“Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez!” der Lev Tolstoy. Okumak çok yönlü bir arayış ve etik bir yol bulmak olarak da yorumlanabilir. Kitapların belki de bize kattığı en önemli şeylerden bir tanesi hiç tanımadığımız karakterlerle tanışmamız ve kendi hayatımızı onlarla özdeşleştirmemizdir.
En etkili kitapların klasikler olması ilk değişimlerin hatta tüm ilklerin üzerine yazılmış olmaları olarak yorumlanabilir. İşte tam da bu nedenle ilk yazıldıkları zamandaki gibi taze ve günceldir. Sadece sizi mutlu etmekle kalmayıp, okuduktan sonra hayata bakışınızı değiştirecek 11 romanı gelin birlikte inceleyelim.
1. Madam Bovary – Gustave Flaubert
A. Ömer Türkeş’in incelemesi için TIKLAYINIZ
19. Yüzyıl romanının en başarılı örneklerinden birisidir “Madam Bovary”. Metni önemli kılan hem ele aldığı konu, hem de Flaubert’in üslubudur . Anlatılan, Emma Bovary’nin trajik hayat hikayesi ve karşılıksız aşkları gibi görünmekle birlikte, Flaubert Emma’nın şahsında, 19. Yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını, evlilik müessesesinin insan doğasına aykırılığını ve toplumsal değer yargıları ve ahlak ölçülerinin iki yüzlülüğünü ele alır.
2. Orlando – Virginia Woolf
Virginia Woolf’un romanları arasında Orlando, her türlü olabilirliği ve gerçekliği dışlayan, fantastik öğelerle bezenmiş konusu, coşkulu, abartılı, mizah yüklü anlatımıyla özgün bir yere sahiptir. İngiltere’nin en soylu ve nüfuzlu ailelerinden birinin tek mirasçısı olan olağanüstü güzel, duyarlı, şair ruhlu Orlando, serüven dolu yaşantısına Kraliçe I. Elizabeth’in gözdesi ve haznedarı olarak başlar. Arayışlar içinde geçen inişli çıkışlı dört yüz yıllık yaşamının orta yerinde büyük bir dönüşüme uğrar. İstanbul’da II. Charles’ın elçisi olarak bulunduğu sırada mucizevi bir biçimde kadın olur. Bir süre Bursa dolaylarında Çingeneler arasında doğayla iç içe yaşar. Yeni kimliğiyle İngiltere’ye döndüğünde 18. yy edebiyat çevrelerinin ünlü nüktedanları arasında can sıkıntısından patlar, 19 yy’ın kadınlara biçtiği rolün içinde boğulacak gibi olur. Ancak aykırı, enerjik, sorgulayan kişiliğinin yardımıyla tüm toplumsal değişimlerin ve kendi yaşamındaki büyük dönüşümün üstesinden gelmeyi başarır. Romanın sona erdiği 1928 yılında olanca boyun eğmez çağdaşlığıyla dimdik ayaktadır…
3. Suç ve Ceza – Dostoyevski
Yoksul ve onurlu Raskolnikov’un tavan arasındaki öğrenci odasında yaşadığı ikilem ve sonrasında tasarladığı cinayet Rusya’da bir fırtınanın kopmasına neden olmuştu. Suç ve Ceza farklı dillere çevrildiğinde, yazarı Dostoyevski’yi dünya edebiyatının zirvesine taşıdı. Yüz elli yıllık bu başyapıt hâlâ en çok sevilen ve en çok okunan romanlar arasında. Çünkü zaman, Suç ve Ceza’nın ele aldığı meseleleri eskitemedi.
İyi ile kötü arasındaki savaş bugün de sürüyor ve bir zamanlar Raskolnikov’un yaptığı gibi, modern dünyada insan olmanın anlamı ve eylemlerimizin ahlaki sonuçları üzerinde düşünmeyi sürdürüyoruz. Sözüm ona yüce bir amaç uğruna her türlü fenalığı, en ufak bir pişmanlık duymadan yapmaya hazır olanları gördükçe sahici bir yüzleşmenin değerini bir kez daha kavrıyoruz.
4. Mülksüzler – Ursula K. Le Guin
Kitaba adını veren mülksüzler, Anarreslilerdir. Çünkü hiçbir şeye sahip değillerdir. Ne bir mülk, ne bir toprak. Çocukları dahi kendilerinin değildir. Herkesin her şeyi paylaştığı, çalışmanın zorunsuz olduğu ve fakat çalışmamanın da ayıplandığı bir yerdir burası.
5. Veba – Albert Camus
6. Yavru Kuş – Octavia Butler
Shori, görünürde hafızasını yitirmiş genç bir kızdır, ancak peşini bırakmayan insanlık dışı gereksinim ve yetenekleri kendine dair ürkütücü bir gerçeklikle yüzleşmesine sebep olur: Shori, aslında gündüz dışarıda yaşayabilmek üzere genetiği değiştirilmiş, elli üç yaşında bir vampirdir. Ailesine yapılan korkunç saldırıdan tek başına sağ kurtulan Shori, katilleri bulmak ve kendi kimliğini keşfetmek üzere çıktığı zorlu macerada “ötekiliğin sınırlarında” dolaşırken, gerçekten insan olmanın anlamını sorguluyor.
7. Moby Dick – Herman Melville
A. Ömer Türkeş’in incelemesi için TIKLAYINIZ
Moby Dick, roman tarihinin ilk denizcilik destanı, Mark Twain’in, Jules Verne’nin, Jack London’ın, Joseph Conrad’ın, doğa tutkunu pek çok yazar ve yönetmenin ilham kaynağı olarak bugünlere kadar varlığını ve güncelliğini korudu. Belki doğa karşısında insanın mücadelesi hiç değişmediğinden, belki hırslarımızla körleşmemiz hep sürdüğünden ya da haksızlıklara isyanın evrenselliğinden de kaynaklanıyor olabilir bu güncellik. Belki de her yaşta farklı bir anlam yükleyeceğiz metnin barındırdığı simgelere; ama Moby Dick’in edebi değeri hiç değişmeyecek..!
8. Bilge Kan – Flannery O’Connor
“Amerikan Gotiği” olarak adlandırılan edebi türün en önemli yazarlarından Flannery O’Connor’ın, (1925-1964) deyim yerindeyse “kültleşmiş” ilk romanı Bilge Kan, 1930’ların Amerika’sında geçen, barbarlıkla medeniyeti birbirinden ayıran ince çizgiyi irdeleyen bir hikâye anlatıyor. Ordu hizmetinden ayrılan genç Hazel Motes, buruk bir ruh haliyle evine, Amerika’nın “mitsel” güneyindeki tutucu kasabaya döner. Kasaba erkânının koyu dindarlığına karşı kişisel bir savaş açan Hazel, “kör” vaiz Asa Hawkes ve onun yozlaşmış kızıyla yıkıcı bir ilişkiye kapılmaktan kurtulamaz. Ardı ardına yaşadığı hüsranların etkisiyle kendi dinini kurmaya karar veren Hazel, sokaklarda İsa’sız bir kiliseyi, dogmasız bir dini vaaz eder. Ancak O’Connor’ın derin felsefesi ve benzersiz kurgusunun güdümünde, Hazel’ın bu umutsuz mücadelesi, varoluşun ve kaderin sorgulandığı trajik bir sona doğru doludizgin sürüklenecektir…
9. Jane Eyre – Charlotte Brontё
10. Görülmeyen Adam – Ralph Ellison
Görülmeyen Adam, egemen kültürün içinde tutunmaya çalışan siyahi bir gencin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Toplumun her katmanına girip çıkan roman kahramanının hikâyesi, Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere uzanıyor. Toplumsal hoşgörüsüzlüğün, du yarsızlığın, aldatılmanın her türlüsüne maruz kalan genç adam, ayakta kalmak ve kimliğini korumak için her yolu deniyor. Ancak inandığı kişiler ve örgütler tarafından da yalnız bırakılınca, kendi yolunu seçiyor ve New York’un merkezinde, bir apartmanın bodrum katına sığınıyor…
Ralph Ellison, Amerikan edebiyatının başyapıtları arasında gösterilen ve T.S. Eliot, James Joyce, Dostoyevski gibi yazarların eserlerinden derin izler taşıyan Görülmeyen Adam’la, ortaya ırkçılık, sömürü ve toplumsal ikiyüzlülük üzerine zamansız bir eser çıkartıyor.
11. Günden Kalanlar – Kazuo Ishiguro
İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük başuşaklarından biridir Stevens. Amerikalı yeni işvereninin arzuladığı düzeni kurmak için birlikte çalıştığı eski kâhyayı ziyaret etmeye karar verir ve İngiliz taşrasında bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca karşılaştığı manzaraların ve insanların yarattığı izlenimler anılarıyla ve mesleğinin gereklerine dair düşünceleriyle birleşerek, özenle bastırdığı duygularını ortaya sererken, hayatını idealleri uğruna harcayan Stevens basmakalıp fikirleri ve saplantılarıyla okurun kalbini fetheden eşsiz bir kahramana dönüşür.
- Netflix Türkiye mayıs programı belli oldu - 23 Nisan 2022
- Halsey’den İstanbul konseri - 23 Nisan 2022
- Sepultura Türkiye’ye geliyor - 23 Nisan 2022
FACEBOOK YORUMLARI