Roman Sanatının Önemli Bir Örneği Olarak; Kokoschka’nın Kuklası

Anlatımda kullanılan metaforlar, kısa kısa verilen felsefi bakış açıları, kitabın içindeki tohumlar gibi. Bu tohumlar, sayfalar geçtikçe okurun zihninde filizlerini veriyor.

Afonso Cruz’un, 2012 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazanan kitabı Kokoschka’nın Kuklası, Canberk Koçak çevirisiyle ilk kez Tekin Yayınevi’nden çıktı.

0000000678740-1

Yazarının illüstrasyonlarıyla daha da zenginleşen, roman sanatının nasıl olması gerektiğine dair iyi bir cevap olan bu eseri, arka kapağındaki yazı oldukça iyi özetliyor aslında. Tabii böyle bir eseri dilimize aktaran Canberk Koçak’ın da hakkını vermek gerek. Dil oyunlarını yansıtmayı gayet iyi becermiş. Yayıncının kitabın baskısına verdiği emek de takdir edilesi.

Birkaç cümleyle kitabın genel özelliklerinden bahsettik, şimdi sıra onun özünde. Kitabın başı oldukça garip bir atmosfere sokuyor bizi. Kuş satılan bir dükkândaki ilginç bir karakter ve bu karakterin, dükkânın mahzeninde yaşayan küçük çocukla olan arkadaşlığı, 2. Dünya Savaşı yıllarında bombaların yağdığı bir şehirde insanların neden halen kuş aldıklarına dair sorular bizi bu bölümde karşılıyor.

Kitabın karakterleri iç içe bir yaşam sürüyorlar, ancak bunun pek de farkında değiller. Kitabın güzelliklerinden biri de bu iç içe yaşamları birbirlerine bağlarken hikâye edişindeki dil oyunları, felsefi yaklaşımlar ve bütün bunları kurgu gerçeklik bağlamında ortaya koyuşu. Gelecekte “klasik” diye nitelendirileceğinden, eşine az rastlanan bir kurgu örneği olduğuna kuşku yok. Okuruna üzerinde yaşadığımız Dünya’yı farklı açılardan göstererek ilerleyen, kendi deyimiyle zamanda geriye, sağa ve sola merakla sürükleyen sonunda gördüklerimizi üst üste koyup kurgusuyla şaşırtan bir kitap. Arka yazısından öğrendiğimiz kadarıyla da yazarın kendi yaşadığı bir olayın üzerinden biçimlenmiş bir hikâye.

Yazar dil oyunlarıyla özgürlük anlayışımıza kapısı açık kafeslerden çıkmaktan korkan kuşlar aracılığıyla göndermelerde bulunuyor. Mükemmel bir düzen olarak bakılan yaşamı ve yaşadığımız dünyayı bir tesadüften başka bir şey olmadığına dair felsefe yürütüyor. Müzik notaları ile insanları, farkında olmadan yaşanan ensest ilişkiyi, aşkları, iç içe geçen hayatları bayağı olmayan, oturmuş bir kurguyla önümüze seriyor. Kitabın muhafazakâr bakışa aykırı gelecek yönleri olası bir itirazın önünü kesecek bir şekilde anlatılıyor. Kurgusunun mükemmelliği mi yoksa tesadüfün bir sonucu mu diye sormak geliyor içimden. Herhangi bir görüşe sahip insanın böyle şey mi olur diyecek olduğu sırada anormal gelen parçaların aslında normaller kadar olası ve sıradan olabileceğini gösteriyor. Kitaptaki tanımlamayla arapsaçına dönmüş kablolar misali bir döngünün içinde olduğumuza, küçük olayların büyük ve tahmini imkânsız diyebileceğimiz sonuçlarına bizi inandırıyor. Hayatın büyüklüğü kadar, Dünya’nın küçüklüğüne ve birbirine ne kadar uzak dursa da bazı insanların yollarının bir gün bir yerlerde kesişeceğine inanan ve inandırabilen bir yazar tarafından kaleme alınmış. Yazarın, okuru böylesi bir kurguya inandırabilmesi, hikâyedeki düğümleri çözmesindeki ve dilindeki gücünün ortak sonucu.

Anlatımda kullanılan metaforlar, kısa kısa verilen felsefi bakış açıları, kitabın içindeki tohumlar gibi. Bu tohumlar, sayfalar geçtikçe okurun zihninde filizlerini veriyor. Bu da ayrı bir okuma zevki ve iştahı yaratıyor.

Kitapta bazı bölümleri anlamak zor, içinde bulunulan atmosfer, bir anda karşımıza çıkan yeni karakterler, sonuç kısmı yaklaşıyor sandığımız anda daha önce okuduklarımızdan ilgisiz gibi görünen sayfalar sonunda şaşırtıcı bir şekilde bir araya geliyor, tabir yerindeyse okurun karşısına, usta bir ressamın elinden çıkma bir tabloyu koyuyor.

Afonso Cruz, aşk, ölüm, felsefe, 2. Dünya Savaşı, müzik, Yahudi soykırımı, yayınlanma çabaları ve hatta biraz da mitoloji barındıran eserinde, görsel sanatlardaki becerisini, konuları kitabın içerisine yerleştirirken kullanmış. Bu kadar çeşitli konuyu uç noktalarından bir araya getiren eserlere böyle bir anlatım gücüyle günümüzde pek rastlayamıyoruz.

Ödüllü Dünya Edebiyatı serisinin daha ilk kitabında serinin devamıyla ilgili merak uyandıran Tekin Yayınevi, çeviri eserlerde iz bırakacağı bir döneme girmekte olduğunun sinyalini veriyor.

  • Kokoschka’nın Kuklası
  • Yazar: Afonso Cruz
  • Çeviren: Canberk Koçak
  • Yayınevi: Tekin Yayınevi
  • Baskı tarihi: 2016
  • Sayfa sayısı: 264
Soner Üçkuşoğlu
Vinkmag ad

Read Previous

Soframız hazır, buyurmaz mısınız?

Read Next

Suların altındaki ideal dünya: Rapture

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *