NORMALLİK DAYATMASININ SANCISINI ÇEKEN ÇOCUKLAR

Genç Timaş‘tan çıkan bu kitap, bir uzmanlık alanını kurgusal olarak aktarıyor okura. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile başa çıkmaya çalışan Jamie ve daima mükemmel olmaya çalışan Elin’in hayatlarının kesiştiği yerden yeni bir anlam dünyası yaratmaya çalışıyor yazar.

Heyecanlandığımızda, içimiz içimize sığmadığında “Midemde kelebekler uçuşuyor.” deriz sık sık. Midemizde uçuşan kelebekler duygularımızın habercisidir aslında. Bedenimiz, duygularımız için vazgeçilmez bir alandır. Öfkelendiğimizde bedenimiz daha sıcaktır artık, utandığımızda suratımızın ısısı biraz daha artmıştır, kaygılandığımızda midemiz bulanır ve bazen ellerimiz terleyebilir… Duygularımızın kalbimizle, bedenimizle ve zihnimizle olan bağı büyülü geliyor bana. Hiçbiri birbirinden ayrı değerlendirilemiyor, biri diğerini daima kolluyor. 

Midelerimizi kıpır kıpır eden kelebekler, bazılarımızın zihinlerinde de hiç durmadan uçuyor olabilir. Midelerimizdeki ve zihinlerimizde kelebekler birbirlerini tanıyorlar elbette ama bazılarımızın özellikle zihnindekilerden bahsedeceğim burada. “Kelebek Zihinli Çocuk”, bu zorlu görevde bana destek olacak. Genç Timaş‘tan çıkan bu kitap, bir uzmanlık alanını kurgusal olarak aktarıyor okura. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile başa çıkmaya çalışan Jamie ve daima mükemmel olmaya çalışan Elin’in hayatlarının kesiştiği yerden yeni bir anlam dünyası yaratmaya çalışıyor yazar.  Yazar Victoria Williamson, yüksek lisansını özel gereksinimli çocukların eğitimi üzerine yapmış ve hikayelerini yazarken seyahatleri sırasında tanıştığı çocuklardan ilham aldığını söylüyor. Topladığı hikayelerin gerçekliğinden olsa gerek “Kelebek Zihinli Çocuk”, DEHB gibi zor bir konuyu bilimselliğe bağlı kalarak bir kurgunun içine yerleştirmede oldukça başarılı.

Kitapta olan biteni bir Elin’in bir Jamie’nin ağzından okuyoruz. Her şeyden önce bu; aynı olaya bakışlarını ayrı ayrı duyabilmeye ve empati kurarak değerlendirebilmeye olanak sağlıyor okur için. Benim için çok güzel bir zihin jimnastiği yöntemiydi bu. 

Elin’le başlayan satırlarda Elin’i önce başarılı ve düzenli bir öğrenci olarak tanıyoruz. Öğretmeninin, anne ve babasının, arkadaşlarının kendisi hakkında neler düşündüğünü çok önemsiyor ve mümkünse hata yapmadan devam etmeli hayatına. Onun için hayattaki en berbat şey olabilir hataya düşmek. Babası evden ayrılmadan hemen önce ona “Cesur olmalı ve ağlamamalısın Elin. Bunu benim için yapabilir misin?” diyor ve Elin; ebeveynlerinin ayrılığında kendini suçlamasına rağmen sırf babasını geri almak için, eski hayatlarına dönebilmek için duygularını saklamaya zorluyor kendini. Halbuki bu onun için çok zorlayıcı. Bir yandan okulu, dersleri bir yandan değişen hayatı bir yandan yanındaki ebevenylerinden birinin kendini yeni yeni hissettirecek olan yokluğu… Bir ebeveyn, çocuğunun karşısında “benim için…” diye başlayarak söze giriyorsa durup derin bir nefes almak gerek sanırım. Ebeveynin isteği, kendi gizli bencilliğinin etrafında şekilleniyor olabilir ve bu çocuk için tehlikelidir. Hiçbir çocuk, ebeveynini biraz daha mutlu etmek için ya da duygusal olarak zorlandığı bir anda ebeveyninin içini rahatlatmak için duygularını saklamamalı. Aksine ebeveyninin verdiği güvenle kendini daha iyi hissedene dek ağlamalı, öfkelenebilmeli. Elin ise yaptığı her harekette babasının mutluluğunu, eve geri dönme ihtimalini düşünerek mükemmeli arıyor. Mükemmeli arama yolculuğunda sınıfındaki iki arkadaşı tarafından “inek” yakıştırmasıyla zorbalığa uğruyor fakat doğrusunun tepki vermek değil, hissettiklerini saklamak olduğuna inandığı için öfkesini içine atıyor. Öfkesini içine attıkça midesi bulanıyor, midesine vuran öfke onu daha da hırslandırıyor. Ayrıca başkasına ya da kendine üzülmemesi gerektiğine, güçlü olmanın bunu gerektirdiğine inanıyor Elin. Güçlü ve mükemmel olmak onun için yalnızlık, bencillik, daima yarışmak ve sonunda ne olursa olsun kazanmak demek. 

Elin’den sonra Jamie’nin hayatına konuk olduğumuzda ona yaşatılanları, onun hissettiklerini, zihninin içindeki kelebekleri ondan başkası daha iyi anlatamaz diye düşündüm ama ben  çabalayacağım aktarmak için. Öncelikle Jamie anlatırken benim de mideme küçük kramplar girdi, gerçekten iki büklüm olduğumu fark ettim okurken ve  sık sık uzun nefesler almam gerekti. Zorbalığın çocuklar arasındaki acımasızlığıyla yüzleşmek zordu. Jamie, farklı bir çocuk olduğundan haberdar fakat bunu “farklılık” olarak kabul etmek yerine “bozukluk” olarak nitelendiriyor çünkü çevresindekiler ona karşı hiç nazik değil ve kendisini “Normal değilim.” diyerek suçlaması için her türlü acımasızlığı yapıyorlar. Böyle zamanlardan birinde babası, kendisi için suçlayıcı ifadeler kullanmaması gerektiğini paylaşıyor Jamie ile. Jamie’nin babası oğlunu iyi tanıyor. Neyi sevdiğini, neyden nefret ettiğini, kafası karıştığında dikkatini toplaması için bir şeylerle oyalanması gerektiğini, muhteşem fıstık ezmesi menüsünü hazırlarken çok mutlu olduğunu… Babası onun güvenli alanı, bir şeyler düşünürken ve eyleme geçerken ne kadar zorlanabileceğini anlayabiliyor. Farklılıkları olan ve incinebilirlikleri yüksek çocuklar için güvenli alanlarından ayrılmak kabus gibidir. Yeni bir şehir, yeni bir ev, yeni ebeveynler, yeni bir okul, yeni bir sınıf… Jamie hem bu yeniliklerin getirdiği değişimleri hem de onu biraz olsun anlamaya çalışmayan Elin’i anlamaya çalışacaktır. 

Zihnindekiler koşuyor, Jamie onlara yetişmeye çalışıyor. Zihnindekiler durmadan akıp gidiyor ve Jamie zihnindekilerden bahsederken koşuya sürekli yeni birileri katılıyor. Zihnindekilerle söylediklerini yarışa aynı yerden başlatması mümkün olmuyor çoğu zaman. Bu Jamie için zaten yorucuyken bir de insanların “Senin derdin ne?” gibi aşağılayıcı sorularıyla uğraşmak zorunda kalıyor. “Gerçekten benim derdim ne?” diye sormasına sebep olan öğretmeni, arkadaşları, Elin, annesi, Elin’in annesi Liz’in bilmediği ve ilerde karşılaşacağı herkesin bilmeyeceği bir şey var ama: Jamie’nin hissettikleri. Jamie öfkesini kontrol etmek isteyip de edemediği anlarda, zihninin yorulduğu zamanlarda, çok heyecanlandığı ve kaygılandığı zamanlarda herkesten farklı olarak şöyle hissediyor, kendini şöyle analiz ediyor:

“Bilerek kötü davrandığımı düşünüyorlar. Okul üniformamı giymek ve kahvaltıdan sonra dişlerimi fırçalamak gibi basit şeyler yapmak için yeterince uzun süre odaklanmanın benim için ne kadar zor olduğu hakkında hiçbir fikirleri yok. Zihnim aynı anda yirmi beş yöne hareket ediyor ve hep geride kalıyorum.”

Kendini değerlendirdiğinde sakinleşmek için çözümler ürettiğini de görüyoruz. Sadece DEHB’i bilmeyen ve yaşamayan biri için bu çözümler ya çok manasız ya da işe yarar değil. Ancak Jamie, çabalıyor ve çok çabaladığına roman boyunca şahidiz:

“Babam bu sabah altıda işe gitmek yerine burada olsaydı o kadar korkmazdım. Korktuğumda doğru düşünemiyorum. Sakız çiğnemek sakinleşmeme yardımcı oluyor ama son paketimi kahvaltıdan önce bitirdim.” 

DEHB’te ebeveyn ve öğretmen tutumuna, toplum normallerinin dışındaki her çocuğun zorbalığa maruz bırakılmasına (Maruz bırakılmak ifadesini kullanıyorum çünkü çocuğu buna karşı güçlendirmek için de bir adım atılmıyor okullarda.), öfke kontrolünde zorlanan bir çocukla bağ kurabilmenin türlü yollarına, “normal-anormal insan” varsayımına, duygu farkındalığının işleri nasıl kolaylaştıracağına dair birçok önemli pratik var kitapta. Jamie’den çok şey öğrenmekle birlikte Elin ve Jamie’nin ebeveynleri sayesinde ebeveynliğin de öğrenilebilen bir şey olduğunu keşfettim. Hayattaki her rol hata kaldırıyordu, kaldırmalıydı da aslolan bağ kurduğumuz insanlarla olan ilişkilerimizi gözden geçirerek, gözeterek birbirimize iyi gelmek ve birbirimizi daha iyi bir insan olmaya ikna etmek sanırım. Jamie’yi en çok üzenin Elin olmasının yanında zihnindeki her şeyin artık daha iyi olacağına dair ilk kez umut etmesini sağlayan kişinin de Elin olması başka nasıl açıklanırdı yoksa? 

  • Kelebek Zihinli Çocuk
  • Yazar: Victoria Williamson
  • Çeviri: Gizem Şakar
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 2021
  • Sayfa Sayısı: 272 Sayfa
  • Yayınevi: Genç Timaş
Evrim Sayın
Latest posts by Evrim Sayın (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

“YILLIK: Annual of Istanbul Studies” İçin Yazı Başvuruları Başladı

Read Next

40. İstanbul Film Festivali’nin Belgesel ve Kısa Film Gösterimleri Başlıyor

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *