Odağına Dili Alan Bir Roman; Kırgınlık

Kırgınlık; eksik bırakılan hikayelerin, yok sayılarak geçiştirilmeye çalışılan hayatların, yalnızlıkla cebelleşen insanın romanı olmuş.

Her insanın hayata dair türlü hayal kırıklıkları var. Kimini muhatabına haykırabiliyoruz, kimi bizim varlığımızla anlamlı sadece. Söze dökebildiklerimizden fazlası dillendiremediklerimiz. İnsanın insana, evrene, topluma, düzene, zamana karşı kırgınlıklarını cesur ama bir o kadar dingin bir tavırla anlatmış Nihan Kaya. Kırgınlık; eksik bırakılan hikayelerin, yok sayılarak geçiştirilmeye çalışılan hayatların, yalnızlıkla cebelleşen insanın romanı olmuş.

Daha ilk bölümde tozlu, paslı, sisler içinde bir tren istasyonunun varlığı içimize oturuyor. Artık kullanılmayan istasyonların çok önceden kalabalık ve telaşlı olduğunu getirdim gözümün önüne. Bu sırada Osman Ali göründü istasyonda. Osman Ali’nin bir başınalığı okuru ürpertiyor önce. Sesini duyuramamanın kırgınlığıyla kendini tanıtıyor Ali. Kimse onu görmeyip duymasa da okurdan umutluymuşçasına varlığından haberdar ediyor evreni. Yazar, bu bölümden sonra okuyucuyla olan sohbetini derinleştiriyor. Doğrudan diyaloglara rastlamasak da asıl amacının okuyucuyla iletişim kurmak olduğunu seziyoruz. Bu amacını kurmaca unsurlarla nihayete erdirmiş. Kurmacanın önemine sık sık vurgu yapan yazar, “Hem, biliyorsunuz, yazarken her şey renk değiştiriyor.” diyerek gerçek dünyanın yazarın zihninde yeniden yorumlandığını anlatmaya çalışmış.

Kurmacanın özündeki yaratıcılık kavramına dair birçok önemli noktayla “Paf”la tanışarak karşılaşıyor okuyucu. Eserde devamının gelmesini en fazla beklediğim bölümdü Paf. Paf, lapis lazuli (mavi) renginde bir ejderha. Küçük bir erkek çocuğunun çok sevdiği ejderha olarak sonsuzluğunu yaşıyor. İkisi, yetişkinlerin hayal edemeyeceği yolculuklara çıkıyor bu sonsuzlukta. Paf bu sonsuzluğun baş kahramanı ancak çocuğun sonsuzluğu çocukluk yıllarıyla sınırlı. Zaman ilerledikçe Paf’ı yalnız bırakan çocuk, bunun farkına bile varmıyor çünkü bir şirketin finans müdürü oluyor o küçük çocuk. Bundan hareketle asla bitmeyen işler, değişen alışkanlıklar, artarak devam eden ihmal etmeler yetişkin dünyasının başat unsurları haline geliyor. Çocukluğunda bir dakika yanından ayrılmadığı ejderhasını tek başına bırakıp asla hatırlamıyor çocuk. Geçmişe kıyasla daha meşgul, daha yorgun, daha karamsar ve daha mutsuz olan “finans müdürleri” her daim  hem kendi çocukluklarını hem çevrelerindeki çocuklukları öldürmeye devam edecektir. Çavdar Tarlasındaki Çocuklar’da da benzer bir durum ele alınıyordu. Yetişkinlerin kirli ve ruhsuz dünyalarından nefret eden Holden, kendisi gibi küçük bir çocuk olan kız kardeşiyle anlaşabiliyordu sadece. Hayatına bir şekilde temas etmiş tüm yetişkinlere karşı aynı şeyi hissediyordu: Öfke. Yaratıcılıklarını yok eden bu yetişkinlerin samimiyetini sorgulayıp duruyordu. Bu eserde sorgulama ve reddetme rolü Paf’ta çünkü çok özlediği arkadaşı tüm bunları fark edemeyecek kadar meşgul artık.

Kaya, romandaki bölümlerin derinine gizlediği okuyucuya yanıtlarıyla roman boyunca kendi bakış açısını açık ediyor. Bunun bilinçli bir tercih olduğunu söylemek mümkün çünkü romanın sonunda bir önceki bölümlere dair okuyucunun aklında beliren tüm soruları bertaraf etmeye çalışmış. Hem okuyucunun ne soracağını tek tek tahmin etmiş hem de tüm bunlara yanıtlar üretmiş. Ben çoğu sorumun yanıtını aldım bu vesileyle ama “Anlattığı hikayelerin sonunu getirmeyecek mi?” diye sorun siz yine de bizzat kendisine. El birliğiyle yüklenirsek sesimizi duyup belki merakımızı giderir, kırgınlıklarımızın başını okşar yeniden.

“Çocuk”, Kaya’nın eserindeki bam teli adeta. Bir çocuğun fark ediliş hikayesiyle duymaya başlıyoruz tüm çocukların sesini. Bu fark edilişin aracısı küçük bir not aslında: “Sevgili Tanrı, lütfen artık babamın acılarını dindir ve onu yeniden sağlığına kavuştur.” Yazar, bu çocuğu hiçbir zaman bulamayacak olsa da ona mektup yazıyor. Aslında yazdığı mektup tüm çocuklara… Arkadaşlarının ona duyurduğu, bizzat karşılaştığı ya da hiç görmediği tüm çocuklara armağan ediyor sözcüklerini. Kitaplarla çocukların ilintili olduğuna inanıyor yazar. Farklı ülkelerde, şehirlerde, mahallelerde yaşayan çocukların sesini bu kitaplarla duyup onların sesini bu kitaplarla içinde yaşatabildiğini düşünüyor. Hapishanede annesiyle birlikte güneş göremeyip “perde”den haberi dahi olmayan çocukla, annesinin idam kararının bilincinde olup öfkeli kırgınlığıyla orada bulunan çocukla çoğalıyor yazar. “Yedi yaşındaki kendisi”yle bu şekilde irtibat kurabiliyor. En masum ve kırılgan kırgınlıklardan sıyrılıp Seyit Rıza’nın kırgınlığına selam durup pervasızca kırılan tüm kalemlerden hesap sorarak bitiriyor Kırgınlık:

“Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Ben de sizin önünüzde diz çökmedim. Bu da size dert olsun.

Sonra sehpaya çıkıp altındaki tabureyi kendi tekmelemiş oğlum. Oğlum.”

  • Kırgınlık
  • Yazar: Nihan Kaya
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Eylül 2017
  • Sayfa Sayısı: 152 Sayfa
  • Yayınevi: İthaki Yayınları
Evrim Sayın
Latest posts by Evrim Sayın (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Tarihsel Olanı Yakalamak

Read Next

“Fi” nin intihal iddialarına açıklama

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *