Goli Taraghi “Kış Uykusu”da sıra dışı ve sembolik bir çözülme resmediyor, İran’daki yıkıcı modernizasyon sürecinden doğan ‘anomi’yi -dışlanmışlık ve ümitsizlik hissini- betimliyor.
“Bir gün biri ‘Ey ihtiyar dikkatli ol, düşme!’ dedi. Başımı kaldırdım ve ‘Evet, dikkatli ol, düşme,’ dedim. Geçmişte kalan ne varsa, elinden tutmak için döndüm. Şaşıp kaldım. ‘Her şeyi hatırlıyor muydum? İnanamadım.” (Taraghi 2016: 7) Böyle başlıyor anlatmaya Taraghi’nin anlatıcısı. İçinden mevsimler, dostluklar, narlar, elmalar, fareler, gelin çiçekleri geçen Taraghi’nin “Kış Uykusu”nda geçmişe özlem, kaybetme ve elbette yabancılaşma olgusu naif ama melodik bir dille ele alınıyor.
İran Devrimi, 1979’dan itibaren sanatçıları, yazarları ve aydınları öğütüp sindirirken baskı ve sansür nedeniyle cezaevleri doldu taştı, sürgün rotaları belirlendi. Devrimin ardından profesör olarak ders verdiği fakülte kapatılınca Paris’e gitmek durumunda kalan ve 1980’den bu yana Paris’te yaşayan 1939 Tahran doğumlu Taraghi pek çok çağdaşı gibi ülkesinin değişim dönemindeki bireysel ve toplumsal ruh halini anlatmayı tercih etmiş. İran Şahı’nın güçlü olduğu dönemde – 1973’te – yayımlanan “Kış Uykusu”nda da suskunluk, korku, sindirilme hallerine işaret ederken ülkeyi saran, bunaltan hava ağır bir uyku halinde çöküyor insanların üzerine.
“Keşke şimdi sabah olsaydı. Keşke şimdi ben taştan, duvardan yazın kokusunu alabilseydim. Radyomu açıyorum. Haberler. Her şeyden habersizim. Bir adam bir kadını öldürmüş. Başka bir adam kendini öldürmüş. Sel basmış. Savaş devam etmekte. Kolluk güçleri kazanmış. Dünya yine aynı dünya. Susuyorum,” (Taraghi 2016: 9) diyerek sessizlik korosuna katılan anlatıcı “Birkaç fare daha var, geceleri sayıları artıyor, her şeyi kemiriyorlar, mobilyaları, perdelerin uçlarını, çarşafın kenarlarını, ayakkabılarımı… Kaşıkla kafalarına vuruyorum, bana bakıyorlar. Artık hiçbir şeyden korkmuyorlar, başlarına yedikleri kaşıktan da üstlerine fırlattığım ayakkabıdan da,” (Taraghi 2016: 37) ve “Ademoğlu unutkandır. Ne vakit bir derdi olsa ahlanıp vahlanır, feryat figan eder ve sonra unutur onu. Dert her zaman dert olarak kalmaz. Ya o derdin bir dermanı bulunur ya da insan alışır derde,” (Taraghi 2016: 19) diyerek köşeye sıkışmanın ne olduğunu tanımlıyor.
“‘İyi de Celili’ciğim, akıl da fena bir şey değildir. Tek başına dünyayı değiştiremezsin,’ dedim. ‘Bunun için ne gerekirse yapacağım,’ dedi. Ciddiydi, şakası yoktu. Sokak sokak onun peşinden koştuğumuz o gün hȃlȃ aklımda, küçük kafasının içinde ne düşünceler olduğunu öğrendiğimizde titrediğimiz o gün,” (Taraghi 2016: 70) diyerek İran’da kovalama ve kovuşturma sürüp giderken, herkes korku içinde sus pus beklerken ölmekten değil de işe yaramamaktan, ‘sığır gibi yaşayıp ölmekten ‘ korkanların da var olduğunu, sokaklar tekin olmasa da endişeyle baş etmenin birlik beraberlikten geçtiğini anımsatıyor.
Goli Taraghi “Kış Uykusu”da sıra dışı ve sembolik bir çözülme resmediyor, İran’daki yıkıcı modernizasyon sürecinden doğan ‘anomi’yi -dışlanmışlık ve ümitsizlik hissini- betimliyor. 1960’ların İran’ında sıradan kentlilerin bireyselliğini kazıp gün yüzüne çıkarıyor. Güya ‘modern’ yaşam biçimine hızlı bir geçiş deneyimi yaşayan veya bu geçiş sürecini gözlemleyen herkes geleneksel değerler ile kültürel mirasın kaybına ve bireyin çözülmesine şahit olacaktır. Roman bireyin olgunlaşma sürecinin geleneksel değerler ile kültürel mirasının yok edilmesiyle nasıl sabote edildiğini anlatırken Jung’ın sembolizminin esrimeleriyle dolu felsefi bir tat sunuyor. Özleyen, bekleyen, kaybeden bu insanlar yaza, sıcağa hasrettirler. Çünkü “Onlar tıpkı bir serçe gibiler. Uçmak isteyip uçamayan bir serçe gibi.” (Taraghi 2016:79)
- Kış Uykusu
- Yazar: Goli Taraghi
- Çeviri: Makbule Aras
- Türü: Roman
- Basım Tarihi: Mayıs 2016
- Sayfa Sayısı: 100 Sayfa
- Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
- Marat’ın Yahut Fikret’in Ölümü - 6 Mart 2017
- Bir Ağacı Bütünüyle Görmek… - 20 Şubat 2017
- Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi! - 23 Ocak 2017
FACEBOOK YORUMLARI