Onur Öztürk; “Kor Kitap için en genel ve temel saik toplumcu değerlerin savunusu”

“Yine bir başka karanlıkta bir kor teslim aldık, harlamak, yeniyle çoğaltmak, geleceğe taşımak için. Çünkü ne kadar güç olursa olsun, daha çok var yanıtı bulunacak soru.”

Yeni bir yayınevinin kapılarını aradık ve içerisine girdik. Mütevazi bir davetle başladı tanışıklığımız. Simitlerimizi yedik, sıcak çaylarımızı içtik… Yayınevinin tüm çalışanlarında gördüğümüz sıcaklık aslında heyecanlı bir yolculuğun başladığını işaret ediyordu.

Yine bir başka karanlıkta bir kor teslim aldık, harlamak, yeniyle çoğaltmak, geleceğe taşımak için.” diye sesleniyor Kor Kitap manifestosunda. Kor Kitap’la tanışmadan önce manifestosunu okumuştum. Yayınevinin kaleme aldığı manifesto, kendilerini heyecanlandırdığı kadar okuyanları da heyecanlandıracak cinsten. Edebi yönü son derece güçlü olan manifestoda insanlığa dair umutlar bir şair ustalığında ilmek ilmek örülmüş.

Yayınevinin kapısını çalıp içeri girdiğimizde yayınevi çalışanlarının toplantısının tam ortasına düştük. Toplantıyı yakalamış olmanın kendisini bir fırsata dönüştürdük ve basılacak olan kitaplarla ilgili ipuçları yakaladık. Harlanmak isteyen bir kor gördük ve merak ettiğimiz tüm sorulara cevaplar aradık.

Kor Kitap yayın yönetmeni Onur Öztürk ve tüm ekip sorularımıza içtenlikle cevaplar verdi. Keyifli bir kahvaltıyı, tatlı bir sohbeti, parıl parıl parlayan bir Kor’u geride bırakarak çıktık yayınevinin kapısından.

İnsanlığın güzel hayalleriyle örülü serüvende yeni bir yol arkadaşımız var; Kor Kitap.

Aydınlatsın diye… elden ele dolaşsın diye bir karanfil gibi… Hoş geldi sefa geldi Kor Kitap yayın dünyasına…

  • Kor Kitap’ın çıkış hikâyesini anlatır mısınız?

Daha önce yayıncılık sektörünün çeşitli alanlarında çalışmış tecrübeli arkadaşlarımız ile genç ve dinamik ekibimizin buluşmasıyla hikâyemiz başladı. Böylece toplumcu yayıncılık çizgisi izleyecek bir yayınevi olarak Kor Kitap’ı Şubat 2017’de kurduk. Öncelikle nasıl bir yayınevi olacağımızı ve neler yapacağımızı tartışarak yola koyulduk. Çalışmalarımızı tamamladıktan sonra da Eylül ayında ilk kitabımız olan 7 dilde Komünist Parti Manifestosu’nu yayımlayarak yayıncılık dünyasında yerimizi aldık.

Kor Kitap Yayın Yönetmeni Onur Öztürk
  • Sürekli üretimin gerçekleştiği “kitap piyasasında” siz nasıl bir yer tutacaksınız?

Evet, yayıncılık alanının birçok sorununa rağmen takibi bile zorlaşan, inanılmaz bir üretim söz konusu. Ancak Kor Kitap olarak üstlendiğimiz misyonun iddialarını yayıncılık alanında yerine getirerek, önemli bir boşluğu dolduracağımıza inanıyoruz. Üretilen içerikten bağımsız olarak salt ticari kaygılarla yayıncılık alanında faaliyet gösteren birçok yayınevinden farklı olarak okurlarına ve topluma karşı sorumlulukları olan ve bunun gereğini yapan bir yayınevi olacağız. Özetle bu toprakların ve dünyanın ilerici değer ve birikiminin Türkiye’deki yayıncılığa yansıması olacak bir yayınevi hayali olarak Kor Kitap doğdu diyebiliriz.

  • Edebi yanı güçlü bir manifesto yayınladınız. Edebiyata ağırlık vereceğiniz söylenebilir mi?

Çıkış manifestomuz okunduğunda böylesi bir algı oluşması çok doğal. Evet toplumcu dünya ve çağdaş klasiklerden çokça eser yayımlayacağız. Ancak kurgu ile sınırlı bir yayıncılığımız olmayacak. Tarih, inceleme, araştırma kitaplarımız da romanlarımızın yanında yerlerini alacak. Yine pozitif bilimler ve özel olarak da evrim alanında yayımladığımız başlıklar bilimin ve bilimsel bilgiyi üretenlerin bu kadar saldırı altında olduğu bir dönemde en önemsediğimiz kitaplarımızdan olacak.

  • Yayın politikanızdan biraz bahsetsek…

Aslında şimdiye kadar kısmen bahsetmiş olduk ama Kor Kitap için en genel ve temel saik toplumcu değerlerin savunusu ve insanlık tarihinin ilerici tüm birikimini yayınladığımız kitaplara yansıtmak olacak.

  • Okurla buluşturmayı planladığınız sürpriz kitaplarınız var mı?

Adı üzerinde sürpriz tabii ama yine de okurlarımızın beğenisine sunacağımız bir hayli kitabımız olacağını söylemeliyiz. Bunlar uzun denebilecek bir zamandır baskıları olmayan ve geniş okur kitlelerinin beklentisi olan eserleri yeniden okurlarımızla buluşturacağımız gibi ilk kez yayımlanacak kurgu ve kurgu dışı eserler olacak. Özellikle Ekim Devrimi’nin 100. yılı vesilesiyle hem roman hem de inceleme kitaplarımız olacak.

  • Kitapseverlerle ilk olarak nerede yüz yüze geleceksiniz?

Türkiye’nin en büyük kitap fuarı olan İstanbul Kitap Fuarı’nda okurlarımızla buluşacağız ve bir anlamda görücüye çıkacağız. Bunun için tüm yayınevi ekibi olarak hummalı bir çalışma içerisindeyiz; zira yayıncılığın kısmen durağanlaştığı tüm bir yaz dönemini yoğun bir çalışma ile geçirdik. 4-12 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kitap Fuarı 3. Salon 311/A’da okurlarımızla buluşacağız.

  • Kitap yayımlamak dışında alanın gelişimine dair planlamanız var mı?

Hem yayıncılığın bir sektör olarak gelişimine katkıda bulunmak hem de yayıncılık standartlarının oluşabilmesi için meslek birliğimizin faaliyetlerine katılmayı geçmişten beri çok önemsiyoruz. Buna ek olarak kitabı basılı halde okurla buluşturmak temel varlık sebebimiz olsa da okurlarımızla buluşacağımız söyleşileri, kitaplarımızdan yola çıkarak düzenlediğimiz panelleri çok önemsiyoruz. En net ve doğru geri dönüşleri buralarda alabiliyoruz. Bu tür toplantı ve bir araya gelişleri kitabı fiziksel olarak almasa da okuyucuların yayınevimizin ürettiği içeriğe uygun olarak bu birikimle buluşmalarının alanı olarak görüyoruz.

  • Günümüz koşullarında memlekette yayıncılığın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İçinden geçtiğimiz baskının yoğunlaştığı ve kendisi gibi düşünmeyenin susturulmaya çalışıldığı dönemlerde muktedirlerin kitaba bakış açılarının ne olduğunu iyi biliyoruz. Acı bir şekilde de tecrübe ettik, ediyoruz. Muhalif basılı ve görsel medya organlarının, yayınevlerinin, dergilerin kapatıldığı, kapatılmayanların da yoğun bir baskı altında olduğu bir dönemde yayınlama özgürlüğü önündeki engeller en temel problemimiz olmaya devam ediyor.

Fakat susup, sinmenin kimseyi kurtarmayacağı da ortada. Müfredattan evrim kuramının tamamen çıkarılıp cihat propagandalarının doluştuğu bir süreçte memleketteki aydınlanmadan yana yayıncıların üzerine büyük görevler düşüyor. Biz de sizin vesilenizle Kor Kitap olarak üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü verelim.

Bilge Umar’ın kaleme aldığı Börklüce’yi kitapseverlerle buluşturan Kor Kitap yakın zamanda ilgi çeken konularıyla yayın planını hayata geçirmiş olacak…

Kor Kitap Manifestosu

En kadim bilgisidir insanın, ‘kor’u korumanın vazgeçilmezliği. İnsanı insan yapan sürecin başlangıcıyla yaşıttır. Hayatta kalmanın, korunmanın, beslenmenin başlangıcında olduğu gibi tekniğin, bilimin, sanatın ve kültürün başlangıcında da ‘kor’ olmadı mı?

Kuşaklar boyu, göklerden düşen kutsal bir hediye gibi taşındı önce. Hem korkuydu, tehlikeydi; hem güçtü, güvendi. İtinayla taşınıp korunmayı hak ediyordu.

Kor, karanlığı yırtan aydınlık demekti; korkuyu alt etmek, bilinmezi bilinir kılmak demekti.

Korku alt edildikçe, bilinmez bilinir kılındı; korun sırrı çözüldü, insanlığın hizmetine girdi.

Artık kor merak etmekti; sınırları aşmak, ufukları genişletmek, yeniye bakmaktı. Öğrenmek, anlamak, tecrübe etmek, yorumlamak ve değiştirmekti.

O kadim bilginin antik çağların destanlarında çalınarak insanlığa hediye edilmesi boşuna değildir. Modern çağda insanlık hâlâ Prometheus’u anıyorsa, insanlığın yarınına umut taşıyan kitaplara Ateşi Çalmak adı verilmişse bundandır.

Kor harlanmak ister. Harlandı…

Emekle yoğrulup çoğaldı bilgi. Her yeni kuşak emeğini damıttı, büyüttü bilgi denizini. En eski çağlarda yaşamış insanlarla günümüz insanının emeği ve deneyimi burada birleşti. Burada toplandı her dilde her söz, her çalışmada her hareket, her bilimde her keşif, her sanatta her eserin tadı.

An oldu o denize damlayabilmek için bilgi kor oldu tutanın elinde. Karanlık çağların odun yığınlarında yandı, kara zindanlarında küllendi; kâh ‘Yine de dönüyor’ fısıltısında, kâh yasak mekânlarda, gizli buluşmalarda harlandı. Şarkı olduğu da oldu, Ezop diliyle konuştuğu da.

An oldu Dipten Gelen Dalga’yla kavuştu, karanlığa karşı alev alev bayrak oldu. Yeri geldi dev adımlarla coşup akıllara durgunluk veren icatlar doğurdu. Hiç eksilmedi, hep çoğaldı. Daima o denize damlamanın ya da çağıl çağıl akmanın yolunu buldu.

Düşmanlıklar körüklenirken yeryüzü kardeşliği bu denizde kuruldu; eşitliğe, özgürlüğe, adalete kavuşmanın yolları bu denizde dalgalandı. Toplumun, tarihin, düzenlerin işleyiş yasaları, Doğanın Diyalektiği, İnsanın Türeyişi’nin hikâyesi burada keşfedildi. Ne Yapmalı’nın, Nasıl Yapmalı’nın yanıtı bu denizde buldu rengini.

Dalgalanıp bulansa da türlü kirliliklere maruz kalsa da bu okyanusa dönüşen deniz, on binlerce yıllık okulu oldu insanın. Değil mi ki kökeninde kor var, bu okul illa ki aydınlık bir gelecek için büyütecek umudu. Akıldışılığı, eşitsizliği, zulmü, savaşları, talan ve sömürüyü de, arkaik düşünce ve hurafeleri, gericilik ve muhafazakârlığı da alt edecek.

Yine bir başka karanlıkta bir kor teslim aldık, harlamak, yeniyle çoğaltmak, geleceğe taşımak için. Çünkü ne kadar güç olursa olsun, daha çok var yanıtı bulunacak soru. Daha çok var tarihin gizli dehlizlerinden gün yüzüne çıkarılacak hakikat. Daha çok var müjdelenecek keşif. Daha çok var peşinden gidilecek düş. Daha çok var tadına varılacak sanat. Daha çok var keşfedilecek yol…

İşte bu yüzden doğdu KOR, bu yüzden var!

Gün Çağ Aydın
Takip için
Vinkmag ad

Read Previous

Metrobüste ‘telefonu bırak, kitap oku’ performansı

Read Next

Yusuf Ziya Bahadınlı’nın 90 Yaşı Ankara’da İki Etkinlikle Kutlandı

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *