Prusya Elçiliği’nden Doğan Apartmanı’na

“Prusya Elçiliği’nden Doğan Apartmanı’na” adlı kitap yazılı olarak tarihi bilgileri vermenin dışında Doğan Apartmanı’nın inşaatının ilk günlerinden 1992 yılına kadar ki fotoğraflarını da tarih meraklılarıyla paylaşıyor.

Önder A., C. Meyer-Schlichtmann’ın kaleme aldığı ve Ümit Öztürk’ün 1992 yılında Türkçe’ye çevirdiği “Prusya Elçiliği’nden Doğan Apartmanı’na” kitabına bağlı kalarak “Doğan Apartmanı”nın hikayesini anlattı.

Kitap İstanbul Kitaplığı, Kitapçılık Ltd. Şti. tarafından 1992 yılında basıldı. Doğan Apartmanı hakkındaki bu önemli kaynak sanırız ki artık sadece sahaflarda bulunabilir. O da belki…

“Prusya Elçiliği’nden Doğan Apartmanı’na” adlı kitap yazılı olarak tarihi bilgileri vermenin dışında Doğan Apartmanı’nın inşaatının ilk günlerinden 1992 yılına kadar ki fotoğraflarını da tarih meraklılarıyla paylaşıyor.

Bu kaynağa ulaşamayacak olan okurlarımız için, kitaba bağlı kalarak kısa bir Doğan Apartmanı tarihi hazırladık.

***

DOĞAN APARTMANI

Galata Kulesi’nin doğusunda, Galip Dede Caddesi’nden , Boğaziçi’ne bakan yamaç boyunca İstiklal Caddesi’ne paralel bir sokak ayrılır ve doğuya doğru yaklaşık 300 m boyunca uzanır. Bu sokak 1930 yılına kadar Rue Yazıcı adını taşıyan bugünkü Serdar-ı Ekrem caddesidir. İşte bu sokakta, büyüklüğü ve genişliği ile çevredeki binalar arasında hemen göze çarpan görkemli bir apartman yükselmektedir: Doğan Apartmanı.

Apartmanın çevreye hakim konumu, Galata ile Beyoğlu arasındaki bina denizi içinde onu adeta bir nirengi noktası yapmaktadır. Apartman, tarihi boyunca ‘’Helbig Apartmanları’’, ‘’Nahid Bey Apartmanları’’, ‘’Botton Han’’, ‘’Victoria Han’’ adlarını taşımış olup 1942’den itibaren ‘’Doğan Apatmanı’’ olarak bilinmektedir.

Pera/Beyoğlu’nun 19. ve 20. Yüzyıllardaki Gelişimi

Mühendis Fr. Kauffer tarafından hazırlanan, İstanbul’un eksiksiz planlarından 1776-1786 dönemine ait ilkinde, İstanbul ve Galata’da dönemin surları içinde sıkışmış bir yerleşim görülmektedir. Hatta 1830 tarihli bir planda bile Pera’daki yerleşim henüz çok yoğun değildir.

Köklü yerleşim değişiklikleri 1858 yılından başlayarak belediye reformu ile gerçekleşti. İstanbul 14 belediye dairesine ayrıldı. Galata, Pera ve Tophane semtlerini içine alan Beyoğlu, 6. Daire olarak adlandırıldı. 1863-1865 arasında eski Galata surlarının son kalıntıları da yıkıldı ve surların dışındaki hendekler dolduruldu. Günümüzdeki Büyük Hendek Caddesi ve Lüleci Hendek Caddesi işte o hendeklerin doldurulması ile oluşturulmuştur.

Haziran 1870’de çıkan büyük yangın Pera’nın önemli bölümünü harap etti. Yangından sonra yeni bir imar planı hazırlandı.1872-1875 arasında tünelin ve 1881’de ise tramvay hatlarının yapılması Beyoğlu’nun alt yapısının iyileştirilmesine yönelik projeler içinde yer aldı.

Pek çok yabanc ı temsilciliklerin Pera’da inşa edilmesi, finans merkezi olan Galata’dan Pera’ya doğru yerleşimin yoğunlaşmasında önemli bir etken oldu. Ayrıca Saltanat’ın Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe, Çırağan ve Yıldız saraylarına kaymış olması, yüksek devlet memurlarının da bu bölgeye yerleşmesine yol açtı. Bu durum da Beyoğlu’nun İstanbul’un en modern semti olma konumunu perçinlemiş oldu.

Doğan Apartmanı’nın Tarihçesi

Doğan Apartmanı’nın ortaya çıkış sürecini yukarıda bahsettiğimiz koşullar içinde değerlendirmek gerekmektedir. Çünkü Doğan Apartmanın hikayesi, dönemin Prusya Devleti’nin yaptıracağı elçilik binası için yer araması ile başlamaktadır.

Prusya Elçiliği, o zamanlarda ‘Rue Yazıcı’ olarak bilinen sokakta bulunan ve üzerinde iki katlı bir Türk konağının yer aldığı arsayı 8.9.1865 tarihinde satın alır. Ancak binanın satın alınması işlemi elçiliğin Müslüman bir hizmetlisi adına gerçekleştiriliyor. Çünkü arsa vakıf arazisi olduğu için ancak bir Müslümana satılabilmektedir. Arsanın Prusya mülkiyetine geçmesi için Sultanın iradesi 1868 yılında çıkıyor ve arsanın tapusu 1868 Mayıs sonunda resmen Prusya Elçiliği’ne devrediliyor.

Prusya Elçiliği aldığı arsa üzerindeki yapıları bir süre kullanıyor. Mevcut binaların yerine daha büyük yapıların yapılması gündeme geliyor ve bu konuda iki ayrı plan yapılıyor. Prusya İmparatorluk meclisi yeni bir Elçilik binasının yapılmasına onay verir. Ancak dönemin Prusya Elçisi ‘Rue Yazıcı’daki arsaya yapılacak inşaata, burasının kötü durumunu öne sürerek engel olur ve Prusya Elçiliği Gümüşsuyu’nda yaptırılan yeni binasına taşınır. Eski Türk konağı 1870 yangınının ardından bir süre Alman çocuk yuvası olarak kullanıldıktan sonra, üzerindeki bir bina dışında yıkıldı.

Alman İmparatorluğu mülkiyetindeki arsa uzun yıllar terk edilmiş olarak kaldı. 1885 yılında çekilmiş bir fotoğrafta bu açıkça görülmektedir. II. Abdülhamit tarafından Alman İmparatoruna hediye edilen Tarabya’daki arsanın üzerine yaptırılacak yazlık konut inşaatının finanse edilmesi için ‘Rue Yazıcı’daki arsanın elden çıkarılması gerekmektedir. 1885 yılında Tarabya’daki inşaatı bir İngiliz şirketi üstlenir ve yapıyı Nisan 1887’ye kadar bitireceğini taahhüt eder. Yapılan sözleşme gereği, inşaat karşılığında şirkete bir miktar para ve şu an Doğan Apartmanı’nın üzerinde bulunduğu arsa verilecektir. Şirketin temsilcisi Wilhelm Albert isimli bir Alman’dır. Arsanın kesin devri, Wilhelm Albert tarafından temsil edilen bir şahıs adına inşaatın bitirilmesinden sonra yapılacaktır.

İşte bu arsanın üzerine Doğan Apartmanı’nın inşaatına 1892 yılı yazında başlandığı ve 1894/1895 yılında tamamlandığı tahmin ediliyor. 18.11.1893 tarihli en eski kadastro kayıtlarında bina, ’’tek kapılı henüz tamamlanmamış han’’ olarak gösteriliyor. Yine aynı kayıtlarda binanın ilk mal sahibi olarak Belçika vatandaşı Jean Baptiste Helbig gösteriliyor. Böylelikle, Alman Elçiliğine ait arsanın devredildiği kişinin de Wilhelm Albert tarafından temsil edilen, Jean Baptiste Helbig olduğu anlaşılıyor. Helbig’ler , Bankerlik yapan bir aileydi. Doğan Aparmanı 1919’a kadar Helbig ailesinin mülkiyetinde kalmıştır. Binanın adı 1893-1919 arasındaki dönemde ‘’Helbig Apartmanları’’ ya da ‘’Nahid Bey Apartmanları’’ olarak geçiyor. Nahid Bey isminin neden kullanıldığı konusunda kesin bir bilgi yok. Tapu kayıtlarında görünmemesine rağmen ortaklardan birisinin Ali Beyzade Nahid Bey isimli bir kişi olduğu da ileri sürülmektedir.

1918 yılında Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra sınırdışı edilen Almanya ve Avusturya-Macaristan uyrukluların yanı sıra, pek çok başka yabancı da ekonomik ve siyasal nedenlerle kenti terk etmiştir. İşte bu koşullarda Helbig ailesi binayı elden çıkarır ve 1919’dan sonra Helbig’lerin adı İstanbul’da duyulmaz olur.

1919 Şubatında yapılan bir açık artırma ile Doğan Apartmanının yeni sahibi, Portekiz kökenli ve Osmanlı uyruklu Mair de Botton ve kardeşi David de Botton olmuştur. Böylece binanın yeni adı da ‘’Botton Han’’olarak değişir. Kardeşlerin ikisi de 1920’li yılların başında ticari çevrelerde tanınmış kimselerdi. Botton kardeşlerin, sigara kağıdı ve karton fabrikaları vardı. 1925 yılında devlet tarafından tütüne tekel konmasıyla birlikte sigara kağıdı fabrikasını elden çıkarmak zorunda kalmışlardır.

1927 yılında bina, Botton Kardeşler Şirketi tarafından Galata’daki Selanik Bankasına ipotek ettirilir. Botton’lar şirket borçları nedeniyle ipoteği kaldıramazlar ve yeni mal sahibi 1929 Kasımında Victoria Sigorta olur. Berlin merkezli Victoria Sigorta artık Doğan Apartmanı’nın tek sahibi olmuş ve 1942 Martına kadar da bu durumunu korumuştur. Binanın yeni adı da ‘’Victoria Han’’ olarak değişiyor.

Victoria Sigorta binayı 11.3.1942 tarihinde , Kazım Taşkent’in sahip olduğu Doğan Sigorta’ya satar. Bu satış tarihi ile 12.11.1942 tarihinde çıkartılan ‘’Varlık Vergisi’’ arasındaki ilişki dikkat çekicidir. Victoria Sigorta gibi büyük bir sigorta şirketinin 1941 yılından itibaren söz konusu vergi için yapılan hazırlıklardan haberdar olması ve buna göre davranmış olması büyük bir ihtimaldir.

Binanın bugün de kullanılmakta olan yeni ve resmi ‘’Doğan Apt.’’ adı, Kazım Taşkent’in 1939’da 10 yaşında Alp Dağlarında geçirdiği bir kazada ölen oğlu Doğan Taşkent’ten gelmektedir. Bu dönem Doğan Apartmanı’nda köklü değişikliklerin olduğu dönemdir. Doğan Sigorta ve Kazım Taşkent binanın hastaneye dönüştürülmesini planlamışlarsa da bu plan gerçekleşmedi. Bina 5.7.1950 tarihinde , yine Kazım Taşkent’in sahip olduğu Demir Toprak şirketine devredildi. Bu devir, apartmanı kişisel mülk olarak dairelere bölmek amacıyla yapılmıştı. Dönemin kiracılarına satışta öncelik verildiyse de hiçbiri bu hakkı kullanmadı. Kiracıların karar vermesinde ekonomik nedenler kadar, mahallenin dönem itibariyle içinde bulunduğu toplumsal yapının da etkin olduğu düşünülebilir. Böylelikle 1950–70 sürecinde daireler tek tek satılarak kişisel mülke dönüştürülmüştür. Bu süreçte binanın bitişiğindeki tenis kortu ve bahçenin alt bölümü de bölünerek arsa olarak satılmıştır.

1990’ların sonu ve 2000’li yılların başlarında, İstiklal Caddesi çevresinde başlayan dönüştürme sürecinden Doğan Apartmanı da etkilenmiş ve bu sürecin en gözde odaklarından birisi olmuştur. Bu çerçevede bina  2003’te, “cephe yenileme” kapsamında onarılıp düzenlenmiştir.

Binanın yapılış amacının yabancı şirketlerin orta gelir seviyeli memurlarına kiraya verilmesi olduğu söylenebilir. Birinci Dünya Savaşından sonra yabancı şirketler ülkeyi terk edince bu kez Türk şirketlerinin aynı nitelikteki memurlarının kiracı oldukları görülüyor. Binanın her el değiştirmesinde ve içinde oturanların farklılaşmasında dönemin sosyo-ekonomik özelliklerinin çok etkili olduğu görülmektedir. Elçiliklerin Pera’da yerleşmeye başlaması, Birinci Dünya Savaşının sonuçları, 1929’daki büyük bunalım ve devletleştirme politikaları, varlık vergisi ve milli sermaye oluşturma çabaları, İkinci Dünya Savaşı ve azınlıkların tasfiyesi süreci ile Anadolu’dan göç hem Beyoğlu, hem de İstanbul’daki değişim ve dönüşümün önemli nedenleri olarak sayılabilir.

Doğan Apartmanı’nın Yapısal Özellikleri

Doğan Apartmanı’nın mimarı henüz saptanamamıştır. Ancak bu apartmanın Beyoğlu’ndaki binalar arasında bir benzeri de yoktur.

Doğan Apartmanı Roma ağırlıklı yeni-barok üslupta inşa edilmiştir. Aralarında iç avlu terasının yer aldığı kanatları ve bahçe tarafındaki nişiyle (niş: mimari yapılarda duvar içinde bırakılan oyuklara verilen ad) apartman, Pietro da Cortona’nın Roma’daki manzara teraslı bir villa tasarımını ya da 17. Yüzyıl ortalarından kalma Villa Pamphili’yi hatırlatmaktadır. Fazla girintili çıkıntılı olmayan cephe elemanları, 1629-1632 arasında Bernini’nin yaptığı Palazzo Barberini’nin cephelerinde de görülür. Doğan Apartmanı’nın yuvarlatılmış kuzeybatı köşesi, pilastrları, kat arası kornişleri ve volütlü konsolların taşıdıkları alınlıklarıyla Roma’daki bir geç barok evin köşesi ile aynıdır. Sokak cephesinin en yakın benzerleri ise, döşeme hizasına kadar inen Fransız pencereleri ve parmaklıklarıyla 19. Yüzyıl Paris kira evleridir.

Uzun kuzey kanadının soğuk kuzey rüzgarlarından koruduğu iç avlusu ve ağır kütlesine karşın Boğaz’dan bakıldığında U biçiminde sağladığı hafif görüntüsüyle bu bina İstanbul’da tektir. Geniş yüzeyli batı cephesi sokağın darlığı nedeniyle pek farkedilemiyor ve daha geniş bir caddeye ihtiyaç gösteriyorsa da, bunlar o dönemde Beyoğlu’nda yapılmış tüm binalarda izlenen noktalardır.

U biçimindeki binanın doğu-batı doğrultusundaki kanatları arasında kalan iç avlusu, doğu yönünde Boğaz’a bakmaktadır. Bina dört bloktan oluşmaktadır ve her bloğun giriş kapısı ayrıdır. İç avlu aslında, ön tarafına 8 m. yüksekliğinde bir istinat duvarı getirilerek oluşturulmuş yapay bir terastır. Bu duvarın içine yarı yükseklikte bir niş açılmıştır. Temele rutubet gitmesini önlemek amacıyla her iki yanda avluyla bina arasına birer metre genişliğinde drenaj menfezleri yapılmıştır. Binanın 2.50 m. genişliğindeki ana girişi, avlu ekseni üzerindedir.

Yapı, yığma tuğla taşıyıcı duvarlar arasına putrel-volta döşemeli, 1890’ların yaygın yapı teknolojisine uyularak yapılmıştır. Duvar kalınlıkları, bodrumlarda bir metreyi, üst katlarda da yarım metreyi geçecek biçimde düzenlenmiştir.

Doğan Apartmanı’nda 49 daire bulunmaktadır. Dairelerin büyüklükleri 91 ile 196 metrekare arasında değişmektedir. Yapıldıkları dönemin İstanbul konutları için bu daireler konforlu sayılır.. Her odanın ayrı bir baca çıkışı olduğundan binada toplam 302 baca çıkışı mevcuttur. Tam anlamıyla Avrupai tarzda düzenlenmiş dairelerin planları bloktan bloğa farklılık gösteriyorsa da birbiri içine açılan 3-4 odanın yan yana sıralanması her dairede görülür. Bu oda dizileri arasında iki katlı yüksek kapılar yer alır. Döşeme, odalarda ahşap olup, mutfakta ve tuvaletlerde sade motifli çinilerle kaplanmıştır.

Duvarlardan tavana geçişte ortası oluklu iki kornişten oluşan alçı kartonpiyerler vardır. Tavanların ortasında da rozet biçiminde kartonpiyerler bulunur. Dairelere iki kanatlı, yüksek ahşap kapılardan girilir. Her kapının yanında bir de küçük servis kapısı vardır; bunlardan kısa yoldan mutfağa geçilebilir.

Elektrik I. Dünya Savaşı’ndan önce bağlanmıştır. 1930’lu yılların ortalarında dairelerde önemli ölçüde onarıma gidilmiş ve banyolar eklenmiştir. Bu tarihlerde apartmanda oturan varlıklı kesimin Taksim’den Nişantaşı’na kadar olan bölgeye taşınması ile binada epeyce daire boşalır. Bu koşullarda mülk sahibi Victoria Sigorta esaslı bir onarım yaptırmaya karar verir. Onarımda özellikle mutfaklar elden geçiriliyor ve banyo eklenmesi için küçültülüyor. Bütün ıslak hacimlere de yeni fayans döşeniyor.

Asansörler yaklaşık 1952’de yerleştirilmiştir. Zaman içinde dairelerde, genellikle döşemeleri ve ıslak hacimleri kapsayan değişiklikler yapılmıştır. Apartmanın, mal sahiplerine ait tek tek bölünmesinden sonra her mal sahibi kendi dairesinde, odaların genişletilmesi ya da büyük pencerelerin açılması gibi değişiklikler yapma yoluna gitmiştir.

1990’lara gelindiğinde cephelerin durumu büyük ölçüde kötü durumdadır. Cephelerde yer yer büyük çatlaklar oluşmuştur. Zaman zaman balkon kenarlarından ve çatı kornişinden büyük parçalar kopmaktadır. Bu tür sorunlar 2003’te, “cephe yenileme” kapsamında onarılıp düzenlenmiştir.

  • Prusya Elçiliği’nden Doğan Apartmanı’na
  • İstanbul Kitaplığı, Kitapçılık ve Ltd. Şti.
  • Çeviri: Ümit Öztürk
  • 108 sf.
(Yazı kaynak göstermek şartıyla sadece izin alınarak yayınlanabilir.)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Edebiyat Geçmişinde Bu Ay; Anne Frank Naziler tarafından yakalandı.

Read Next

“Biz gelecek kırk yılların aydınlık günlerini düşlüyoruz artık…”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *