Tarihçilerin en büyük düşü herhalde şudur: Üzerinde çalıştıkları bir tarihsel figür hakkında kayıp bir günlüğün gün yüzüne çıkması ve bu sayede birçok bilinmezin ortadan kalkması!
Sanat dünyası için belki de yılın yayıncılık olayı olarak kabul edilecek bir gelişme yaşandı. Osman Hamdi Bey’e ait iki adet not defterinin tıpkıbasımları konunun en yetkin ismi, tarihçi Edhem Eldem’in açıklayıcı metinleri eşliğinde okuyucuya sunuldu. (Osman Hamdi Bey’in hikâyesini Kaplumbağa Terbiyecisi isimli bir tarihsel roman yazarak anlatmaya çalışmış biri olarak, bu haberi duyar duymaz koşar adım kitapçıya gittiğimi itiraf etmem gerekli.)
Osman Hamdi Bey İzlenimler 1886-1886 adıyla basılan not defterlerinin içeriğinde neler var? Bu sorunun cevabını vermeden önce defterlerin 150 yıl boyunca hayatta kalma serüvenine değinmek yerinde olur. Çünkü defterlerin günümüze ulaşma öyküsü de başlı başına heyecan uyandırıcı nitelikte.
İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Kürsüsü’nün kurucusu ve arkeoloji camiasının efsanevi isimlerinden Müfid Mansel’in 1975 yılındaki vefatının ardından evrakı metrukesi Arnavutköy’deki bir antikacıya düşer. Osman Hamdi Bey’in not defterleri de bu evrakın arasındadır. Defterlerden biri Rafi Portakal’a diğeri de Raika Akar’a satılır. Hala bu iki koleksiyonda saklanan defterlerden birkaç sene önce Osman Hamdi Bey’in akrabalarından tarihçi Edhem Eldem’in haberi olur. Ve uzun soluklu bir çalışmanın ardından Osman Hamdi Bey İzlenimler 1869-1885 isimli kitap yayınlanır.
Bu noktada akla gelen soru defterlerin Osman Hamdi Bey öldüğünde (1910) sadece beş yaşında olan Müfid Mansel’e nasıl intikal ettiğidir. Bu konuda sadece tahmin yapabiliriz. 1930’lu ve 40’lı yıllarda Arkeoloji Müzesi’nde çeşitli görevlerde bulunmuş olan Mansel’in defterleri müzenin kütüphanesinde veya arşivinde bulduğu düşünülebilir. 1938’e kadar müze müdürlüğü yapmış Osman Hamdi Bey’in kardeşi Halil Edhem’in defterleri genç ve gelecek vaat eden arkeolog Müfid Mansel’e emanet etmesi de diğer bir seçenek olabilir.
Aslında hikâyenin boşlukta kalan kısımlarının nasıl vuku bulduğunun çok da önemi yok. Sonuçta artık elimizde Osman Hamdi Bey’e ait iki adet defter mevcut. Defterler bizi zaman dilimi olarak Osman Hamdi Bey’in müze müdürü olmasından önceki döneme yani 1870’li yıllara götürüyor. Bu sayede Osman Hamdi Bey’in Bağdat, Viyana ve Bulgaristan’da icra ettiği çeşitli devlet görevlerine tanık oluyoruz. Venedik ve Bursa gibi yerlerde ise çeşitli inceleme gezileri yapıyor ressamımız. Ve gittiği her yerde defterlerinin sayfaları yazıdan çok çizimlerle doluyor. Dostlarını, yerel kıyafetler içindeki sıradan insanları, Rönesans heykellerini, çeşmeleri, ibadethanelerin iç mekânlarını çiziyor Osman Hamdi Bey.
Tam da bu noktada kitabın Osman Hamdi Bey’in iç dünyasını detaylarıyla anlattığı bir günlük olmadığını özellikle belirtmek gerekli. Ama yine de satır aralarından çıkartılacak küçük ipuçlarından bir karakter tahlilinin kapısı da aralanmıyor değil.
Edhem Eldem’in kitaba katkısı ise oldukça fazla. Birçok dağınık not Edhem Eldem’in kurduğu tarihsel bağlam sayesinde anlamlı bir hale geliyor. Dahası dönemin gazete arşivlerinden, resmi belgelerinden, gravürlerinden derlenen toparlayıcı bilgiler Osmanlı tarihinin kimi karanlık noktalarına ışık tutar cinsten. Özellikle 1876 yılında yaşanmış Bulgar isyanın kanlı bir şekilde bastırılması ve Osman Hamdi Bey’in olayları araştıran komisyonun bir üyesi olması defterler de hacimli bir yer tutuyor.
Kitabın oldukça özenli bir baskı olduğunu da altı çizilmeli. Bu özel edisyon için P Kitaplığı ve Doğan Kitap güçlerini birleştirmiş. Kitabın kapağında DK logosu olsa da künyede sadece P Kitaplığı yazması epey nadir görülen bir durum olsa gerek.
Sonuç olarak Osman Hamdi Bey İzlenimler 1869-1885, kitaplığında sanat kitapları olan her okuyucunun ilgisini çekecek cinsten bir çalışma. Hatta yılın en beklenmedik yayını olduğu bile iddia edilebilir.
- Osman Hamdi Bey İzlenimler 1869-1886
- Edhem Eldem
- Yayınevi: Doğan Kitap
- Baskı Yılı: Aralık 2015
- Sayfa sayısı: 464
- Büyük kedi katliamı! - 13 Nisan 2016
- Osman Hamdi Bey’in not defterleri - 24 Şubat 2016
- Bizans artık kahpe değil mi? - 10 Şubat 2016