dil bilinciyle seslenecektir dinleyicisine. Kahramanlarının iç dünyalarının dilde yansımasını sese dönüştürecektir. İncelmiş bir zevk ve kültüre, düş gücünü, düşünce dünyasını genişletmeye çağırır dinleyicisini / okuyucusunu.
Behçet Necatigil için evlerin şairi olduğu söylenegelir hep, oysaki sokağın şiirini de yazmıştır. Oyunlarında da evin ve dışarısının çatışmasına yer verecektir sıklıkla. Ev iç dünyadır, koruyucudur, yalnızlığımızdır, sığınağımızdır… Dışarısı ise dış dünyadır, sokaktır, gündelik hayhuyun baskısıdır, toplumdur, çokluktur… Tedirgin eder dışarısı, kıstırır, kırılganlıklarımızı arttırır…
Necatigil’in oyun dünyasında iç aksiyonun ağırlıkta olduğunu da söylemek gerek. İç monologlarla ya da iç seslerin diyaloglara dönüşmesiyle ilerler oyunlar. Olay dizisi iç dünyaların açımlanmasıyla, anlam katmanlarıyla, kimi zaman birer dizeye dönüşen kapalı diyaloglarla gelişir.
“Bütün Yapıtları” serisinde yer alan, sağlığında yayımlanan dört radyo oyunu kitabını bir araya getiren Radyo Oyunları kitabındaki oyunlar genelde tek bölümlük kısa radyo oyunlarıdır. Bu oyunların çoğu, insanların iç dünyalarına yönelen, içsel monologlarla ya da iç sesin diyaloga dönüştürülmesiyle kurgulanan, simgeselliğin, çok katmanlı anlam yapısının kullanıldığı, absürde yaslanan, kapalı biçimde oyunlardır. Kadın ve Kedi, Yıldızlara Bakmak, Son Tren, Gece Aşevi, Kutularda Sinek, Yol, İki Çapraz Çizgi, Temmuz, Uzunköprü, Uzak Yol Kaptanı adlı oyunlar anılabilir.
Ölümünden yıllar sonra yayımlanan radyo oyunları ise “arkası yarın” tarzı, çok bölümlük oyunlardır. Ertuğrul Faciası adlı oyunu radyo oyun yazarlığımız açısından bir başyapıttır bence. Osmanlı’nın son dönemlerine götürür dinleyicisini. Japonya’da denize gömülen Ertuğrul gemisinin trajik öyküsünü anlatır. Gemide seyir ve sefer defterini tutmak üzere görevlendirilen o dönemin şairlerinden Ali Ruhi’dir oyunun kahramanı. Anlatıcı kullanımıyla, sıçramalı, iç içe geçmiş kurgusuyla, incelikleriyle örülmüş diyaloglarıyla, tartıştığı batılı ve doğulu düşünce biçimiyle, uzak doğu insanının dostluğuyla çok özellikli bir radyo oyunudur.
Geçtiğimiz yılın başında yayımlanan Naima ve geçen yılın son aylarında yayımlanan Evliya Çelebi adlı radyo oyunları Necatigil’in yazın dünyası içinde tam bir keşif olarak buluşur okuyucuyla.
“Arkası Yarın” programları için Naima Tarihi’nden bölümleri yirmi altı bölümlük radyo oyununa dönüştürmüştür Necatigil. Daha çok savaş, kuşatma, yükseliş – düşüş sahnelerini uyarlamıştır. Tarihsel kişiliklerin yaşantılarını ele almaz. Dramatik yapının hareketli olmasına dikkat eder. Arkası yarının sürükleyiciliği öne çıkacaktır. Naima’nın dilini, söyleyişini bugünün söyleyişiyle buluşturduğunu söylemek gerekli.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinden bölümleri de Evliya Çelebi olarak arkası yarın için oyunlaştırır. Yirmi iki bölümlük bir radyo dizisi ortaya çıkarır. Seyahatnamenin iki, üç ve dördüncü ciltlerinden bölümleri oyununa taşımıştır. İstanbul’u anlattığı birinci cildi oyunlaştırmamıştır. Dizi boyunca seyahatnamenin olağan ötesi, doğaüstü anlatılarına, uzak ülkelerdeki efsanelere, gözlemlere yer verilmiştir. Bu oyunda da dramatik aksiyonunun çok iyi kurgulandığını söylemek gerekli. Özellikle seçtiği konular, koca kafalı çocuk, kör saatçi, yanmayan odunlar gibi, Necatigil’in önceki oyunlarının atmosferini de taşır.
Behçet Necatigil sadece yapıtlarıyla değil dil bilinciyle, yazınsal etiği, dürüstlüğüyle, alçakgönüllüğüyle, yazınsal özeniyle, emeğiyle bugünün yazın dünyasına ne çok şey söylüyor aslında. Yüzüncü yaşında bir de bu açıdan yeniden okunsa, öğrenecek çok şey var Necatigil Hoca’dan…
- Karton Ev ve Kör Karga - 23 Ekim 2016
- Özcan Karabulut ve Şahap Sıtkı - 18 Eylül 2016
- Raftan; Yavaş Ateş, Sahaftan; Samim Kocagöz - 25 Haziran 2016
FACEBOOK YORUMLARI