John Rebus, günümüz polisiye edebiyatında zeki, tecrübeli ve vicdanlı polis imajını en iyi yansıtan karakterlerden biri.
Uzun soluklu seri polisiyeleri bekleyen en büyük tehlike çevrildiği ülkelerde bir düzen içinde yayımlanmamasıdır. Ian Rankin’in John Rebus serisi işte böyle bir talihsizliğe uğradı Türkiye’de. Yazarın 1987 yılında başladığı dizi ilk kez 2006 yılında Türkçeleştirildi. 2006-2007 yılları arasına sığdırılan “Kara Kaplı Defter”, “Siyah ve Mavi”, “Öldürmek Ülküsü”, “Düğümler ve Haçlar”, “Et Pazarı”, “Şelale” romanlarının ardından yeni bir Ian Rankin romanı için üç yıl bekledik. Ancak 2010 yılında yayımlanan “Komplo”nun detektifi John Rebus değildi. John Rebus “Başkasının Mezarı” ile ama hatırladığımız Rebus’tan çok farklı bir görünümle -yaşlanmış, emekliye ayrılmış, teşkilattaki ağırlığını yitirmiş bir halde- geri dönecekti.
İngiltere’nin en önemli suç yazarları arasında gösterilen, TV dizilerine ilham veren kitapları best seller listelerinden inmeyen Rankin, 1960 İskoçya doğumlu. Edinburgh Üniversitesi’nden mezun oldu ve o günden beri üzüm toplayıcısı, domuz çobanı, vergi tahsildarı, alkol araştırmacısı, müzik muhabiri ve punk müzisyeni olarak çalıştı. Doktorasını yarım bırakıp dört yıl Londra’da yaşadıktan sonra Fransa’ya gitti. İlk romanı “The Flood”u(1986) burada yazdı. Rankin’e dünya çağındaki ününü getiren Müfettiş John Rebus serisi oldu. İlk Rebus romanı “Knots and Crosses ” (“Düğümler ve Haçlar”) 1987’de yayımlandı. Serinin daha ilk kitabıyla yıldızı parlayan Rankin, bu romanı yazmaya esin veren olayın şüpheliler listesine girince dikkatleri çekmişti. Toplamı ondokuzu bulan Rebus serisi o günden bu yana yirmi dilden fazla dile çevrildi. İki kez televizyona uyarlanan ve sayısız ödüle layık bulunan Rankin, öykü derlemelerine, çizgi romanlara ve bir de oyuna imza attı, BBC kanalları için belgeseller ve programlar hazırladı.
Eski Hesaplar
Ian Rankin Rebus serisini 2007’de yayımlanan “Exit Music” ile sonlandırmış, müfettişi de emekliye ayırmıştı. Yeni bir karakter arayışına giren Rankin, bu karakteri (Malcolm Fox’u) 2009’da yayımlanan “Komplo” romanında tanıttı. Yazar Malcolm Fox karakterini sevdiğini, en azından birkaç romanın kahramanı olabilecek potansiyel taşıdığını söylemişti ama John Rebus’tan vaçgeçememiş olmalı ki “Başkasının Mezarı”nda yeniden göreve çağırmış emektar detektifini. Bu romanda hem Rebus hem Fox biraraya geliyor. Ancak cinayetleri birlikte çözmek için değil, birbirinden hiç haz etmeyen meslektaşlar olarak.
“Başkasının Mezarı” adı -romanı ithaf ettiği- İskoç şarkı sözü yazarı Jackie Leven’in bir şarkısından almış. Bölüm başlıkları da Leven’in “Standing in Another Man’s Rain” şarkısından alıntılarla başlıyor. John Rebus artık emekli ama danışman kadrosuyla bir masa bulmuş kendisine. Faili meçhul davalar biriminin araştırma ekibinde yer alan Rebus “bütün dünyanın çoktan unuttuğu, yıllar evvel işlenmiş cinayetlerin kurbanları üstünde çalışıyor”. Çalışıyor, lafın gelişi; ellerinde pek az dosya bölüm tasfiye edilmek üzere. İşte bu sırada kızının on yıl önce ortadan kaybolduğunu, bunun A9 karayolundaki diğer kayıp vakalarıyla bağlantılı olduğunu iddia eden bir kadın çıkıyor ortaya.
Kadın Rebus’un ilgisini çekmekle birlikte eliden pek bir şey gelmez. Aynı günlerde aynı bölgede bir genç kız daha kaybolunca iler değişir. Eski dosyalar aktüel hale gelmiş, Rebus -arkadaşı müfettiş Clarke sayesinde- yeniden cinayet masasına davet edilmiştir. Ancak değişen ve imaja önem veren polis teşkilatında akşamdan kalma görünümüyle, saçı sakalı ağarmış, kilolanmış bir emeklinin gördüğü muamele hiç de onore edici sayılmaz. Gelgelelim Rebus’un kendisini hor görenlere, ya da hakkında soruşturma yürüten Malcolm Fox’a aldırmıyor. Rebus gerçeğe ulaşmak ile yasalara uymak arasındaki ince çizgiyi zaman zaman esneterek doğru bildiği yoldan ilerleyecek, kah Edinburg’un karanlık dünyasına dalacak, kah İskoç kırsalında kilometrelerce yok kat edecek ve sonunda bir dizi cinayetin varlığını kanıtlayacaktır. Sıra katilin kimliğini bulmaya gelmiştir…
2006-2007 yıllarında tanıştığımız Rebus mesleği kadar özel hayatıyla da anlatının merkezindeydi. Eski ordu mensubu, boşanmış, ergenlik çağında bir kız babası. Uyuşturucu satmaktan cezaevinde yatmış bir de kardeşi vardı. İçmeyi, barlara takılmayı seven, sıkı içkici, sert, kinik, yalnız ve çoğunlukla mutsuz bu detektif tiplemesi müzik tutkusu ve kedisiyle çekici ama biraz klişeydi. Yıllar sonra yaşlanmış ve kilolanmış haliyle izliyoruz onu. Kızı büyümüş, evlenmiş ama araları yine soğuk. Kedisi ve erkek kardeşinin akıbeti belirsiz. Değişmeyenler; yalnızlığı, içki ve sigara alışkanlığı, ille de inatçı kişiliği.
Rebus Fox’a Karşı
John Rebus, günümüz polisiye edebiyatında zeki, tecrübeli ve vicdanlı polis imajını en iyi yansıtan karakterlerden biri. Ancak bu kez durum farklı; çevresi başkalarının, eski dostlarının mezarlarıyla çevrilmeye başlayan Rebus’un inat ve özveriyle sürdürdüğü soruşturma görev aşkından, adalet duygusundan, vicdanından, insan sevgisinden kaynaklanmıyor. Yaşadığını, işinin bitmediğini, ölüm zamanının henüz gelmediğini kanıtlamak, varoluşunu anlamlandırmak istiyor Rebus. Başkalarına değil, kendisine…
Detektifler çoğu kez kentleriyle birlikte anılır. Rebus da Edinburg’lu. Kate Atkinson ile birlikte Edinburgh kenti yazarı ünvanına sahip Rankin, metropolün gizli mutsuzluğunu İskoç kırsalının klostrofobik atmosferiyle birleştirerek. bir kez daha Edinburgh’a hayat vermiş. Rankin, kahramanının gözünden Edinburg sokaklarını adımlarken kentin geniş ama karanlık bir panoramasını sunuyor. İngiliz toplumunun güncel ve yakıcı meselelerine müfettiş Rebus’un keskin gözlemleriyle yaklaşıyoruz. Seri katilleri, mafyası, kaçak işçileri, polis teşkilatı, medyasıyla kentin kriminal potansiyeli çok iyi kullanılmış.
Polisiye kurgu üzerinde durmaya gerek yok. Rankin teknik becerisiyle heyecan ve gerilim yaratmanın üstesinden kolaylıkla geliyor. Romanın belki de en sürprizli yanı iki farklı Rankin kahramanının bir romanda biraraya gelmesi. Birliktelik serinin sonraki macerasında da sürüyor.
Fox ve Rebus’un birlikteliği düşmanca. Çünkü Rebustan on yaş küçük Malcolm Fox’un işi emniyet teşkilatının içindeki suçları soruşturmak. Yasal sınırları esneten Rebus tarzındaki polislerle uğraşıyor o, üstelik Rebus’un yaşam tarzından da hoşlanmıyor; “solgun ve dolgun suratından, muhtemelen 15-20 kilo fazlasından. İçkiye düşkünlüğünden. Ve giydiği takımların yaydığı sigara kokusundan”…
Birbirine zıt kutupları temsil eden bu iki polis tipinin çekişmesi kuşkusuz eski ve yeni arasındaki farklılıkları, kuşak çatışmasını vurguluyor. Ancak “Başkasının Mezarı”na ek bir gerilim de sağlamış.
Dedektif tiplemelerinin üzerinde durmamız -aslında Rankin’in durması- boşuna değil. Özellikle pek çok unsurunu ahlaki bir boyutta bütünleştirmiş detektif romanlarında tiplemeler önemlidir. Çünkü “toplumsal düzen özünde ahlakidir; yapılması gerkenler ile zorunluluklardan, zafer ile utançtan ve kötü adamlar ile kahramanlardan oluşmuştur. Bu ahlaki-toplumsal düzende kişisel davranış nedenler ve değişen durumlar açısından yorumlanmaktadır. İnsanlar duygu olmadan -aslında anlatılar olmada- akıl yürütemezler. Önem verdiğimiz sorunlar, insan şeklinde paketlenmiş olarak önümüze gelir. Gerçekler, değerler, normlar, tarih, ahlak, toplum, hatta kendi kaderlerimiz hakkında, onları diğer insanlarla ilgili sayılar ve hikayeler halinde kümeleyerek düşünürüz. Dünya hakkında akıl yürütmek için için söz konusu öğelerin çoğunu kişiselleştiririz.”
Kurmaca karakterlerse şimdiye kadar icat edilen en büyük pratik akıl yürütme şemalarıdır. İyi bir polisiye romanda yazar detektifinin karakterini okuyucu nezdinde çözümleyebildiği ölçüde başarılıdır. Ancak ondan sonradır ki detektifle birlikte adım atabilir, birlikte yargılayabilir, suça ve suçlulara –ve giderek dünyaya- karşı birlikte tavır alabiliriz. Rankin bu konuda yeterince ikna edici.
- Mary Shelley’in Yaratığı - 4 Şubat 2018
- Jules Verne’in Fantastik Dünyası - 28 Kasım 2017
- Dorian Gray’in Portresi; Yazarını Yok Eden Roman - 19 Ekim 2017
FACEBOOK YORUMLARI