
Nitelikli müzik yapan bir Kürt müzisyeninin uluslaşma sürecindeki karşılaştığı zorlukları, tarihsel serüvenini, devlet ve siyasi hareketler ile olan ilişkisini ve müzik yapma uğraşını merak edenler için güzel bir yapıt.
Evet “sevmekle başlamış her şey”. Besime Şen’in Nizamettin Ariç sevgisi; bir Kürt müzisyeninin oluşumunu ülkenin politik ve tarihsel gelişimi ile birlikte ortaya koyan güzel bir kitap çalışmasına yol açmış. Kürt müziğinde Şiwan Perver ve Civan Haco gibi popüler isimler yerine Nizamettin Ariç’in inceleme konusu olarak seçilmesi Ariç sevgisinin yanı sıra onun müziğindeki nitelik ve nev’i şahsına münhasır bir kişilik olarak görülmesiyle de ilgili sanırım. Siyaset sosyolojisi ve kent planlaması alanında akademisyen olan Besime Şen kitabında; Ariç’in Kürt müziği içindeki yerini ve hayat öyküsünü devlet, piyasa ve parti ile olan ilişkileri bağlamında ayrıntılı bir şekilde ortaya koyuyor.
Özellikle 80 öncesinde Türkçe müzik yapan biri. N. Ariç. Halkevi kökenli bir sanatçı. Ankara Halkevi’nden sonra TRT’ye geçiyor. Ankara çevresi ona dar gelince İstanbul’a geçiyor ve Maksim Gazinosu’nda Bülent Ersoy ile birlikte söylüyor. 1979 yılında da Ağrı’nın kurtuluş yıldönümünde söylediği bir şarkıdan dolayı sürgün oluyor. Sürgün hayatı ona başka bir mecra açıyor. Çok ciddi bir dönüşüm geçiriyor. Orada Kürtlerle tanışıyor. Almanya’da sürgün yaşamında politik çevrelerle doğrudan görüşüyor. Bu çevrelerle birlikte kendi sanatsal ve politik tercihini de yapıyor. Politik çevrelere bir hayli mesafeli ve sanatçının bağımsız müzik yapması gerektiğini düşünüyor. Çünkü Suriye üzerinden Almanya’ya gidiyor. Suriye’de Türk ve Kürt solu ile birlikte oluyor. Ama o çevrelerle arasına mesafe koyuyor. O kararı orada veriyor. Kürt ulusal müziğini tanımlayan bir müzik yapıyor. Ama bunu Kürt siyasi çevrelere mesafe koyarak yapmaya çalışıyor. Bunun da bir bedeli oluyor.[i]
Uluslaşma süreci diğer alanlarda olduğu gibi müzik alanında tepeden inme ideolojik yönlendirme getiriyor. Devlet ulusal müzik üretiminde baskın ve yönlendirici hale geliyor. Kürtlerde devlet olmadığı için devletin yerine Parti bu görevi üstleniyor, müziğe ve müzisyenlere müdahil etkilerde bulunuyor. Ariç’in bütün politik oluşumlara mesafeli duruşu potaniyel dinleyicisinden kısmen uzaklaşmasını getiriyor, tabii bunda Suriye’de yaşamını sürdürmesinin etkisinin de büyük payı olduğunu vurguluyor Şen kitabında.
Tek dil ve tek ulusal müzik bağlamında Kürt müziği üzerindeki devletin baskı ve yasak politikasının yanı sıra piyasanın ve ticarileşmenin rolüne değinen Şen’e göre; teknolojinin gelişimi ile müziğin başat mekanı kent olmaya başlamış ve radyo ve taş plaklar müziğin dinleyicisini yerel olmaktan çıkarmıştır. Daha sonra kayıt teknolojisinin gelişimi teyp, plak, kaset, CD kullanılması ile müzik bir meta olarak piyasada dolaşıma girmiştir. Özellikle İstanbul ve Antep Kürt müziğinin ekonomi politiğinin oluştuğu yerlerin başında gelir. Antep’in Diyarbakır gibi sıkı denetlenen bir yer olmaması ve Suriye ile yakınlığı Türkiye’de Kürt müziği piyasasının liberal bir ortam sağlamasına yol açmıştır. Sanayi ve ticaret açısından canlı bir nüfusu barındıran Antep Kürt coğrafyasının eğlence hinterlandıdır. Kaçakçılığın gelişkin olduğu bir kent olması da teyp ve kaset teknolojisi aracılığı ile kültürel ve etnik kaynağı harekete geçirmiştir.
Piyasa; devlet ve parti arasına sıkışan Kürt müziğine özellikle devletin baskılarına karşı teknoloji üzerinden bir özgürlük alanı sağlamıştır. Fakat 1990’lı yıllarda Kürt müziği açısından piyasanın bir kıskacı başlamıştır. O yıllarda özellikle sol protest müzik çok revaçta olup, Kürt müziğinde de sol protest müziğe yakın bir tarz var. Partinin etkisiyle özellikle PKK’nin kurumları ve diğer Kürt çevrelerinin derneklerinin her birinin bir müzik grubu var nerdeyse. Sonra o gruplar çoğalıyor. Koma’lar ya da Kom’lar politik ve modern müzik yapıyorlar. Kullandıkları enstrüman farklı, şarkı sözleri farklı, kenti ve günceli anlatıyorlar. İlk etapta bu müzik üniversiteli politize olmuş gençler üzerinde etki göstermiş ama önceki kuşaklar dengbejlik dinlemişlerdir. Dengbejlik hep dinlenmiştir. Devletin, partinin ve piyasanın Kürt müziği üzerindeki hem siyasal baskısı hem ekonomik gücü yarattığı sınırlara rağmen hep yaşamını sürdürmüştür. Dengbejliği Kürtlüğün hafızası olarak tanımlayan Şen; kitabında bir bölümü de dengbejliğe ayırır ve Kürt müziği içindeki yeri ile Ariç’in dengbejliğe bakışını aktarır.
Besime Şen; kitabına koyduğu Nizamettin Ariç ile 2014 ve 2015 yıllarında Almanya’da yaptığı uzunsoluklu röportajı da Ariç’in yaşam öyküsü, politikaya bakışı ve Kürt müziği konusundaki çalışmalarını ve sinema filmi serüvenini de ayrıntılı bir şekilde yansıtmaktadır.
Nitelikli müzik yapan bir Kürt müzisyeninin uluslaşma sürecindeki karşılaştığı zorlukları, tarihsel serüvenini, devlet ve siyasi hareketler ile olan ilişkisini ve müzik yapma uğraşını merak edenler için güzel bir yapıt çıkmış ortaya. Halkların birbirinin kültürünü tanıması ve kardeşliği için bu tür çalışmaların devam etmesi dileğiyle.
[i] 18 Kasım 2016 Besime Şen ile röportaj.Fındıklı/İstanbul.
![]()
|
- Nizamettin Ariç ve Kürt Müziği - 20 Mart 2017
FACEBOOK YORUMLARI