öykülerle örülen bir duvar

Bora Abdo, Pınar Öğünç, Mine Söğüt, Akif Kurtuluş ve Behçet Çelik gibi yazarların katkıda bulunduğu kitapta, toplam 16 yazarın birer öyküsü bulunuyor.

Tanıl Bora ve Levent Cantek’in derlediği “Vur Ulan Vur”, özellikle son yıllarda derinlemesine kanayan bir yaraya dönüşen “linç” kavramına edebiyat penceresinden bakmamıza ön ayak oluyor. Kitap, linç kavramını anlatmaktan ziyade, bu eylemin toplumda ne denli özümsendiğini ve bu özümsemenin ne derece yıkıcı olduğunu vurguluyor.

Tanıl Bora ve Levent Cantek’in, Kerim Korcan’ın aynı adlı eserini örnek vererek başlattığı kitap, bu eserdeki anlatıcının linç eylemini tasvir edişiyle aslında derlemenin ne denli zorba bir eylemi konu edindiğini bize gösteriyor. Korcan’ın kitabındaki anlatıcı, linç eylemini “İdam cezasından da beter, feci namussuz bir şey” olarak tasvir ediyor. Bu tasvir, bu kitabın derlenmesini sağlayan, -ya da başka bir deyişle, “derlenmesine sebep olan”- 2015 yılının Eylül ayında gerçekleşen çirkin saldırıların karakteristiğini de yansıtıyor. Nitekim derleme, linç eyleminin kötülüğüyle birlikte, bu eylemin içselleştirilmesi, normalleştirilmesi ve buna bağlı olarak bu tür eylemlerin geçiştirilerek toplum hafızasının derinlerine kolayca gönderilmesine karşı bir tepkiyi ortaya koyuyor.

Vur Ulan Vur, Bora ve Cantek’in açıklama bölümünde de dile getirdikleri gibi, bu eyleme karşı makûl da olsa bir tepki göstermek, ortaya konulan şiddetin üzerine serilen süngeri kaldırıp o açıklığa “yazı”yı yerleştirerek nefes almak ve önlerine set çekilen bu vicdanlara karşı “edebi bir kayıt” oluşturmak için hazırlandı. Ne de olsa söz uçar yazı kalır, işbu derleme de toplum vicdanına karşı addedilen edebi bir görevin somut hali olarak bellek kütüphanelerindeki yerini almış bulunuyor.

Bora Abdo, Pınar Öğünç, Mine Söğüt, Akif Kurtuluş ve Behçet Çelik gibi yazarların katkıda bulunduğu kitapta, toplam 16 yazarın birer öyküsü bulunuyor. İlban Ertem’in de çizgileriyle katkıda bulunduğu çalışma, kimi yerde Türkiye’nin karanlık ve şiddet dolu geçmişine ışık tutarken, kimi yerde ise günümüze kadar geliyor ve mahalle baskısıyla yoğrulmuş linç kültürüne dair meçhul karakterlerin öyküsünü anlatıyor.

Kitap, Bora Abdo’nun, diğer öykülere göre nispeten daha teknik olan “Hiçbiri” adlı öyküsüyle başlıyor. Devlet tarafından görev icabı Büyükada’ya atanan Ferruh Bey’in yaşamından bir bölüm anlatan bu öykü, bilhassa sonuç bölümüyle darbeyi okuyucunun kalbine indiriyor. Türkiye’nin azınlıklarla ilgili acı geçmişine değinen öykü, linç eyleminde yer alan karakterlerden birinin, “Devletimiz tamamen milli duygularla gerçekleştirdiğimiz bu eylemi de hoş karşılayacaktır. Ama yine de göstermelik bir soruşturma yapılır diye tahmin etmiştik” şeklinde cümleleriyle, linç kültürünün günümüz Türkiye toplumunda aşırılığa varacak şekilde normal kabul edildiğini gösteriyor.

Ardından gelen, Oya Baydar’ın “Mağlubun Kanı” öyküsü, azınlık çizgisinden ayrılarak militan bir yapıya kavuşuyor. Devrim hayalleriyle süslü bir gençlik öyküsü anlatan Baydar, farklı cepheler arasında vuku bulan bir linç örneğini bizlere anlatıyor.

Gaye Boralıoğlu’nun “Baal Zebub” öyküsü ise, derlemedeki en çarpıcı öykülerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Modern zamanda geçen bu öykü, toplumda kazanılmış/kazanıl(a)mamış statüler üzerinden bir linç eylemini aktarıyor. Ekonomik anlamda toplumda saygınlık kazanmış ana kahramanın bir gecelik serüvenini anlatan Baal Zebub, esasen toplumun insanlara bakış açısında “para” merfhumunun ne denli etkili olduğunu ve bu etkinin ne derece acımasız sonuçlara yol açtığını gösteriyor. Bir anlamda kapitalizm eleştirisi yapan Boralıoğlu, Vur Ulan Vur’un konu edindiği linç temasına etkileyici bir yolla katkıda bulunuyor.

Veysi Erdoğan’ın “Kendinin Uzağına” adlı öyküsü ise, linç eylemine, günümüzdeki en çetrefilli konu olan milliyetçilik üzerinden yaklaşıyor. Milliyetçi duygularla hayatı talan edilen bir öğretmeni anlatan öykü, ülkenin hem geçmişteki hem de günümüzdeki sorunlarının kaynağına ışık tutuyor.

Ahmet Tulgar’ın, kitabın kapanışını yapan “Linç Edilecek Genç Bir Adamın Hayatından Fragmanlar” adlı öyküsü ise, adına yaraşır bir şekilde, okuduğumuzda gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi akıyor. Adım adım büyüyen bir linç kültürünü ilmek ilmek ören öykü, bu hayâsızca eylemin fotoğrafını çok net bir şekilde çekiyor.

Bunların dışında 11 öyküyü daha barındıran kitap, linç eylemine dair birçok koldan savunmaya geçiyor ve bu feci eylem her öyküde farklı bakış açıları ve konularla örneklendiriliyor. En başta da söylendiği gibi, Tanıl Bora ve Levent Cantek’in derlediği bu kitap, yazarlara edebi bir çığlık atmak için olanak sağlamanın dışında, kararmış vicdanların karanlığını belli etmek ve sürekli harlanan bu linç ateşini söndürmek için hazırlanmış.

  • Vur Ulan Vur – Linç Öyküleri
  • Derleyenler: Tanıl Bora – Levent Cantek
  • Sayfa sayısı: 148
  • İletişim Yayınları, 2016
Berkay Üzüm
Latest posts by Berkay Üzüm (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Tesla: Bir Dâhinin Bilinmeyen Hayatı

Read Next

François Rabelais – ” Gargantua”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *