Okuma listenizde mutlaka olması gereken 8 kitap

Sürekli yeni kitapların yayımlandığı bir ortamda en zor olan kendinize bir liste hazırlamak olsa gerek. Kitap dünyası böylesine hareketliyken bazı kitapları gözden kaçırmanız da olası bir durum.

Kitap Eki olarak her kategoriden kitapları incelemeye devam ediyoruz. Yaptığımız incelemelerin sonucunda ise size listeler halinde kitaplar önermeye devam edeceğiz.

1. Filin Yolculuğu – Jose Saramago

Leyla Öztürk’ün incelemesi için TIKLAYINIZ

Gerçek bir hikayeden yola çıkarak kurgulanmış bu hikaye tarihi bir roman değil, gerçek olayla kurgunun müthiş harmanlanmış hali. Bir filin çevresinde düzenlenmiş bir yolculuğu değil, filin çevresindeki dünyayı nasıl düzenlediğini anlatırken bize Saramago, gerçek ile kurmacanın ayrılmaz bir bütün olduğunu da gösterir gibi sanki. Ve belki de bunun ifadesidir yazarın şu cümlesi…

Hepimiz çok iyi biliriz ki, bir HİKAYE ANLATAN ona en azından, bir nokta bazen de bir virgül EKLEMEDEN edemez.”

2. Japon Sevgili – Isabel Allende

Abdullah Ezik’in incelemesi için TIKLAYINIZ

Isabel Allende’in Japon Sevgili isimli romanı zamanı ve coğrafyayı iç içe geçirerek hareket eden, savaşın ve yıkımın peşinden başka kurulmaların ve yapılanmaların geleceğini gösteren, insanın birey olarak kendi hayatını var etmede özgür olabileceğini ortaya koyan bir eser.

3. Siddhartha – Hermann Hesse

Aydoğan Melih Horasan’ın incelemesi için TIKLAYINIZ

“Geçmişte olan, gelecekte olan hiçbir şey yoktur; her şey vardır sadece, şu an içinde varlık sahibidir.”

Siddhartha’nın ırmağı kulağına bu cümleyi fısıldadı. Herkesin farklı duyumsayacağı gibi. O kendi hayatını kendi çizdiği yolda, öğretilerin kucağında ama onlardan bağımsız göğüsledi. Tanımların değişeceği, kavramların peşi sıra ipinin çekildiği, tüm varoluş ve onun peşinden sürüklediği insanın hayatı anlamlandırma mücadelesinin bireyin özüne indirgendiği bakış açınızı değiştirecek bir roman. Konuşulacak çok şey var üzerine ama önce okumak gerek.. İyi okumalar dilerim. Siddhartha ile size hoş sohbetler…

4. Sen Gittin Gideli – Elena Ferrante

Doğan Yalçın’ın incelemesi için TIKLAYINIZ

Bu kitabında olabildiğince cüretkar sahneler olması ve feminist bir bilinçle yazılmış olması kitaba ayrıca bir hava katıyor. Her kadının yaşadığı, yaşıyor olduğu ve yaşayacağı bir dünyanın varlığına şahit olmak ve bir kadının küllerinden yeniden doğmasına şahit olmak bunun yanında yine dilin olabildiğince büyüsünde kalmak heyecan verici olduğu kadar buruk bir tat bırakıyor okurda. Ferrante, ne yazarsa okunacak ve etkisini uzun süre kaybetmeyecek, yıllarca okunabilecek bir yazar olmayı çoktan hakketmiş.

5. Kış Uykusu – Goli Taraghi

Gün Çağ Aydın’ın incelemesi için TIKLAYINIZ

Haydari, Celili, Enveri ve daha niceleri hepsi de bizler gibi sıradan insanlar… Komşu bir coğrafyanın yalın gerçeği Kış Uykusu’nda anlatılıyor. Farsça’dan büyük bir ustalıkla çevrilen Taraghi’nin romanı zihinlerinizden kolay kolay çıkmayacak.

6. Arafta – George Saunders

Ümit Mutlu’nun incelemesi için TIKLAYINIZ

Kitap, George Saunders’ın üslubuna aşina olanlar için bir sürpriz içermiyor; öykülerinden de bildiğimiz o her zamanki muzip dil, acıyla yoğrulmuş trajikomediler, illâki kaybeden karakterler ve tutunamayanlarla dolu bir hazine var ortada yine.

Arafta, insanlığın hiçbir zaman yok olmayacak korkusuna ve daimi tartışma konusuna yönelik yenilikçi, güçlü ve derinden sarsıcı bir roman. Ayrıca… günün birinde ölmeyi düşünenler için ideal bir rehber!

7. Yüzyıllık Yalnızlık – Gabriel García Márquez

Eda Okuyucu’nun incelemesi için TIKLAYINIZ

Yüzyıllık Yalnızlık öyle bir kitaptır ki yazsanız ciltler, anlatsanız saatler yetmez. Tam da bu sebeple önemli Latin Amerika edebiyatı eleştirmeni ve Márquez uzmanı Gerald Martin, şöyle der: “García Márquez Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmasaydı da Latin Amerika’nın en büyük romancıları arasında gösterilecekti. Ancak sadece Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmış olsa bile büyük bir romancı olarak görüleceği kesin.”

8. Şikago Mezbahaları – Upton Sinclair

Aynur Kulak’ın incelemesi için TIKLAYINIZ

Şikago Mezbahaları neresinden bakarsanız bakın veya ne şekilde işlenirse işlensin güçlü bir romandır. Upton Sinclair romandan sonra oluşan toplumsal tepkiye ve devletin yeni düzenlemelerine karşın kendisiyle yapılan bir söyleşide şu cümleyi kuracaktır.

“Ben toplumun kafasını hedef aldım. Ama attığım yumruk midesine geldi.”

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Socrates Almanya’da listeye girdi

Read Next

Bir Solukta Okuyup Bitireceğiniz 7 Etkileyici Kitap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *